Merkez Bankası politika faiz oranını yüzde 40’tan yüzde 42,5’e yükseltti. Banka açıklamasında gelinen seviyeyi küçük değişiklikler yapma opsiyonunu bırakarak yeterli görüyor. Ancak halen yaşadığımız enflasyon dikkate alındığında bu oran düşük kalıyor.
Merkez Bankası açıklamasını muhtemelen gelecek yıla ait beklediği enflasyona dayandırmakla birlikte gelecek yıl enflasyonunun pek çok faktör dikkate alındığında yüzde 30-40’lı rakamlarda kalması zor. Bu durumda Merkez Bankası gelecek yıl içinde de mevcut yönetim görevde kalabilirse ve kendine izin verilirse faiz yükseltmeye devam etmek zorunda kalacak.
Faiz artırımları bulunduğumuz ekonomik ortamın gereği doğru bir hareket. Hatta ekonominin içinde bulunduğu çok ciddi sıkıntılar daha kısa sürede bu faiz oranlarına gelmemizi gerektirirken kademeli artış yapılarak etkisi zayıflatıldı.
Faiz artışlarının ekonomideki aktörlere etkilerine baktığımızda ise farklı durumlarla karşı karşıya kalınıyor. Bu aktörlerden biri reel sektör. Ekonomi politikalarında normalleşme, geleceğe yönelik para ve sermaye piyasalarında beklentilerin bir ölçüde iyileşmesine yol açsa da reel sektörde süreç tersine işliyor.
Merkez Bankası’nın politika faizinde yaptığı artırımlarla birlikte kredi faizleri de hızla yükseldi. Haziran ayında yüzde 15 düzeyinde bulunan ticari kredi faizleri bugün ortalama yüzde 53’ü geçti.
Artan kredi maliyetleri yüksek borçluluğa sahip şirketleri zorlarken, yatırım kararlarının ertelenmesine yol açıyor. Yükseliş trendi bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Fakat daha önemlisi yükseliş trendi dursa bile geri dönüş hemen olmayacak. Yüksek seviyelerdeki faiz oranları en azından 2024 yılında devam edecek. Firmaların bu oranlar ile kredi alıp geri ödeyebilmesi için çok yüksek kâr marjı ile çalışması gerekiyor. Ancak talep yönünde durgunluk yaşanması olası görünen Türkiye şartlarında kaç sektör bunu sağlayabilecek?
Ayrıca kredi maliyetini mecburen fiyatlarına yansıtmak zorunda kalacak olan firmaların enflasyon oranının da yükselmesine yol açması kaçınılmaz.
Kaldı ki firmalar yeni kullanacağı kredilerin yanında geçmişte kullandıkları kredilerin önemli bir bölümü de faiz artışından etkilenecek. Son birkaç yıldır bankalarca firmalara kullandırılan krediler büyük ölçüde değişken faizli kredi olarak verildi. Dolayısıyla firmalar geçmişte kullanıldıkları kredilerin faiz oranlarının artması durumu ile karşılaşıyor. Yüksek faiz oranları bu kredilere uygulanmaya başlandı.
Kredi piyasasındaki yükselen faiz oranları ortamının en önemli sonucu ise ucuz fonlar ile yaşayabilen şirketlerin bir kısmının faaliyetlerine son vermek zorunda kalmaları olacak.
Düşük faiz ortamı ve yeniden yapılandırmalarla son yıllarda Türkiye’de şirket iflaslarında kayda değer düşüş görüldü. Ancak önümüzdeki yıl ekonomik yavaşlamanın yanı sıra özellikle artan kredi maliyetleri nedeniyle reel sektörde iflasların artması bekleniyor. Bankalar açısından bunun yansıması ise geri dönmeyen kredilerdeki artış olacak.
Bu ortamda bazı firmaların ise ticari faaliyetlerini yavaşlattıkları, kredilerini kapattıkları ve ellerindeki nakitleri ticaret ve üretim yerine mevduata yönelttikleri görülüyor. Gerçekte bu belirsizlik ortamında yüksek risk alarak daha düşük gelir elde etmek yerine göreli olarak daha fazla kazanç sağlayabilecekleri sabit getirili ürünlere yönelmeleri çok da anlamsız değil.
Bu ortamda reel sektör firmalarının neden borçlandıklarını iyi analiz etmesi gerekli. İşletme giderleri ihtiyacına yönelik kredi kullanımı hiç uygun değil. Yatırım amaçlı kredi kullanımı da düşünülmeli. Yüzde 50’leri aşan faiz oranı ile yatırım yapıp bunun üzerinde kazanç sağlayacak yatırım alanı acaba var mı? Bu dönemde en kıymetli kaynak özsermaye.
Sonuç olarak reel sektör, faiz oranlarının yüksek seviyede oluştuğu ve çok kısa olmayan bir süre daha yüksek kalmaya devam edeceğinin kesin olduğu bir ortamda iş yapacak. 2024 yılı bu anlamda özellikle temel ihtiyaçlar dışındaki sektörlerde faaliyet gösteren firmalar için zorlayıcı olacak. Bu tür sektörlerdeki şirketlerin 2024’te krediye dayalı bir büyüme stratejisi uygulamamaları, bunun yerine gelecek yılı ayakta kalma dönemi olarak geçirmeleri daha doğru.
Bunun ötesinde yüksek faizlerin başta zombi şirketler olmak üzere daha fazla firmanın kapanmasına ve istihdam kaybına yol açması da kaçınılmaz. Bankaların da kredi geri dönüşlerinde sıkıntıların artacağı bu ortama hazırlıklı olması şart.