Sabah telefon çalıyor. Arayan usta yönetmen Şerif Gören. “Neredesiniz, Seyhan Otel’deyim, panele geldim” diyor. Bu aşağıya inin demek. Hemen Uğur Abi ile aşağı iniyoruz. Oteldeki paneli arıyoruz. Şerif Abi’nin panel dediği 1. Film Festivali Lisanüstü Çalıştayı.
Sessizce çalıştay salonuna süzülüyoruz. Akademi dünyasından tanıdık simalar var. Hemen Anadolu Üniversitesi’nden Doç.Dr. Sırrı Serhat Serter’in yanına ilişiyoruz. Yanımızda Munzur Üniversitesi’nden Prof. Dr Ali Karadoğan. Karşımızda Galatasaray Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ece Vitrinel. Masanın devamında SİYAD’dan Doç. Dr. Melis Behlil.
Radikal çalıştaya damgasını vuruyor
“Nereye düştük biz” diyoruz. Ama Şerif Gören ilgiyle sunumu izliyor. Sunum yapan genç arkadaş Nuri Bilge Ceylan’ın festival yolculuğunu anlatıyor. “Bir söyleşisinde şöyle diyor” deyip Ceylan’ın bize çok tanıdık gelen söyleşisiden alıntı aktarıyor. Erkan Aktuğ’un vakti zamanında Radikal için yaptığı söyleşi alıntı yapılan. Bir yazıdan bahsediyor Uğur Vardan’ın Radikal yazısı… Festival kulis haberlerinden alıntı yapıyor o da yine Radikal’de bendenizin yazdığı bir kulis haber.
Radikal, çalıştaya damgasını vuruyor! Vakti zamanında ne güzel işler yapmışız deyip Şerif Abi’ye dışarda onu beklediğimizi söyleyip çıkıyoruz çalıştaydan.
Birazdan geliyor ‘Sinemamızın Şerif’i… Hal hatır sorma faslı bitince, “Senin unutamadığın yolculuk durakların nelerdi? diye soruyoruz Uğur Abi ile. Gülerek “Ne davalardan geçtim ben, DGM de gördüm, işkence de” Bir ara, yargılandığım davalardan toplam 93 yıl sekiz ay hapis cezası isteniyordu” diyor.
‘Kötü film çekmişim ki halk isyan etmemiş’
“En saçma suçlama hangisiydi” deyince Şerif Abi başlıyor anlatmaya: “Orhan Gencebay ile ‘Derdim Dünyadan Büyük’ filmini çekmişiz. Savcı çağırdı, gittim. Bekliyorum savcıyı, o sırada yargılamalar oluyor 30 yıl, 40 yıl havada ucuşuyor. Savcı geldi. ‘Sen ‘Derdim Dünyadan Büyük’ filminde halkı silahlı isyana teşvik etmişsin’ dedi. Şaşırdım. Şaka gibi. ‘Ama halk isyan etmedi, demek ki kötü film çekmişim’ dedim. ‘Hem halk isyan etseydi şimdi burada olmazdım’ diye de devam ettim. Savcı ‘Tamam çık’ dedi. Çıktım. Kaç yılla yargıladım. Ama tabii bir şey çıkmadı. Alın size yönetmen yolculuğu.”
‘Polisten de rejisörlük öğrendik’
“DGM festivali yapılsa Onur Ödülü alacak yönetmensin” diyorum… Gülüyor, “Yargılanan yönetmenler festivali daha geniş katılımlı olur” diyor. Aslında şahane fikir. Filmleriyle yargılanan yönetmenlerin katıldığı bir festival gayet şık durabilir. “Ama o festivale de damganı vururdun” diyoruz. “Zaten 12 Eylül’de ilk alınan sinemacılardandım” diyor: “Sinema İşçileri Sendikası’nda yönetim kurulu üyesiydim. Hemen buldular beni. Darbeden dört gün sonra da aldılar içeri. İşkenceler, şunlar bunlar… Var birçok maceram. İşkence yaparken ‘Film böyle çekilir rejisör’ diyorlardı, yani polisten de rejisörlük öğrendik.”
Şerif Abi’nin bu yargılamalar, işkenceler sırasında hayıflandığı şeylerden biri de 10 yıl yurtdışına çıkış yasağı verilmiş olması. “Yargılamalar bitti ben bütün suçlamalardan akladım da yasak kalktı. Cannes’a da o sayede gidebildim” diyor. Sonra bize Cannes fotoğraflarını gösteriyor.
Cannes, Şerif Gören’i festivalin 50. yılına davet ederek ‘Yol’ filminin yönetmeni olarak kabul etmişti. İşte o festivalde kırmızı halıda smokiniyle yürüdüğü fotoğrafını gösteriyor. Arkasından eski Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Isabelle Adjani ile aynı kadrajda olduğu fotoğraf geliyor. “Bir de sürprizim var” diyor sendika başkanı olduğu yıllardan bir haber fotoğrafı gösteriyor.
‘Ya ben adam olmak istemiyorum belki insan olmak istiyorum’
Yakışıklı mı yakışıklı… “Ama bakma çok hırpalandık” diyor: “Babam adam olmam için döverdi, sonra okulda öğretmen beni adam etmeye çalıştı. Büyüdük devlet adam etmek istedi. Adam etmek için dövüp durdular. Ya isyan ettim birgün ‘Yahu ben adam olmak istemiyorum belki insan olmak istiyorum’ dedim.”
“Çek şunun filmini” diyoruz Uğur Abi ile… Bize kalsa devam ederiz ama Şerif Gören için gitme vakti. Bizi gördüğü için mutlu. Geleneksel festival fotoğrafımızı çekinip Antalya Film Festivali’nde görüşmek için sözleşiyoruz.
Festival Notları…
📌 Yıllar önce Emek Sineması’nda yollarımız kesişmişti Vahit Tansoy ile. Antalya’dan İstanbul Film Festivali için gelmişti. Emek’teki her filme bilet almıştı. Bir otelde kalıyor ve sürekli film izliyordu. O zamanlar da Radikal için festivali takip ediyordum ve Vahit’in haberini yapmıştım. Bu haber sayesinde İKSV kendisinden haberdar oldu ve o dönem filmlere girme konusunda kolaylık gösterdiler. Sonrasında Vahit festivallerin önemli bir siması oldu. Şerif Abi’yi beklerken ona rastladım. Festivalin Öğrenci Kısa Film Yarışması ön jürisindeymiş. Gurur duymadım desem yalan olur. Yönetmenin festival yolculuğu bir yana bir de sinemaseverlerin festival yolculuğu var. Biz o yolun yolcusuyduk. Ki Vahit de bu yolun en iyi yolcularından biridir.
📌 Bir başka tanıdık sima oyuncu Necip Memili. 2. El Kısa Film Festivali’nde tanışmış, o festivalin düzenlediği futbol turnuvasında maç yapmıştık. Sonra maç arkadaşlığı Uğur Vardan’ın organize ettiği halı saha maçlarında devam etti. Malum Adanalı kendisi. Umut Evirgen’in yönettiği Ulusal Yarışma’da yer alan ‘Annesinin Kuzusu’ filminde oynadı. Filmin festivaldeki galasına geldi. Çok heyecanlıydı. O heyecanla sahneye fırladı, film gösterimi öncesi hemşehrilerini selamladı. Kendi yurdunda taltif edilmenin heyacanıydı o. Hemşehrileri de anladı ve bol bol alkışladı.