Evet doğru okudunuz. Hiyerarşinin hiç olmadığı bir şirkette tahminde bulunarak genel müdürün odasına doğru yöneliyorum. Karşımdaki boydan boya camın tavana yakın bölümünde unvan büyük harflerle yazıyor. Ancak ‘General Manager’ yazıyor yazmasına da ortada bir oda yok, bırakın odayı bir bölme de yok. Yan yana uzun, en az altı kişinin birlikte kullanabileceği masalar var.
İlk baştaki sandalyeye doğru yürüyoruz. Procter and Gamble Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu, sanki dünyanın en sıradan durumuymuş gibi, ‘Benim yerim de burası’ diyor ve ekliyor, ‘Ama aslında kimseye ait bir koltuk falan da yok. Benim gelmediğim gün başka biri de bu koltuğa oturabilir, ki oturuyor da…’
Şaşkınlığımın ne kadar arttığını siz düşünün artık… Ben 30 yılı aşan gazetecilik mesleğimde ne CEO, genel müdür, yönetim kurulu başkanı odaları görmüşüm…
P&G’nin 2017’den önce Bostancı’da olan binasında genel müdürlük katı vardı. Genel müdür o katı finans departmanı ile paylaşırdı.
Şimdi yeni binalarında bambaşka bir anlayışla şirket yönettiklerinden ve tüm çalışanların istediği an, randevusuz ulaşabildiği bir genel müdür, CEO, yönetim kurulu başkanı yani işte en tepe pozisyonun bir koltuğunun bile olmaması doğrusu çığır açan, çarpıcı bir değişim, dönüşüm değil mi?
‘Peki’ diyorum, ‘Daha önce finans ile en azından aynı katı paylaşıyordunuz. Şu anda masanızda kimler oturuyor?’
Tankut Turnaoğlu, gülümsüyor ve ‘İnsan Kaynakları’nı yöneten arkadaşlarım oturuyor. Benim için en önemli konu insan kaynakları…’
Kıyafet askılığı
Doğrusu genel müdür odaları için Tankut Turnaoğlu’nun kullandığı ‘kıyafet askılığı gibi’ ifadesine katılmamak mümkün değil. ‘Herkes bir toplantıda oluyor. Kimse yerinde olmuyor artık. O zaman daha fazla yere de gerek yok, israf oluyor. Bizim ofiste çalışanın yüzde 90’ına kadar yer var. Kimsenin masada aile fotoğrafı, kişisel eşyası yok. İsteyen istediği yere oturabiliyor’ diyor.
Tankut Turnaoğlu, ana konseptlerinin hız, tutku ve daha çok yardımlaşma olduğunu ve bu nedenle de genel müdür dahil, genel müdür yardımcılarının odasının olmayacağını, şirkete yeni giren kişiye ayrılan yer kadar herkesin yeri olacağını prensip edindiklerini, aradaki bölmeleri dahi kaldırdıklarını söylüyor. Ha tabii bu arada, özel bir toplantı yapmak ya da telefon görüşmesini herkesin içinde yapmamak isteyenler için bolca toplantı odaları mevcut ama burada da ilginç bir durum var, genel müdür de başka bir çalışan da aynı toplantı odasını kullanmak için randevu oluşturabiliyor.
‘Hiçbir yer bana ait değil, her yer bana ait’
‘Hiçbir toplantı odası kişiselleştirilmiş değil. Öncelikli bir toplantı odası yok. Ama en yeni çalışma arkadaşı dahi rahatlıkla ulaşabilsin. Fiziksel bir engel ile karşılaşma hissi olmasın. Yoksa herkes ayrı katta, ayrı odada olduğunda her konu için telefon açmak ve sürekli toplantı yapmak gerekecekti. Oysa şimdi koridorda karşılaşıp, ayaküstü sohbette işleri çözüyoruz’ diyen Tankut Turnaoğlu bu bakış açısıyla, ofislere sığamayan, evim de evim diyen ‘Z Kuşağı’nın kalbini kazanmaz mı? Ne dersiniz?
Genç kuşak hiyerarşi gördü mü şirketten soğuyor
Gençlerle üst yönetim arasındaki kuşak farkını azaltmak P&G’de yazılı olmayan bir kural, hedef halinde.
Üniversitelerden doğrudan işe alım yapan bir şirket olarak bilinen P&G, yeni mezunları alıp, yetiştiriyor ve bu nedenle de içeriden terfi sisteminin en başarılı çalıştığı şirketlerden biri olarak biliniyor.
Turnaoğlu, ‘Bizim için önemli olan hızlı öğrenebilmesi. İçeride beş yıl çok ciddi eğitimler var. Önemli olan açık fikirli gelmesi. Liderlik kapasitesini sergilemiş arkadaşları işe alıyoruz ve hiyerarşinin mümkün olduğu kadar olmaması için büyük çaba gösteriyoruz. Genç kuşak hiyerarşiyi gördüğü anda soğuyor şirketten. İşe almak kadar çalışanları işte tutmak da önemli’ diyor.
