Erkek beyninin olağanüstü tuhaf olduğunu ve o beynin kendine fetişistik oyunlar oynamaya devam ederse çok kısa sürede tamamen bitip tükeneceğini 1972 yılında New York’ta düşünmüştüm ilk kez.

Tam hatırlamıyorum ama galiba yaz ayıydı. O günden altı-yedi ay önce güya ’biraz kalmak için’ (sonunda sekiz yıl kadar kaldım) şehre gelmiş 18 yaşında bir gençtim.

***

O günler zamanımız gibi değil. cinsel deneyimim hiç yoktu ve üstelik tek renksiz kanalı olan bir ülkeden gelmiştim modernizmin merkezi New York’a. Şimdi kanıksadığım hatta sıkılmaya başladığım her şey o günlerde bana olağanüstü ilginç geliyordu ve ben de olağanüstü bir yeni olanı keşfetme arzusuyla şehrin tehlikeli sokaklarında sürtüp duruyordum.

***

içini bir dolaşayım diyerek girdiğim ilk porno dergi, film ve alet satan dükkana girdiğimde raflara bir süre baktıktan sonra o yaşımda olmama rağmen kendiminki  de dahil erkeğin beyninin olağanüstü tuhaf olduğuna karar vermiştim.

Bunuel’in 1977 yılında yaptığı ‘Arzunun o belirsiz nesnesi’ (Cet obscur objet du desir) filminde dediği gibi dükkanın bütün içini kaplamıştı. Yayın ve filmlerden gördüğüm kadarıyla erkek beyni kadın vücuduna dair her bölgeden, her uzuvdan kendine bir fetiş dünyası kurmuştu.

o an böyle giderse o beynin bir süre sonra kendini ortada kaldıracak aşamaya geleceğini düşündüğümü hatırlıyorum. evet erkek beyninin kesin ölümü seksten olacaktı.

***

nitekim sonra yıllar içinde yaşadıklarım ve duyduklarımdan o ilk düşüncemin yanlış olduğuna beni ikna edecek hiçbir şey olmadı, hatta aksi oldu, o düşüncem yıllar içinde daha da güçlendi.

***

belki de şehrin kültürüne ve hayat tarzına ayak uydurmam nedeniyle hiçbir zaman bana uygun olmayan hoşlanmayacağım işleri seks adına yapan insanlara karşı hiç önyargılı olamadım. hatta sadece düşünce düzeyinde de olsa yeni olana da açığım sanırım bu konuda. New York’un bazı kulüplerinde gördüklerimden sonra bazen sınırlarım hayli zorlansa da bu tavrımı bu yaşıma kadar yine de sürdürdüm.

***

son bir haber çıktı global düzeyde internet fenomeni olduğu söylenen Delphine adlı kız hakkında. Kız banyo yaptığı suyu kavanozlar içinde satışa çıkarmış.

Dört milyonu aşkın takipçisi olan ve gerçek adı Mary-Belle Kirschner olan Belle Delphine’in kullanılmış banyo suyunu küçük kavanozlarda 43 dolara (yaklaşık 1.333 TL) sattığı duyulunca bunu satın almak isteyenlerden dünyanın her yerinden talep gelmeye başlamış. kızın bu işten 10 milyon dolara yakın para kazandığı bile söyleniyor. stoktaki kavanozlar hızla tükendiğinden kızın hayli sık banyo yaptığını söylemem mümkün.

***

Delphine “Benzersiz bir şey düşünmeye çalışıyordum. Bu yüzden tükürüğümü veya saçımı satma yoluna gittim ama saçımı kesmek istemedim ve çok tükürük çıkarmak da zor. Sonra fiziksel bedenime yakın bir şekilde üretip satabileceğim sevimli başka bir şey düşündüm ve banyo yapmanın eğlenceli olacağına karar verdim” diye anlatmış kendini.

***

kız başta tükürüğünü pazarlamayı düşündüğünü söylemiş ya bunun da popüler bir ürün olmadığı düşünülmesin. kadına dair her bölgeden kendine fetiş yaratabilen erkek beyni bir kadından geldiği sürece idrardan, tükürükten ve şimdi de banyo suyundan kendine fantezi yaratabiliyor.

***

dediğim gibi bana uymasa da beni alakadar etmez. herkesin fetişi, neden hoşlandığı kendine, bunun hakkında ahlaki yorum getirmek istemem. hele insan davranışlarının kara deliği seks söz konusu olunca denemem bile. ama gördüğüm kadarıyla global gidişat erkekler için hiç hoş değil. Internetin olmadığı dönemde kendi özeli içinde yaşayan erkek beyni şimdi internet ortamında arzu edebildiği her şeye anında ulaşabilme imkanı bulunca neredeyse çıldırmış durumda.

***

durum böyle olunca ben yakında postmodern saçmalıkların bolca olabildiği dünyamızda sanatçı Manzoni’nin dışkısını konserve kutuda ‘bu sanattır’ diye sunması gibi bazı kadınların da kendi dışkısını pazarlayarak büyük paralar kazanmaya başlayacağını bile düşünüyorum. 

Bu da olmaz hiç demeyin, sıra banyo suyuna geldiyse, olur. 

Hatta ben o ürüne en çok Japonya ve Almanya’dan talep geleceğinden de eminim. 

Neden oralardan diye sormayın, çünkü anlatmaya  girişirim ve işin sonu pek iyi olmaz.