Geçen hafta sonu yerel seçimler gerçekleştirildi. Ülkemiz bir seçim maratonunu daha geride bırakırken hepimiz açısından sürpriz sonuçlar da doğurdu.
İktidarın bir miktar oy kaybetmesi bekleniyordu ancak beklenenin ötesinde gerileme oldu. CHP, Ege Akdeniz kıyılarına sıkışmış ve diğer birkaç ili kapsayan hakimiyetini ülkenin önemli bir bölümüne taşımış görünüyor.
Esas sürpriz de zaten Ankara ve İstanbul’u kazanmasından daha çok diğer illerdeki başarısı oldu. Seçim sonuçlarının dikkat çeken sonuçları şunlar:
* AK Parti kuruluşundan bu yana ilk kez seçimlerde ikinci parti konumuna düştü.
* CHP birinci parti olmasının ötesinde oy oranını çok uzun zaman sonra yüzde 30’ların üzerine çıkardı ve yüzde 40’lara doğru yaklaştırdı. Büyükşehirlerin çoğunu CHP kazandı. Pek çok ilde belediye meclisi üyeliklerinin çoğunluğunu da sağladı. İl, ilçe ve beldeler birlikte değerlendirildiğinde CHP’nin kazandığı belediye sayısı AK Parti’ye yaklaştı. AK Parti’ye karşı İstanbul’da ciddi bir oy farkı sağlarken, Ankara’da oy oranı yüzde 60’ın üzerine çıkarak bütün Türkiye’de iller arasında yüzde 60 üzeri oy alınarak kazanılan birkaç şehirden biri oldu.
* MHP ile birlikte CHP dışındaki muhalefet partileri ciddi oranda oy kaybetti. YRP ise gelecekte ülke siyasetinde yer alacak önemli aktörlerden biri haline geldi. Dolayısıyla seçimlerin iki kazanan partisi CHP ile birlikte YRP oldu.
* Seçime katılım düşük gerçekleşti.
Peki 2023 genel seçimlerinden bugüne bir yıl geçmeden yapılan yerel seçimlerde neden bu kadar değişiklik oldu?
* Nedenlerden ilki herkesin söylediği gibi ekonomiktir. Son birkaç yıldır halkın alım gücündeki düşüş son bir yılda artık dayanılmaz noktalara gelmeye ve milliyetçilik duygularına hitap eden diğer konular ikinci plana düşmeye başladı. Aynı konuyla bağlantılı halkın büyük çoğunluğu çok zor koşullarda yaşarken iktidarın yakınında yer alan belirli bir kesim refah düzeyini giderek artırdı ve bu durum da görülüyordu. Yine halk zor durumda iken kamu kaynaklarının israfının devam etmesi ve hiçbir önlem alınmaması en önemli gerekçelerden biri oldu. Dolayısıyla giderek zora giren vatandaşların yanında kamu kuruluşları gününü gün etmeye devam etti ve belirli bir kesim bundan kazanç sağladı. Sonuçta da hep faturanın halka çıkarılması, kamunun bu faturayı ödemeye katılmaması bardağı taşırdı.
* İkincisi geçen yıl yapılan genel seçimlerden iktidarın başarılı çıkmasının AK Parti’nin hem yönetim organlarında hem yerel örgütlerinde hem de iktidar yanlısı basın, bürokrat ve diğer gruplarda yarattığı zafer sarhoşluğu ve biz yenilmeyiz egosu, zaten var olan üstten bakış, kibir ve halkı küçümseme durumlarını iyice yukarı taşıdı. Bu grupların her şeyi kendilerine hak görme düşünce ve tutumları zirve yaptı. Yine iktidarın bir bölümünde hukuk kurallarını kendi lehine zorlayarak yorumlama çabası güven kaybına yol açtı. Ben yaptım oldu anlayışının sınırsız hale gelmesi toplumda rahatsızlığı artırdı.
* Son olarak iktidarın aday belirlemede hatalarının olduğu da seçim kampanyalarındaki gözlemlerden ortaya çıktı.
İktidara bağlı bu nedenlerin yanında muhalefete baktığımızda önemli faktörlerden biri CHP’deki hareketlilik oldu. Genel seçimler sonrası iktidar zafer sarhoşluğuna girerken ve diğer muhalefet partileri de bir şey olmamış gibi kabuğuna çekilirken CHP yönetim değişikliğine gitti.
En son genel seçimde pek çok faktör lehine iken yaşanan seçim başarısızlığı değişimi gerektirmekteydi ve CHP bunu gerçekleştirdi. Seçim sonrası çok dile getirilmese de bu değişim CHP’nin bahsettiğimiz koşulların avantajının da etkisiyle hem iktidar partisi ve ortaklarından oy almasını hem de muhalefetin konsolide olmasını sağladı. Bu seçimde CHP tüm kesimlerden oy alabilmiş görünüyor.
