Hep vericisin sen baba…

Daha çocukken öğrendin, kendi payından eksiltip başkasına artırmayı.

Hep ürettin, hep tuttun, hep biriktirdin ki ev yıkılmasın, yuva dağılmasın, çocuklar ağlamasın.

Kazandın, kazandıklarını dağıttın.

Kaybettin, yine de gülümsemeyi bildin.

Herkes senden aldı, sen hep verdin.

Kimse bilmedi: Bir gün sen de yoruldun.

Kadın gelir, “Saçımı süpürge ettim” der, karşılık ister.

Sen kendini ateşe atarsın, bir teşekkür bile beklemezsin.

O bağırır, sen susarsın; o kırar, sen toplarsın; o gider, nafaka bile ister, sen kalırsın.

Çünkü baba dediğin kalan taraftır.

Çocuk ister…

Her şeyi hem şimdi hem tam ister.

“Baba güçlüdür” diye büyütülür çünkü.

Gecelerini gündüzlerine katarsın, okuluna, hayaline, geleceğine omuz verirsin, yine de bir gün yüzündeki çizgileri bile hesap soran gözlerle süzer.

Onun hayatını kurtardığın gün seni unutur.

Devlet ister…

Askerliğini ister, vergi ister, itaat ister.

Patron ister, müşteri ister, sokak ister.

Tanımadığın insanlar bile senden “iyi adamlık” bekler.

Dünya senden alır, sen yine verirsin.

Çünkü baba dediğin “Ben hallederim” der.

Kalbi kırıkken bile.

Ama kimse sormaz: Baba ne ister?

Bir nefes?

Bir yudum huzur?

Kimsenin istemediği bir akşamüstü?

Bir çay? Bir dost?

Belki de sadece bir omuz…

İhanet en çok seni bulur baba.

Ömrünü adadığın kadından, üzerine titrediğin çocuktan, ekmeğini bölüştüğün dosttan, yıllarca omuz omuza yürüdüğün meslektaştan gelir bazen hançer.

Sen yine kendini suçlarsın.

Çünkü öyle öğrettiler:

“Baba güçlüdür, baba dayanır, baba susar.”

Ama artık yetmedi mi?

Yetmedi mi bu sessizlik, bu görünmez kahramanlık, bu adı konmamış fedakârlık?

Ağzınla kuş tutsan da yaranamayacaksın; ailene, çevrene, arkadaşlarına, meslektaşlarına, hatta devletine bile…

Ne yaparsan yap,

Birileri eksik bulacak, birileri görmeyecek, birileri unutarak gidecek.

Öyleyse…

Rahat bırakın şu babayı.

Ve sen baba, sen de bırak biraz.

Bırak dünyanın ipini, bırak beklentilerin zincirini, bırak suçluluk yükünü.

Bir kez olsun kendi kalbinin sesini dinle.

Bir kez olsun kendi yorgunluğuna merhem ol.

Bir kez olsun “Ben de varım” de.

Çünkü herkes ne hâli varsa görsün artık.

Dünya senin omzundan inmediği sürece büyümeyecek.

Belki ilk kez bırakınca, asıl yükü taşıyanın sen olmadığını fark edecekler.

Ve belki o zaman biri gelir omzuna sessizce dokunur:

“Baba…

Rahat bırak artık kendini.

Biz de seni rahat bırakalım.”