Uzun yıllar önceki o günden bu yana bunca başarıları, yeniliği olabilen bir ülke nasıl olup da gündelik yaşamında bu halde olabilir diye düşünüp dururum.

o gün  sabah NASA’nın Mars’tan merkeze aldığı fotoğrafları görmüştüm New York Times’ta. Haberde Mars’tan toprak örnekleri de alındığı ve merkeze getirilince bunların detaylı analizinin yapılacağı da yazıyordu.

yine o gün öğle saatlerine doğru yeni gösterilmeye başlanan ve hakkında çok konuşulan bir porno filmini izlemek için Times Square’e gittim.

***

Asıl konumdan sapmak istemem ama filmin çok orijinal bir konusu ve senaryosu olduğu etrafta yazılıyor ve konuşuluyordu. Doğrusu bir porno filminde orijinal nasıl olunmuştu merak etmiştim. İzledikten sonra hakkında yazılanların gerçekten de doğru olduğunu ve porno filmin gerçekten de çok yenilikler içerdiğini düşünmüştüm.

Bunu bir başka gün veya ‘Seksin Kısa Tarihi’ adlı yeni kitabımda yazarım, ama bugün beni asıl ilgilendiren konu sinemadan çıkışta yağmur yağıyor olması ve kimsenin cep telefonunun bu yüzden çekmemesi. Evet, bizde ahmak ıslatan diye adlandırılan türde biraz yağmur yağdığı için cep telefonları devreden çıkabilmişti. 

***

Mars’tan toprak numuneleri getirten ve o yüzeyin fotoğraflarını çekmiş bir ülkede aynı zamanda bunun nasıl olabildiğini o gün anlayamamıştım. bugün hala anlamıyorum… cep telefon şirketlerinin her birinin geliri türkiye milli geliri kadar  olabilen ve Mars’a gidip üstünde deneyler yapabilme teknolojine sahip bir ülkede bunun olması mümkün olmamalıydı. 

***

meseleyi tam çözememiştim ama bu inanılmaz çelişkinin hayatın her alanında var olduğunu biliyorum Amerika’da.

örneğin ABD çok iyi doktorlar yetiştiren ve tıpta yenilikleri bulup en fazla geliştiren ülkedir, ama sıradan bir insanın acil servise gittiğinde hastane nedeniyle ölüme en yakın olacağı ülke de Amerika’dır bence.

kalp krizi geçirdiği şüphesiyle acil servise gelen bir hastayı hızla doktora teslim etmek yerine onun sigortasıyla ilgili birçok soru sorar ve birçok belgeyi doldurmasını isterler.

eğer hasta ölmeden o aşamayı aşarsa bile iyi doktorları ve yeni teknolojileri görebilmesi mümkün değildir.

***

Toplumun durumunu iyi anlayın diye şunu da örnek olarak eklemeliyim.

uzayda bir araç yörüngesinde bozulduğunda Amerika onu tamir etmek için teknisyenleri uzaya rahatlıkla yollayabilir, ama aynı Amerika’da evinizde televizyon veya fırın bozulsa o uzay aracı tamir edilip dünyaya dönünceye kadar tamirci usta bulmanız mümkün olmayabilir.

***

sanki sıradan vatandaşlarından öç almak isteyen bir düzen kurulmuş gibidir orada. haberlerde duydukları gelişmeleri, yenilikleri sıradan insanların hayatlarında hiç görmemesi, bunlardan hiç faydalanmaması üzerine kurulmuş bir düzen var gibidir Amerika’da. 

sanki kurulu düzen sıradan insanlardan öç almak için planlı çalışıyor gibidir.

bu yüzden sıradan insanlar sağlık hizmetlerinden arzu ettikleri  gibi yararlanamaz.

Reçeteyle verilen ilaca ulaşabildikleri takdirde onu da alabilmeleri mümkün olmayabilir eğer evlerini satmazlarsa. Aynı ilaç Kanada’da 10 dolar iken ABD’de bin dolar olabilir.

Gündelik rutin yaşamı iyileştirmemeye kararlı olunduğundan olsa gerek, altyapı yatırımı yapılmaz ülkede.

bu yüzden üstünden geçmekte olduğunuz köprü durup dururken çökebilir veya düz yol birden göçebilir, Los Angeles’te de gördünüz, aydaki üssünde yangın çıktığında bunu dünyadan göndereceği ekiple söndürecek teknolojiye sahip olduğu halde şehirdeki yangını söndürecek imkanlar yoktur orada.

***

bu durum nedeniyle zaten aşırı çalışmaktan, hayatın zorlukları ile boğuşmaktan yorgun düşmüş insanlar devamlı bir korkuyla yaşar Amerika’da.

ülkelerinde var olduğunu haberlerden bildikleri imkanlara hiç sahip olmayacaklarını artık öğrenmiş olduklarından, bir gün ‘ya muhtaç duruma düşersem’ düşüncesinin verdiği korkudur o. Ben Seattle’da bir gün yola koyduğu  karton kutunun içinde elindeki Wall Street Journal’ı okuyan bir evsiz görmüştüm. onun korkuları  sonunda ne yazık ki gerçek olmuştu.

***

aşırı çalışmanın verdiği yorgunluğa bir de bu hayat korkusu eklenince orada ancak uzun süre zor koşullar altında yaşadığınız takdirde görebileceğiniz yeni bir insan türü oluşmuştur Amerika’da.

uzun yıllar önce Empire State binasına gitmiştim. Bineceğim asansörde içerideki insanlar sessiz ve hareketsiz beklemekteydi. ben içeri girip çıkacağım katın düğmesine bastığımda hareket etti asansör. insanlar bunu başarmış olduğumdan olsa gerek doğma büyüme New York’lu olup olmadığımı bile sordulardı.

Bir süre sonra alışveriş için gittiğim mağazada kasa bölümünde büyük bir kalabalık olduğunu gördüm, kasadaki kız hiçbir ödemeyi alamıyordu, çünkü kasası çalışmıyordu. bunun kasanın fişinin prize takılı olmamasından olabileceği kimsenin aklına gelmediğinden orada durup sadece şikayet edebiliyorlardı.

***

düşünün bütün bunları ben New York’ta yaşadım. siz ülkenin geri kalanında olabilecekleri düşünebiliyor musunuz?

İşte bu nedenle bu durumdaki bir ülkede Trump’ın dün göreve başlayabilmiş olması katiyen sürpriz değildir.