İkinci faktör CHP’li belediyelerin başarısı. Bir önceki yerel seçimde kazandıkları illerde CHP belediyelerinin şeffaf, genelde rant yaratmayan ve rantı çevresine dağıtmayan tutumları, israfı önlemeleri ile sosyal belediyeciliğe önem vermeleri halkta sempati yarattı.
Bir diğer faktör yıldızları giderek parlayan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş faktörü. İstanbul’da iktidarın bütün ağırlığını koymasına rağmen İmamoğlu’nun yüzde 50’nin üzerinde oy alması, Ankara gibi başkent olma ve kamunun ağırlık taşıdığı, sosyoekonomik yapı olarak belirli bir bölümü tamamen iktidara yakın özelliği olan bir şehirde Yavaş’ın oy oranının yüzde 60’ın üzerine çıkarak rekor denilebilecek düzeyde olması, bu iki ismin toplum nezdinde önemli bir karşılığı olduğunu gösterdi.
Bu analizlerimiz çerçevesinde sonuçların doğru okunması gerekiyor. İktidar tarafında genelde seçime katılımın düştüğü, oy kullanmaya gitmeyenlerin hemen hemen tamamının kendilerinden olduğu ve başka partilere oy kaybetmedikleri yönünde sonucu basite indirgeme havası var. Oysa bu durum gerçek değil.
Oy kullanmayanların bir bölümünün iktidar partisinden olduğu doğru. Ancak muhalefette de 2023 genel seçimleri sonrası büyük hayal kırıklığı yaşayarak bu seçimlere katılmayan bir kesim de var. Yine Güneydoğu Anadolu’da seçime katılım önemli ölçüde düşmüş ve bunların önemli bir bölümünün geçen dönemdeki kayyum atamaları nedeniyle oylarının boşa gittiğini düşünen DEM Partililer olduğu biliniyor. Yani oy kullanmaya gitmeyen kesim kozmopolit ve tek taraflı değil. Eğer iktidar sorunu sadece oy kullanmayan kendi partililerine bağlayarak ona göre hareket ederse ileride daha büyük hayal kırıklıkları yaşaması kaçınılmaz.
İktidarın genel seçimler sonrası uyguladığı bazı yönleriyle tutarlı olmayan ekonomik politikalar toplumda çoğunlukla kabul görmedi. Genel seçimler sonrası uygulanan ekonomi politikaları içinde Merkez Bankası uygulamaları bazı hatalara rağmen doğru olmakla birlikte, maliye politikalarının giderler tarafı bunu desteklemedi. Dolayısıyla bu politika devam ettiği taktirde ne enflasyon istenen seviyeye düşürülebilecek ne de toplumun refah düzeyi artırılabilecek. Sıkı para politikası uygulamalarının olduğu dönemlerde çalışan ve emekli ücretlerinde bir ölçüde kısıtlama olabilir. Ancak bugün geldiğimiz noktada kısıtlamanın boyutu hayatı sürdürülemez hale getirdi. Bu durum devam ederse fakirliğin boyutları daha da artacak ve iktidara faturası ağırlaşacak. Bu nedenle kamuda sağlanması gereken çok ciddi tasarrufun bir bölümü emekli ve ücretliler lehine kullanılmalı.
Muhalefet içinde CHP ön plana çıkarken, önceki seçimdeki 6’lı masanın bazı ortakları tamamen marjinal partiler haline dönüştü. İYİ Parti ise seçim sonrası CHP’nin yaptığı dönüşümü yapamayarak iyice küçüldü. Değişimi yapmadığı taktirde daha da küçülecek gibi görünüyor.
CHP kazandığı iller ve oy oranları dikkate alındığında değişimle birlikte her kesimden oy alabilen merkezde bir parti konumuna gelmeye başladı. Yakaladığı rüzgarı devam ettirir ve kazandığı belediyelerde daha önceki başarısını sürdürürse oy oranını daha da artırabilir.
YRP muhalefette kaldığı sürece AK Parti’nin oylarını düşürecek görünüyor. Muhalefet yapış tarzları ve AK Parti tabanına rahatlıkla hitap edebilmeleri, önümüzdeki dönemde de iktidarın büyüyen kabusu olmalarına yol açacak.
Sonuçta farklı sonuçları olan ancak gelecek açısından çok farklı dengeler ortaya çıkarabilecek, siyasi partilere beklemediği mesajlar içeren yerel seçimleri tamamlamış olduk. Bundan sonraki gelişmelerin yönü hem iktidar hem de muhalefet açısından mesajların doğru analiz edilip ona göre hareket edilmesiyle ortaya çıkacak.