Geride bıraktığımız 2023 ülkemiz açısından farklı uçların yaşandığı bir yıl oldu. Seçime kadar devam eden irrasyonel ekonomik ortam seçim sonrası yeni ekonomi yönetimiyle değişmeye başladı. Ancak rasyonel uygulamalar denen doğru önlemler kademeli geçiş adı altında ürkek ve çekingence alındı. Oysa Türkiye’nin krize doğru giden ağır sorunlu ekonomik ortamı kademeli geçişten çok radikal ve kısa sürede etki gösterecek hızlı önlemler gerektiriyor. Bu yapılmadığı için aradan geçen altı aylık sürede pek bir gelişme sağlayamadık.
Bu ortamda 2023’te
-Enflasyon yüksek kalmaya devam etti.
-İthal edilen başta enerji olmak üzere hemen hemen tüm emtia fiyatı düşüşlerinin enflasyonu düşürücü yansıması olmadı.
-Yıl boyunca TÜİK’in açıkladığı enflasyonun gerçek enflasyonu yansıtmadığı tartışmaları devam etti.
-Ücretli çalışanların ve emeklilerin alım gücü iyice düştü, gelir dağılımı adaletsizliği daha da arttı.
-Büyüme belirli bir seviyeyi korumakla birlikte düşüş gösterdi.
-Yurt içinde yaşanan sıkıntılar yanında yurt dışında da özellikle Avrupa ekonomilerindeki sıkıntılar ihracat olanaklarını kısıtlamaya devam etti.
-Halk bütçenin gelir tarafını destekleyecek vergi artışlarıyla boğulurken gider tarafında önlem alınmayıp israf ve savurganlık son hızla sürdü. Bu durum yeni ekonomi yönetiminin maliye tarafında sadece gelirleri artırma niyetinde olduğunu ortaya çıkardı.
-Ödemeler dengesi yine ne olduğu, nereden ve kimler tarafından getirildiği belli olmayan paralardan oluşan net hata ve noksan kalemi ile düzeltilmeye çalışıldı. Ancak bu uluslararası itibarı zedelemeye devam etti. Türkiye gri listenin müdavimi haline geldi.
2024’e bakınca şu anki gidişatta herkes bu politikaları destekliyormuş ve bu uzun süre devam ettirilecekmiş gibi bir ortam var. Ancak “yerel seçimler sonrası ve özellikle de 2024’ün ikinci yarısında bu politikalar devam ettirilir mi?” sorusuna “Evet” cevabı vermek zor görünüyor.
Bu güvensizliği geçmiş sicilin bozukluğu ve tek adama dayalı yönetim sistemi yarattı. Ekonomi yönetiminin ve Merkez Bankası Başkanı’nın bir sabah kalktığımızda görevden alınmış ve çok farklı politikaların uygulanmaya başlanmış olması olasılığı hiç az değil.
2024’e enflasyon açısından baktığımızda iki temel sıkıntı devam ediyor.
-İlki geleceğe yönelik güven ve beklentiler konusundaki bozulmalar. Son yıllarda gelecek beklentileri bozulduğundan herkes her şeyin fiyatının artacağını düşünerek bugünden ürününe olması gerekenden fazla zam yapıp kendini korumaya çalıştı. Bu ortam halen düzelmedi.
-İkincisi 2023’ün ikinci yarısında yeni ekonomi yönetimi ile birlikte daha önce belirttiğimiz çerçevede daha rasyonel politikalar izlenmeye başladı. Ancak rasyonel politika önlemleri yeterli düzeyde ve hızla alınmadı. Hane halklarının talebi yeterince düşürülemedi. Kamu kesiminde zaten tasarruf konusunda hiçbir şey yapılmadığı için kamunun mal ve hizmet talebi de son hızla devam ediyor. 2024’te bu unsurlar devam edecek gibi göründüğünden enflasyon Merkez Bankası’nın tahmin ettiği veya Orta Vadeli Plan’da belirlenen oranın daha üstünde gerçekleşecek.
