Birçoğumuz gençliğin “geleceğimizin teminatı” olduğu konusunda hemen hemen fikir birliği etmiş gibiyiz.

Ancak bu düşüncenin arkasında yatan karmaşık gerçekler temenni olmaktan öteye geçemiyor; zira eğitimden istihdama, sosyo-ekonomik eşitsizliklerden ruhsal sağlığa kadar geniş bir yelpazede gençlerin yaşadığı sorunlar eğitimden yoksun, tatminsiz, işsiz ve hedefsiz bir neslin ülkenin tepesinde bir “saatli bomba” olabileceği kaygısını da beraberinde getiriyor.

Her iki aşırı iyimser ve kötümser senaryoya karşılık verecek yeni girişimlere, projelere acilen ihtiyaç duyuyoruz. Bence bu işin lamı cimi yok: Türkiye’nin gençliği ve onu yönlendirmek, desteklemek, geleceğin gerçekte teminatı haline getirmekle yükümlü bizler tarihsel bir dönüm noktasındayız.

Gençliğin kaybolmakta olan umutları

2023 yılı itibariyle Türkiye’deki genç (15-24 yaş) işsizlik oranı Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre %22,7. Bu oran gençlerimizin neredeyse dörtte birinin işsiz olduğunu gözler önüne sererken gerçek rakamların resmi istatistiklerin yansıttığından çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Genç işsizlik sorunu sadece bir ekonomik kriz belirtisi değil; aynı zamanda geleceğe dair duyulan kaygıların da yansıması.

Ancak genç işsizlik tek başına bir sorun değil.

Eğitim sistemi ile işgücü piyasası arasındaki derin uyumsuzluk gençlerin mezun olduktan sonra istedikleri alanlarda iş bulamamalarına neden oluyor. Üniversitelerde verilen eğitim iş dünyasının dinamikleriyle örtüşmediğinden gençler mezuniyet sonrası bekledikleri fırsatları yakalamakta zorluk çekiyor. Herkes diplomalı; ancak çoğu işsiz. Teknik alanlarda işgücü eksikliği ise ülkemizi “vasıfsızlık cenneti” olarak adlandırılacak kadar vahim bir duruma getiriyor.

Büyük şehirlerde artan kira maliyetleri ve yüksek konut fiyatları bağımsız yaşam hayalleri kuran gençler için büyük engeller oluşturuyor. Maddi zorluklar nedeniyle birçok genç ailesiyle birlikte yaşamaya devam etmek zorunda kalıyor ya da daha düşük yaşam standartlarına razı oluyor. İşsizlik, gelecek kaygısı ve sosyal baskılar gençler arasında depresyon ve anksiyete gibi ruhsal sorunların artmasına yol açmakta; umutsuzluk gençlerin zihin sağlığını tehdit eden bir bela haline gelmektedir.

Artan ölçüde “yurt dışına kapak atma” isteği memnuniyetsizliğin bir başka yüzü. Daha iyi yaşam koşulları ve kariyer fırsatları arayışında birçok genç ülkesini terk etme eğiliminde. Bu durum yalnızca bireysel mutsuzlukları değil, toplumsal istikrarı da tehdit eden bir tehlike oluşturuyor.

Eğitimli gençlerin iş bulamaması toplumsal yapının kırılganlığını artırıyor; beyin göçü ülkenin en yetenekli bireylerinin kaybedilmesine yol açarak Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünü zayıflatıyor. Özellikle teknoloji, mühendislik, bilim ve sağlık gibi stratejik alanlarda yaşanan bu kayıplar ülkemizi geri planda bırakıyor.

Kırsal kalkınmanın dinamik gücü: Eğitimli gençler

Bu bağlamda Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in geçenlerde okuduğum bir mülakatta sözünü ettiği “eğitimli gençler köylere” projesi bana ilham verdi.

Gençlerin yeterince kullanılmayan enerjisini, bilgisini ve geleceğe olan umutlarını ülkenin dört bir yanına yaymayı hedefleyecek bir “Şehirden Köye, Köyden Şehre Eğitimli Genç Göçü” girişiminin başlatılmasını öneriyorum.

Türkiye’nin geleceği diger gecikmiş reformların yürürlüğe sokulmasının yanı sıra şehirlerden köylere ve köylerden şehirlere uzanacak böyle bir gençlik hareketiyle de yeniden şekillenebilir. Hükümetin öncülüğünde hayata geçirilecek bu girişim hem kırsal kalkınmayı hızlandıracak, hem de gençlerin ekonomik ve sosyal kalkınmaya aktif olarak katılmasını sağlayacaktır.

İstatistiklere göz attım; yine 2023 yılı itibariyle Türkiye’de 18.153 köy, 1.277 kasaba var. Şehirleşme ve kırsaldan kente göç gibi dinamikler köy ve kasaba nüfusunun giderek azalmasına yol açıyor. Gençler için yeterince fırsat yok artık köylerde, kasabalarda. Dedelerini, ninelerini geride bırakıp kendilerine şehirlerde yaşam kurmaya çalışıyorlar.

