Geçenlerde uluslararası bir konferansta sorulan bir soruya verdiğim yanıtı genellikle gözardı edilen bir gerçeğe parmak bastığı için sizlerle de paylaşmak üzere köşe yazısına çevirmeye karar verdim.
Malum, küresel enerji sektörü, tarihin en köklü değişimlerinden birine tanıklık ediyor. Hala geçiş sürecindeyiz. Oyunun kuralları, oyuncuları ve oynanış biçimi hızla dönüşüyor. Geleneksel enerji kaynaklarından çevre dostu yenilenebilir sistemlere geçiş, yalnızca teknolojik bir devrim değil; aynı zamanda ekonomik, sosyal ve kültürel bir dönüşümü de zorunlu kılıyor.
Bu dönüşümün liderleri olan enerji şirketlerinin CEO’ları ve hükümetler, enerji üretiminin ötesine geçerek toplumsal beklentiler, çevresel sorumluluklar ve ekonomik fırsatları harmanlayan vizyoner liderlik sergilemek zorunda. Bu süreçte aynı zamanda yenilikçi ve gerçekçi bir stratejik iletişime de ihtiyaç duyuluyor.
İklim Krizi ve Teknolojik Gelişmelerin Etkisi
Güneş, rüzgar ve hidrojen gibi kaynaklardaki teknolojik ilerlemeler, yenilenebilir enerji dönüşümünü ekonomik açıdan uygulanabilir hale getirdi. Ancak bu değişimlerin toplumda kabul görmesi ve doğru bir şekilde anlatılması, sürecin başarısında kritik öneme sahip. Şirketlerin yalnızca kar hedeflemesi yeterli de kabul edilebilir de değil içinde yaşadığımız dönemde; toplum, artan ölçüde şeffaflık ve hesap verebilirlik talep ediyor. Geleceğini ve yaşam alanı olan yerküreyi olumsuz etkileyecek her gelişmeye karşı tetikte insanlar.
Bu noktada şirketlerin çevresel ve toplumsal katkılarını net bir şekilde ortaya koyması gerekiyor.
Şeffaflık yalnızca projelerin tanıtımını yapmakla sınırlı kalmamalı; aynı zamanda toplumsal güveni artırmak, yanlış bilgilere dayalı itirazların önüne geçmek için risklerin, zorlukların ve başarıların da aynı dozajda açıkça paylaşılmasını içermelidir. Propaganda ve sırf şirket tanıtım PR’i kamuoyunda pek hoş karşılanmıyor artık.
Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik
Modern dünyada insanlar bilgiye her zamankinden daha fazla ve hızla erişebiliyor. Bu durum şirketlerle hükümetler üzerinde şeffaflık talebini artırıyor.
Yenilenebilir enerji projeleri çevresel etkilerinden ekonomik faydalarına kadar sevabıyla günahıyla her bakımdan açık bir şekilde konuşulabilmeli. Örneğin bir rüzgar çiftliği projesinde türbinlerin yerel yaban hayati üzerindeki olumsuz etkileri, hidrojen yatırımlarının karbon nötr hedeflerine nasıl katkı sağlayacağı ya da GES projesinin verimli tarım ya da ormanlık arazide yol açabileceği tahribat net bir şekilde açıklanmazsa, olumsuz yansımalarını ortadan kaldıracak önlemler alınmazsa işler karışabilir.
Sürdürülebilirlik Hikayesi
Yenilenebilir enerji projeleri yerel halktan çevre örgütlerine, hükümetlerden yatırımcılara kadar geniş bir paydaş kitlesini içeriyor. Liderlerin görevi bu farklı çıkarları ortak bir hedef etrafında birleştirmek.
Biliyoruz ki, yenilenebilir enerji projeleri yalnızca karbon emisyonlarını azaltmakla kalmıyor; aynı zamanda ekonomik büyüme ve istihdam yaratma potansiyeliyle de dikkat çekiyor.