-Faizler açısından baktığımızda, son 6 aydır kademeli olarak artırıldı ve daha da yükseltilmesi gerekecek. Enflasyonun kısa sürede kontrol altına alınması zor göründüğünden de 2024 boyunca yükseldiği seviyelerde kalması beklenmeli. Ancak bu durum normal koşullarda ekonomi yönetiminin görevde kaldığı ve faiz indirilmesi yönünde baskı yaşamadığı varsayıldığında gerçekleşecek durum.
-Döviz kurları halen kontrollü olarak küçük adımlarla artmasına izin veriliyor görünümünde. 2024’te seçimlere kadar bu ortamın devam edeceği düşünülebilir. Seçim sonrası kurlarda tekrar bir hareket olabilir.
-Yabancı sermaye bütün çabalara rağmen yeterince gelmiyor. Mevcut koşullarda doğrudan yabancı sermaye yatırımının gelmesini beklemek hayalcilik. Bu konu, mevcut ekonomi koşullarının ötesinde hukuka güvensizlik, şeffaflığın olmaması ve diğer pek çok ekonomi dışı konuyla da ilgili bir durum. Aynı nedenlerle kısa vadeli yabancı sermaye akışının da istenen seviyede gelmesi beklenmemeli.
-Büyüme açısından bakarsak enflasyonu düşürmek ve büyümeyi korumak bir çelişki oluşturuyor. Bu çelişki ekonomi yönetiminde de görülüyor. Ancak ülkeyi yöneten siyasi kanadın enflasyondan daha çok büyümeye önem ve öncelik verdiğini düşünürsek 2024’te küçülme yaratacak boyutta önlemlerin alınması mümkün değil. Dolayısıyla daha düşük olsa da büyüme yine var.
Yeni bir yıla girdiğimiz şu günlerde ekonominin geleceği ve nasıl bir yıl geçeceği bazı açılardan belirsizlik, bazı açılardan ise ümitsizlik taşıyor. Bunun bazı nedenleri bulunuyor.
-İlki mevcut ekonomi ekibinin 2024’ün ilerleyen aylarında hâlâ görevinin başında olup olmayacağının belirsizliği. Ekonomi yönetimi kalsa bile yapılanlara müdahale edilip edilmeyeceği de belirsizliğin bir parçası. Ekonomi yönetiminin görevden alınması elbette ki eskiye dönüş getirecek.
-İkincisi yeni ekonomi yönetiminin olumlu kararlar almakla birlikte hem yavaş hareket etmesi hem de aldığı kararların bazı noktalarda eksiklik taşıması nedeniyle başarı düzeyinin belirgin olmaması.
-Üçüncüsü kamuda harcama çılgınlığının önüne geçilip geçilmeyeceği. Bu çerçevede kamu harcama reformunun yapılması ve hiçbir olumlu tarafı kalmayan Kamu İhale Kanunu’nun uluslararası normlar çerçevesinde yenilenmesi olmazsa olmaz ancak yapılması konusunda ümitsizlik taşıdığımız bir konu. Bu husus kontrol altına alınmadığı sürece başarı da mümkün değil.
-Dördüncüsü ekonomiyi dolaylı etkileyen unsurlardan şeffaflık önemli bir sorun. Yeni ekonomi yönetiminin de hiç üzerinde durmaması belirsizlikten çok ümitsizlik taşıdığımız ancak bu sorun çözülmeden güven sağlanmasının mümkün olmadığı bir konu.
-Yine ekonomiyi birinci derecede etkileyen önemli bir konu da hukuka güven. Hem içte hem de dışta kişilerin ekonomiyle ilgili alacakları yatırım vb. kararlarını etkileyen bu konuda sık sık yaşadığımız kötü örnekler ve önümüzdeki dönemde hiçbir gelişmenin yaşanmayacağının görülmesi geleceğin ümitsizliğini oluşturuyor.
Belirsizlikler ve en az onlar kadar yoğun olan ümitsizlikler bu yıl ekonomi için çok da iyimser olmamamız gerektiğini söylüyor.