Göç, iklim değişikliği, tarım ve hayvancılığın geçim sağlamada yetersiz kalması gibi sorunlar katlanarak artıyor. Oysa tarım ve hayvancılık, özellikle de organik olanı hem şehirlerde yaşamın idamesi, hem de dünya gıda güvenliğine katkı bakımından olmazsa olmaz yaşamsal önemde.

Tarım ve hayvancılığın modernizasyonu, eğitim ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlerin canlandırılması gibi adımların hayata geçirilmesi için yeni ve dinamik bir güce ihtiyaç var: eğitimli, zinde ve motivasyonu yüksek gençlere.

Bu girişim kapsamında şehirlerde yaşayan genç profesyonellerin kırsal alanlara yönlendirilmesi mümkün. Mühendisler, teknisyenler, sağlık çalışanları ve öğretmenler bilgi birikimleri ve yaratıcı enerjileriyle kırsal kalkınmaya katkıda bulunarak yeni iş fırsatları yaratarak köylerde istihdam sağlayacaktır.

Tarımda modern tekniklerin uygulanmasından yerel ekonominin canlandırılmasına kadar geniş bir yelpazede katkı sunacak olan bu gençler köylerdeki toplumsal yapının da dinamikliğini artıracaktır.

Emekli olmuş veya aktif yaşamdan çekilmiş, doğayı ve kırsal yaşamı özleyen 60 yaş üstü bireyler de bu süreçte önemli rol üstlenebilir. Danışmanlık, mentörlük, koordinatörlük ve yöneticilik yaparak gençlerin kırsal alanda başarılı olmasına katkıda bulunabilirler.

Tersine göç: Yeni bir başlangıç

Projenin bir diğer boyutu ise Cumhur Doğan’ın “Tersine Erasmus” olarak dillendirdiği aksi istikamette göçü teşvik edebilir.

Uzun yıllardır büyük şehirlere olan yoğun göç köylerde genç nüfusun azalmasına ve birçok bölgenin ekonomik anlamda gerilemesine yol açmıştır. Bu girişimle köylerden şehirlere giden gençlerin şehirlerde modern eğitim ve iş imkanlarına erişmesini sağlamak ve bu deneyimlerini köylerine geri taşıyarak kendi köylerinin kalkınmasına öncülük etmelerini teşvik etmek hedeflenebilir.

Böylece trafik iki şeritte aynı anda akmalıdır.

Köylerden şehre gönderilecek gençler büyük şehirlerde staj yapma, eğitim alma ve iş deneyimi kazanma fırsatına sahip olacaktır. Kazanacakları deneyim ve bilgi kırsal alanlara geri döndüklerinde yerel kalkınma projelerine yön vermeleri için önemli bir kaynak olacaktır. Aynı zamanda, şehirde geçirdikleri süre boyunca edindikleri bilgilerle köylerine yeni bir soluk getireceklerdir.

Burada hedeflenen sadece ekonomik kalkınma değil; kültürel değişim ve sosyal entegrasyon da önemli. Şehirden kırsala giden gençler köylerdeki yerel kültürlerle tanışarak kültürel bir alışveriş sürecine dahil olacak, köylerden şehre gelen gençler ise modern şehir kültürüyle tanışarak bu kültürle kaynaşacaktır.

Bu çift yönlü hareket Türkiye’nin farklı bölgeleri arasındaki kültürel bağları güçlendirerek toplumsal bütünleşmeye katkı sağlayacaktır.

Düşünsel temellerimizi sağlamlaştırıp köylerden şehirlerin kalbine uzanacak bu yeni gençlik hareketiyle ülkemizi yeniden inşa etme, yarınlarımıza umut taşıma çabalarını çeşitlendirmek mümkün.

Bu projeye sadece gençlerin değil, tüm toplumun katılımı ve desteği şart. Hükümet, yerel yönetimler, iş dünyası, silahlı kuvvetler, bankalar, uluslararası kuruluşlar ve Toplum Gönüllüleri Vakfı gibi sivil toplum teşkilatları bu girişime katkı sağlamak için el birliğiyle çalışmalı.

Hükümetin bu amaçla gençler için en az üçer aylık kapsamlı eğitim ve uyum programları hazırlaması girişimin başarıya ulaşması için gereklidir.

Türkiye’nin geleceği: Birlikte yükselmek

Sonuç olarak, “Şehirden Köye, Köyden Şehre Eğitimli Genç Göçü” girişimi şehirlerde iş bulma umudu tükenen gençlerin bilgi ve yeteneklerini kırsal ve kentsel kalkınmaya yönlendirerek hem kendi geleceklerini inşa etmelerine hem de ülkenin dört bir yanına katkı sağlamalarına olanak tanıyacaktır.

Bir neslin düşen umutlarını yeniden yeşertmek Türkiye’nin yeniden inşası için gençlerin potansiyelini harekete geçirmekten geçmekte.

Gençlik yalnızca geleceğin değil bugünümüzün de teminatı. Onların doğru yönlendirilmesi, desteklenmesi Türkiye’yi yeniden inşa etme yolunda kritik bir adım.

Unutmayalım ki, gençlerin enerjisi ve yaratıcılığı, daha da önemlisi bugün olduğu gibi harcanmaması ülkemizin sürdürülebilir kalkınmasının anahtarıdır.