Bu şirkette herkes birbirine ilk ismiyle hitap ediyor. Yeni işe girmiş bir çalışan, koskoca yönetim kurulu başkanına ‘Tankut’ diye seslenebiliyor. Batı tarzı yönetim anlayışının benimsendiği bir çalışma ortamı ama öğreniyorum ki bu kadar açık bir sistem ne ABD’de ne de Avrupa’da var. Tankut Turnaoğlu, açık ofis sisteminde geldikleri yeri ‘yeni nesil dizayn’ olarak tanımlıyor ve P&G’nin diğer ülkelerdeki ofislerine de örnek olarak gösterdiğini söylüyor.
Masaj ya da dadı ücreti şirketten!
Hazır yönetimde insan odaklı dönüşümü konuşmaya başlamışken, bir sohbet sırasında P&G Kurumsal İletişim Direktörü Nesli Şenoğlu’dan öğrendiğim ve hayran kaldığım bir programdan da söz etmek istiyorum.
Sağlıklı yaşam sektörünün tüm dünyada nasıl büyüyen bir sektör haline geldiğini daha önceki yazımda rakamlarla dile getirmiştim. Bir şirketin çalışanlarının ‘wellbeing’ konusunda yani onların iyi olmaları, kendilerine stres yaratan, akıllarını meşgul eden konuları çözmeleri için çözüm önerileri geliştiren bir programa yönelmesini duysanız ne derdiniz?
Ya da daha basit bir şekilde şöyle anlatsam…
Siz eski bir çalışan da olsanız, dün işe girmiş de olsanız, fiziksel ya da ruhsal ihtiyaçlarınız için ayrılan bir fondan yaklaşık 2 bin euro karşılığı bir bütçeyi istediğiniz zaman istediğiniz şekilde kullanabileceksiniz…
Mesela masaj yaptırmak istiyorsunuz ama buna ayıracak bir bütçeniz yok. Ya da spor salonuna yazılmak istiyorsunuz veya bir terapi almak daha da ileri gideyim, anneniz da babanızın bir hastane ücretini ödemek istiyorsunuz… İşte bu fon bunun için. Bir yıl içinde buradan istediğiniz bir hizmeti satın almak için size ayrılmış bütçeyi kullanma hakkı veriyor şirket.
Neden? Tankut Turnaoğlu’na bunu da sordum.
‘Çünkü’ dedi, ‘Türkiye’de ihtiyaç çok yüksek, iş hayatına geçişte çok zorlanılabiliyor. Çalışanın kendini fiziksel olarak daha iyi hissetmesini yani yoga yapmak isteyebilir, spora gitmek isteyebilir, nefes kursu almak isteyebilir… Ayrıca kendi hayatını kolaylaştıracak, üzerindeki yükü alacak, diyelim ki hafta da bir kez evine temizlikçi çağırmak istiyor ya da evde olmadığı günler için bir çocuk bakıcısı…. İşte bunlar için bir fon ayırdık.’
Öğreniyorum ki P&G’nin Avrupa’da bu programı uyguladığı ikinci ülke Türkiye. 20024 yılı başında başlanmış, Tankut Turnaoğlu da bir farkındalık eğitimi için bu programdan faydalanmış.
Başka ülkelerde bütçe yıllık, bizde aylık
‘Başka ülkelerde yıllık yapılan işler, Türkiye’de aylık yapılıyor. Bütçe olayı mesela. Almanya’ya gidin bütçeler yıllık yapılır ve bir daha da değişmez. O doğrultuda milim de şaşmaz. O esnekliğe ne şirket ne de tedarikçi kanal izin verir. Ancak Türkiye’de böyle değil. Japonya KDV’yi yüzde 5’ten yüzde 8’e çıkaracağı zaman devlet iki yıl önceden haber verdi ve şirketler iki yıl çalıştı, gerisini siz düşünün. Tabii Türkiye’de sürekli bir yerlerde yangın olduğu için birbirimize vakit ayıramıyoruz ama inanılmaz bir zenginlik veriyor ülkeye tabii. Bizdeki yöneticiler yurtdışında bu nedenle çok iyi pozisyonlarda çalışıyor.’
Türkiye öylesine sıcak gündemi olan bir ülke ki bir gecede bizde pek çok şey değişebiliyor, şirketlerin de çalışanların da sokaktaki vatandaşın da anında adapte olması bekleniyor ve işte tüm bunlar da hepimize büyük stres yüklüyor. Uluslararası şirketlerde işte böyle bir ortamda çalışanın iyiliği için uygulamaya başladığı bu tarz güzel çözümlerin diğer şirketlere de örnek olmasını bekliyorum.