Ülkemizde toplumsal yapımıza işlemiş olan kısa sürede köşe dönme hırsıyla insanların ders almayıp aynı şekilde sürekli kandırıldığı sistem olan ponzi oyunu yeniden gündemde. Geçmişte defalarca denenip ciddi mağduriyetler yaratmış olması ve basın tarafından konunun uzun süre işlenmesine karşın yine aynı türde olaylar yaşanmaya devam ediyor. En son bir banka şube müdürü olan Seçil Erzan olayı ile konu tekrardan gündeme geldi.
“Ponzi oyunu” adını Charles Ponzi adlı bir dolandırıcıdan aldı. Ponzi 1919’da posta kuponlarını kullanarak ilk kez bu tür sistemi kurdu. Posta kuponları, o dönemde anlaşmalı olan ülkelerde nakit paraya dönüştürülebiliyordu. Örneğin bir ülkede 1 dolara alınan bir kupon başka bir ülkede 5 dolara bozdurulabiliyordu. Ponzi bu durumu göstererek yatırımcılardan para topladı. Gazetelere ilan vererek birkaç aylık dönemde yüzde 100’lere varan kazanç vadediyordu. Gerçekte ise Ponzi posta kuponlarını al-sat yapmıyor, yeni gelen yatırımcıların paralarını alarak ilk gelen yatırımcılara ödeme yapıyordu. Dolayısıyla Charles Ponzi tarafından kurulmuş olan ponzi oyunu, yüksek kâr getiren işlemler yapılıyormuş gibi gösterilerek yatırımcıları sisteme katmayı amaçlayan ve ilk yatırım yapanlara ödemenin, sisteme sonradan katılanların parasıyla yapıldığı bir dolandırıcılık yöntemi olarak tarihe geçti.
Ponzi oyununda ortada yüksek kâr getiren bir üretim ya da işlem olduğu, bu sayede yatırımcılara yüksek kazançtan para ödendiği iddia ediliyor ve sisteme yeni yatırımcılar çekmeye çalışılıyor. Bu sisteme katılımlar bittiği zaman, ortada kâr getiren bir işlem olmadığı için yeni yatırım yapanlara ödeme yapılamıyor ve dolayısıyla sistem çöküyor. İtalyan Charles Ponzi’nin sistemi de Ağustos 1920’de çöktü.
Ponzi sistemi, yasal gibi görünen bir yatırım aracına katılım ile minimum zamanda maksimum getiriyi sağlanacağını savunuyor. Dolandırıcı olan kişi yüksek getiri vaadiyle para topluyor, toplanan paranın bir bölümünü ilk katılımcılara geri ödeniyor ve kalanını da kendisi alıyor. Sistemde sürekli bir açık olduğundan, ortaya çıkan açık yeni katılımcılarla kapatılmaya çalışılıyor. Yeni katılımcıların olmaması halinde sistem çöküyor. Sistemin özünde ise daima ülkede o dönemde olan normal getiriden çok daha yüksek getiri vaadi var.
Madoff’un dolandırıcılığı 2008’de ortaya çıktı
Dünyada en uzun süreli ve boyutu en büyük ponzi oyunlarından biri yaklaşık 20 yıla yakın süreyle sürdürülebilen Bernard Madoff dolandırıcılığı. Gerçekte olmayan yatırımlarına 20 yıllık sürede 65 milyar dolara yakın para toplayan Madoff’un 2008 ekonomik krizinde yatırımcıların paralarını çekmeye çalışması üzerine dolandırıcılığı ortaya çıktı.
Türkiye’de ponzi oyununun yaşandığı en büyük olay 1980’lerdeki bankerlik olayıydı. Daha sonra bir süre yeni olay ortaya çıkmadı. Ancak son dönemde bu tür saadet zincirlerinde artış yaşandığı görülüyor. Türkiye’de en son saadet zinciri örneği Çiftlik Bank vakası.
Mehmet Aydın’ın Ağustos 2016’da kurmuş olduğu ve merkezi Kuzey Kıbrıs’ta bulunan Çiftlik Bank şirketi de bir ponzi oyunu örneği. Çiftlik Bank, internet üzerinden oynanan bir çiftlik oyununda satın alınıp beslenen hayvanların Türkiye’deki bazı çiftliklerde gerçekten üretileceğini vadederek insanları dolandırdı. Sözde üretim yapan çiftliklerin ürünleri de şirket bayilerinde satılıyordu. 2018’de oyuna para aktaran kullanıcıların şikayetleri sonrası SPK Çiftlik Bank hakkında suç duyurusunda bulundu. Sistemde 510 milyon TL’den fazla para toplandığı bunun 398 milyon TL’sinin geri ödendiği, yaklaşık 113 milyon TL’sinin ise kurucuların şahsi hesaplarına aktarıldığı biliniyor.
Gelelim en son saadet zinciri vakasına. Bir bankanın şube müdürü olan Seçil Erzan’ın ağırlıklı futbol dünyasında yer alan kişilerden banka ismini de kullanarak bu nitelikte para toplaması ve sistemin Kasım 2023’te çökmesi olayıyla karşı karşıyayız. Şube müdürü bankada yüksek getiri vadeden bir özel fon oluşturulduğunu söyleyerek ağırlıklı futbol dünyasında yer alan kişilerden olmak üzere banka müşterilerinden 40 milyon dolardan fazla olduğu tahmin edilmekle birlikte henüz miktarı tam olarak belirlenemeyen tutarda para topladı. Sistem her olayda olduğu gibi bir süre sonra ödemeler yapılamaz hale gelince çöktü.
Ülkemizde sürekli yaşanan bu olaylardan bahsettiklerimiz sadece sistem tıkanınca ortaya çıkanlar. Muhtemelen henüz belirlenemeyen benzer yapılar da bulunuyor.
Bu sistemler neden oluşuyor? Olayın bir ekonomik ve bir de diğer yönleri bulunuyor.
Ekonomik olarak bakacak olursak; son yıllarda tasarruf araçlarının getirisi hep reel olarak enflasyonun gerisinde kaldığından eridi. Tasarruf sahiplerinden bir bölümü de bu erimenin farkında olarak biraz hırs biraz da çaresizlikle riskli alanlarda ya da güvenilirliği yeterince belli olmayan şekillerde yatırım yapmaya yöneldi. Ayrıca vergi ödemekten kaçınma isteği de burada başka bir etken.
Diğer faktörler ise toplumda çalışmadan kısa zamanda yüksek gelir sağlama isteğinin artması, hukukun objektifliğine inancın azalması, cezaların yeterince caydırıcı olmaması, toplumsal olarak dolandırıcılık, rüşvet, yolsuzluk, adam kayırmacılık olaylarının giderek normal şeyler olarak görülmeye başlaması yani toplumsal yozlaşma ve nihayetinde oluşan ahlaki çöküntü.