Unilever uzun yıllardır Türkiye'de de var olan, her eve giren ürünler üreten, fabrikaları olan bir şirket. Ama şimdi Konya'da kurulan yeni fabrikasıyla Unilever'in küresel sistemi içinde hem Türkiye'nin konumu değişiyor hem de Konya'nın. Bu değişimi Unilever Türkiye Başkanı Orhonoğlu ile konuştuk.

Unilever Türkiye Ülke Başkanı Ali Fuat Orhonoğlu ile sohbetimiz, önemli bir dönemeç sonrasına denk geldi. 1 Ocak 2026 itibarıyla Orhonoğlu, mevcut Türkiye ve Orta Doğu Ev Bakım liderliğine ek olarak Pakistan ve Bangladeş’i de kapsayan PTAB Ev Bakım Başkanlığı görevini üstlenecek.

Bu atama, bireysel bir kariyer adımından çok, Unilever’in 2026’ya giderken Türkiye’ye biçtiği rolün açık bir göstergesi gibi. Orhonoğlu’ndan öğrendiğime göre, şirketin küresel yapılanması içinde Türkiye artık yalnızca büyük bir pazar değil; yönetim, yetenek ve üretim gücünün kesiştiği bir merkez ülke olarak konumlanıyor.

Peki 2026, Unilever Türkiye için ne anlama geliyor?

Sohbette çizilen çerçeveye bakılırsa, 2026 yalnızca yeni bir takvim yılı değil; belirsizlik çağında “oyunu kazanmak için oynama” stratejisinin sahaya indiği bir eşik. Daha az ama daha büyük inovasyonlar, bölgesel liderlik sorumluluğu ve ihracat odaklı büyüme… Türkiye, bu stratejinin tam merkezinde yer alıyor.

Konya’daki Unilever ev bakım fabrikası da bu dönüşümün en somut karşılığı olarak öne çıkıyor.

Dünyadaki en büyük ikinci fabrika Konya’da

Konya’daki Unilever fabrikasını yalnızca üretim kapasitesiyle okumak eksik kalır. Sohbette öğrendiğimiz kadarıyla, bu tesis bugün Unilever’in ev bakım kategorisinde dünyadaki en büyük ikinci fabrikası konumunda. Ancak asıl önemlisi, Konya’nın artık bir üretim noktası değil; şirketin küresel tedarik, teknoloji ve sürdürülebilirlik stratejisinin kilit düğümlerinden biri hâline gelmiş olması.

Konya’dan 39 ülkeye ihracat

Ali Fuat Orhonoğlu’ndan öğrendiğime göre, Konya’dan çıkan ürünler bugün Şili’den Avustralya’ya, Libya’dan Orta Asya’ya uzanan 39 ülkeye ihraç ediliyor. Toz deterjan üretimine yapılan son yatırımla bu coğrafya daha da genişlemiş durumda. Konya, Unilever’in küresel ev bakım tedarik zincirinde “destekleyici” değil, ana üretim üslerinden biri olarak konumlanıyor.

Üretimden yönetime uzanan merkez

Bu tabloyu önemli kılan yalnızca ölçek değil. Sohbette özellikle vurgulanan nokta, Türkiye’nin Unilever için artık operasyonel bir pazar olmanın ötesine geçmiş olması.

Orhonoğlu’nun yeni görevi, İstanbul’un Unilever organizasyonu içinde bir karar ve koordinasyon merkezi olarak konumlandığını gösteriyor.

Bugün Türkiye Ev Bakım operasyonu, tonaj büyüklüğü açısından Unilever’in dünyadaki ilk 10 operasyonu arasında yer alıyor. Daha önce Suudi Arabistan’da gerçekleştirilen kârlı dönüşüm hikâyesi ise, Türkiye merkezli liderliğin neden daha geniş bir coğrafyaya emanet edildiğini açıklıyor.

Unilever’de kritik görevlerde Türkiye kökenli 186 yönetici çalışıyor. Bunların yüzde 70’i kadın. İşte onlardan biri Ünilerver Türkiye’nin İletişim Başkanı Ebru Şenel Erim bizimle.

186 Türk yöneticinin yüzde 70’i kadın

Sohbet ilerledikçe rakamların arkasındaki daha sessiz ama stratejik bir veri öne çıkıyor.

Orhonoğlu’nun paylaştığı bilgilere göre, bugün Unilever’in global operasyonlarında 186 Türk yönetici kritik görevlerde bulunuyor. Bu grubun yaklaşık %70’inin kadın olması, Türkiye’nin şirket içindeki liderlik havuzunun niteliğine dair güçlü bir gösterge.

Burada mesele yalnızca temsiliyet değil. Sohbette öğrendiğimiz kadarıyla, Unilever dünyaya yalnızca ürün değil; bu coğrafyanın öğrettiği çevikliği, kriz yönetimi refleksini ve belirsizlikle çalışma becerisini de ihraç ediyor. Türkiye’nin “merkez ülke” olarak konumlanmasının arkasında bu yetkinlik seti bulunuyor.

Konya’da teknoloji: Yapay zekâ ve dijital ikiz

Bu dönüşümün en somut karşılıklarından biri yine Konya’da karşımıza çıkıyor. Sohbette paylaşılan bilgilere göre, Konya tesisinde uygulanan dijital ikiz teknolojisi, üretimde yapay zekâ kullanarak enerji verimliliğini artırıyor. Bu sayede yıllık doğal gaz tüketiminde yaklaşık %6’lık bir azalma sağlanırken, 760 ton karbondioksit salımının önüne geçiliyor.

Konya’daki fabrika, Unilever’in küresel ölçekte tedarik zincirini yeniden yapılandırdığı bir dönemde, yüksek teknolojiye dayalı örnek tesislerden biri olarak öne çıkıyor. Yapay zekâ destekli tasarım ve iletişim araçları da, yalnızca maliyet avantajı değil, hız ve esneklik kazandırıyor.

Sürdürülebilirlik: İdealizm değil, matematik

“Sürdürülebilirlik maliyetli mi?” sorusu hâlâ gündemde. Sohbette verilen yanıt net: Hayır. Amaç odaklı markalar Unilever portföyünde daha hızlı büyürken; enerji, su ve atık yönetiminde sağlanan verimlilik, şirketin maliyet yapısında somut avantajlar yaratıyor.

Konya fabrikası bu yaklaşımın vitrini niteliğinde. Enerjisinin önemli bir bölümünü güneşten sağlayan tesis, sıfır atık ve su geri kazanımı hedefleriyle Unilever’in küresel net sıfır emisyon yolculuğunda kritik bir rol üstleniyor. Bu yatırımlar, şirket için bir yan proje değil; büyüme stratejisinin ayrılmaz parçası.

2026: Ağırlık merkezi Türkiye

Önümüzdeki yıl Unilever açısından yalnızca finansal hedeflerin değil, bölgesel konumlanmanın da yılı olacak. Sohbette paylaşılan bilgilere göre, 2026 Dünya Kupası kapsamında gerçekleştirilecek küresel iş birlikleri, markaların tüketiciyle kurduğu bağı yeni bir ölçeğe taşıyacak.

Daha da önemlisi, PTAB bölgesinin şirket içindeki rolü. Türkiye, Pakistan, Orta Doğu ve Bangladeş’i kapsayan bu geniş coğrafya, Unilever’in en hızlı büyüyen bölgelerinden biri. Ali Fuat Orhonoğlu, Türkiye’nin burada üstlendiği rolün; üretimden yönetime, inovasyondan ihracata uzanan çok katmanlı bir merkez olma iddiasını güçlendirdiğini söylüyor.