Örneğin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerdeki yenilenebilir enerji projeleri kırsal bölgelerde ekonomik canlanma sağlıyor, pazarlara bağlıyor yerel ekonomileri. Birkaç yıl önce Asya Kalkınma Bankasının 2030 stratejik vizyonunu hazırlama görevini üstlendiğimde on yıllardır siyasi nedenlerle gündemde olan, jeopolitik sınır geçiş riskleri yüksek (ama bir türlü uygulanamayan) Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan (TAPI) doğal gaz boru hattı projesine artık gerek olmadığını, onun yerine otonom rüzgar ve güneş projeleri sayesinde enerji yoksulluğu sorununun çözülebileceğini önermiştim.
Liderlik, İnovasyon ve Dijital Araçların Gücü
Bana sorarsanız enerji dönüşümünde başarı ancak güçlü liderlik ve inovasyonla mümkün. Liderlerin rolü toplumu bu belirsizlikle dolu dünyada değişime ikna etmek ve yenilenebilir enerji projelerinin çevresel faydalarını, ekonomik katkılarını ve toplumsal etkilerini bütüncül bir şekilde anlatmak.
Yenilenebilir enerji sektörü sürekli olarak daha verimli, daha ucuz ve daha sürdürülebilir teknolojiler geliştirmek zorunda. Örneğin Tesla ve Siemens gibi şirketler yenilikçi çözümler sunarak enerji sektörünü dönüştürüyor. Türkiye dahil birçok yükselmekte olan ülkeden başkaları da hızla serpiliyor, geleceğin yeni oyuncuları olmaya adaylar.
Yenilenebilir enerji projeleri hakkında açık, şeffaf ve etkili iletişim kurmak, toplumsal destek oluşturmanın anahtarıdır. Bu iletişim, yalnızca faydaları değil aynı zamanda projelere dair kaygıları ele alarak bir güven ortamı yaratmalı. Bu, hem küresel ölçekte bir etki yaratır hem de şirketlerin ve ülkelerin itibarı üzerinde olumlu bir iz bırakır.
Bir şirketin düşünce liderliği yalnızca projeleriyle değil aynı zamanda sektöre dair vizyonlarıyla da şekillenir.
Hükümetler de yenilenebilir enerji dönüşümünde hem düzenleyici hem de teşvik edici bir role sahip. Vergi indirimleri, sübvansiyonlar ve uzun vadeli enerji planları, bu sektördeki yatırımları hızlandırabilir. Ancak onlar da stratejik iletişime önem vererek bu politikaların şeffaf bir şekilde topluma yansıtmalıdırlar. Uluslararası kuruluşlar ve finansçılar da öyle.
Stratejik İletişimin Gücü
Stratejik iletişim, yenilenebilir enerji projelerinin başarısında kritik bir faktördür. İletişim stratejileri, projelerin karmaşıklığını anlamayı kolaylaştırarak, paydaşlar arasındaki koordinasyonu artırır. Stratejik iletişim şu unsurları içermelidir:
– Hedef Kitle Belirleme: Projelerden etkilenen tüm tarafların (yerel topluluklar, hükümetler, yatırımcılar) doğru bir şekilde tanımlanması.
– Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Projelerin çevresel ve ekonomik etkileri konusunda açık bilgi paylaşımı.
– Hikaye Anlatımı: Enerji dönüşümünün bir başarı hikayesi olarak sunulması, toplumsal ilgi ve destek yaratır.
Danimarka’nın yenilenebilir enerji projelerinde yerel topluluklarla kurduğu iş birliği modelini bu kapsamda çok beğenirim..
Yerel paydaşların projelere dahil edilmesi de hem ekonomik fayda sağlamakta hem de toplumsal dirençle karşılaşılmasını önlemektedir.
Bakü’deki COP-29 ne yazık ki stratejik iletişim bakımından başarılı bir örnek olarak sunulamayacak gelecekte geriye dönüp baktığımızda.
Dijital iletişim araçları günümüzde yenilenebilir enerji sektörünün geniş kitlelere ulaşmasında hayati bir rol oynuyor.
Geleneksel medya araçları yetersiz kalıyor. Sosyal medya platformları proje başarılarını, inovasyonları ve toplumsal etkileri görsel ve etkileşimli bir şekilde anlatmak için ideal bir alan sunuyor. Ayrıca, podcast’ler ve bloglar liderlerin vizyonlarını paylaşabilecekleri ve sektörel tartışmalarda aktif bir rol alabilecekleri mecralar sağlıyor.
