Bunu öğrenmemin üstünden nerdeyse 10 yıl geçti.

ABD devletinin İsrail konusunda derin işleyişi konusunda son derece açıklayıcı olan bu bilgiyi yazıp yazmama konusunda onca yıl kendimle mücadele edip durdum.

Çünkü araştırdığım hiçbir haber, belgede bundan açıkça bahsedilmiyordu.

***

Ama yine de ben bu haberin doğruluğundan hiç şüphe etmedim.

çünkü o gün bunu anlatan iki Amerikalıdan biri bana Washington’da yıllarca yardımcı olmuş devlet hiyerarşisinde çok prestijli bir ulusal güvenlik bürokratıydı. diğeri ise şimdi adını versem şaşıracağınız, Pulitzer ödüllü, ulusal güvenlik konularında uzman bir gazeteci yazar.

***

gazeteci büyüğüm biraz paranoyak olduğundan nerede buluşacağımız konusunda çok titizdi. bu endişesinde haklı bir yan da bulunabilir. çünkü iddiasına göre geçmişte yazmasını engellemek için kendisine karşı suikast girişimleri bile olmuştu.

***

gazeteci arkadaşımızın bu endişesi ve bürokrat büyüğümüzün de pek görülmek istememesi nedeniyle öğle yemeğimizi o gün Georgetown yerine geleneksel öğle yemeği kalabalığının pek tercih etmediği şehrin güneyinde bir restoranda buluşma kararı aldık.

***

Şu an adını bir türlü hatırlayamadığım restoran deniz ürünleri ile meşhurdu. Bir de yemek öncesi getirdiği sıcak romlu ekmek muhteşemdi.

o yağmurlu günde benim için oraya gitmek hayli zahmetliydi. çünkü metrodan sonra otobüse de binmem gerekiyordu. Araba kullanmayı bir türlü öğrenememenin dezavantajıydı bu, yapacak bir şey yoktu.

Neyse randevumuza biraz gecikmeli de varsam sonunda yuvarlak masamıza oturduk ve siparişlerimizi verdikten sonra gelen içkilerimiz eşliğinde sohbete başladık.

***

bürokrat arkadaşımızun İsrail pasaportu da vardı, yani çifte pasaportlu bir ulusal güvenlik uzmanıydı. gazeteci arkadaşımız da yahudiydi. Tam da o günlerde İsrail başbakanının kritik görüşmeler için kalabalık bir heyetle Washington’a gelmesi konuşuluyordu.

***

Ben görüşmelerde nelerin konuşulacağını sormak yerine daha genel bir soruyla açılış yaptım. ABD hükümetinin neredeyse koşulsuz olarak hep İsrail’in yanında yer almasının nedeni nedir diye bir soru attım ortaya.

***

Gayet iyi hatırlıyorum, ulusal güvenlik uzmanı arkadaş bu sorum üzerine bana gülümseyerek baktı ve sonunda ‘bak sana kamuoyunda fazla tartışılmayan bir konuyu anlatacağım. Duyunca ABD’nin İsrail ile ilişkilerinin ne kadar derin bağlantılarla oluştuğunu net göreceksin’ dedi.

***

Ve anlatmayı sürdürdü. Bunu duyunca çok büyük bir haber yakaladığımı düşünerek heyecanlanmıştım. Ama ne yazık ki hem o yemek, hem de arkadaşların adı gizli kalmak zorundaydı. Yani o görüşme de her zaman olduğu gibi ‘off the record’du.

***

devlet görevlisi arkadaşımın dediği ve tecrübeli gazetecinin de onayladığına göre, Amerika’da yeni başkan seçildiğinde yeni başkanın oval ofisindeki ilk çalışma gününde önüne imzalaması için konan ilk resmi belge başkanlığı sürecinde İsrail’in elinde bulunan nükleer silah gücünü katiyen tartışma konusu yapmayacağını garanti altına alan bir belgeymiş.

O belgeyi başkanın önüne getiren kişi üniformalı olsa da hangi kurumdan geldiği net değilmiş. Ulusal Güvenlik Ajansı da, CIA de olabilirmiş, Pentagon da…

Yani yeni Amerikan başkanının görevindeki ilk resmî işi katiyen İsrail’i zor duruma düşürebilecek bir tavır almayacağı yönünde devlete verdiği güvenceymiş.

***

Dediğim gibi bunu yıllardır yazmıyordum, çünkü daha sonra araştırdığım hiçbir belgede, haberde bu konuyu hiç göremedim. Ama bilgiyi bana veren insanlara da yüzde yüz güveniyorum.

***

Bugünlerde Amerika’nın her koşulda İsrail’in yanında durmasının nedenleri tartışılırken yıllar önce Washington’da yaşadığım bu olayı hatırladım ve bilgiyi artık paylaşmak zamanı  geldi dedim.