Yenilenebilir enerji dönüşümünün başarısı, yalnızca teknolojik çözümlerle değil, aynı zamanda yenilikçi politikalar ve iş modelleriyle de desteklenmelidir. İşte bazı başarılı örnekler:
– İspanya’nın Güneş Enerjisi Programları: İspanya, güneş enerjisi üretiminde dünyanın en ön sıralarında yer almakta. Bu başarı güçlü bir devlet desteği ve kapsamlı bir iletişim stratejisi ile mümkün olmuştur.
– Almanya’nın Enerji Dönüşümü (Energiewende): Almanya enerji sistemlerini yenilenebilir kaynaklara geçirme sürecinde halk katılımını teşvik eden kapsamlı bir politika izlemektedir. Bu süreç, şeffaf iletişim ve uzun vadeli planlama sayesinde başarılı olmuştur.
– Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Stratejisi: Türkiye, özellikle rüzgar ve güneş enerjisinde büyük ilerlemeler kaydetti. Ancak bu projelerin daha geniş kitlelere anlatılması ve uluslararası işbirlikleriyle desteklenmesi gerekiyor.
Geleneksel Enerji Şirketleri için Dersler
Fosil yakıt, nükleer ve enerji yoğun sektörler, günümüzde çevresel etki ve sürdürülebilirlik konusunda ciddi bir baskı altında. Günah keçisi gibi sunuluyorlar; oysa bugün dünya enerjisinin hala yüzde 81’i fosil yakıtlardan oluşuyor. Tabii ki bu “kirli” görülen sektörlerin yenilenebilir enerji sektörüne paralel olarak toplumsal beklentilerden ve çevresel sorumluluklardan kaçma şansı yok. Çevresel zararlarını ve bu zararları azaltma yönündeki çabalarını açıkça paylaşmalıdırlar.
Yenilenebilir enerji sektöründe olduğu gibi, bu sektörün topluma yönelik sarsılmış güveni yeniden inşa etmeleri, çevre dostu çözümler geliştirmeleri ve bu süreçte etkin bir iletişim dili kullanmaları, yalnızca sektöre değil, tüm dünyaya fayda sağlayacaktır.
Ancak burada kritik nokta bu şirketlerin dönüşüm sürecinde ne kadar hızlı ve etkili hareket ettikleri ve çevresel sorunlarla ne denli şeffaf bir şekilde yüzleştikleri.
Pek fazla konuşulmuyor ama fosil yakıtlar da yeşillendirilebilir. Ve oluyor da.
Fosil yakıt şirketleri karbon yakalama ve depolama teknolojilerini geliştirerek emisyonlarını doğrudan azaltma konusunda önemli bir adım atabilir. Bu teknolojilerin topluma tanıtılması ve güvenilir bir şekilde uygulanması şirketlerin çevreye olan etkilerini azaltmalarına ve toplumsal kabul görmelerine yardımcı olur.
Gelecek, Stratejik İletişimle de Şekillenecek
Yenilenebilir enerji devrimi teknoloji ve liderliğin kesişim noktasında duruyor. Ancak bu süreçte başarı, yalnızca yenilikçi çözümler üretmekle değil, bu çözümleri topluma ve yatırımcılara nasıl anlattığınızla belirlenecek. Enerji sektörünün geleceği inovasyonun yanı sıra stratejik iletişimle şekillenecek ve bu süreçte liderlerin rolü – yalnızca enerji üretim yöntemlerini değil, aynı zamanda toplumsal algıyı da yeniden inşa edecek vizyoner bir yaklaşımla – her zamankinden daha kritik olacak.
Sadece teknolojik bir başarı değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir yaşamın temel taşını oluşturan bir insanlık hikayesidir söz konusu olan. Bu devrimin başarıya ulaşması, liderlerin vizyoner bir yaklaşım benimsemesine, stratejik iletişim becerilerini geliştirmesine ve toplumun tüm kesimlerini bu dönüşüme dahil etmesine bağlıdır.