Üniversite yıllarım New York’ta geçti.

Araba kültürünün hakim olduğu Amerika’ya rağmen bu şehirde metro kültürü hakimdir.

bu yüzden sabah erken saatlerde özellikle Manhattan’da Wall Street’in bulunduğu ve mahkeme salonlarının  yoğun olduğu downtown yönüne giden trene binerseniz, kıyafetinden hal ve tavrından zengin olduğu belli olan insanların da metroda olduğunu görebilirsiniz. Hemen hepsi şoförlü araba kullanma imkanı olan bu insanlar da rahatlığı ve yaygınlığı nedeniyle metroyu kullanmayı tercih eder.

***

şehirde bile durum böyleyken benim gibi son derece tehlikeli düzeyde sakar olduğu halde düğün salonunda mecburen garsonluk yapan parasız bir öğrencinin metroyu kullanması tabii ki şaşırtıcı değil.

ha şunu da unutmadan söyleyeyim, düğün salonunda çorba servisi yaparken üç ayrı kişinin hafif yaralanmasına neden olmuştum.

***

şehirdeki durum nedeniyle gençliğimde ehliyet alıp araba satın almayı o günlerde hiç düşünmedim.

araba kullanmayı hiç öğrenemememin bir başka nedeni daha vardı.

Dediğim gibi had safhada sakar, sarsak ve ayrıca şaşıyım da. bu durumum nedeniyle fazla kalabalık olmayan bir yolda sakin yürürken bile durup dururken tehlikeli kazalara uğrayabilir veya başkalarına zarar verebilirim.

ehliyet almak için başvurduğumda otoritelerin bunun kamu sağlığı felaketine yol açacağı gerekçesiyle reddedeceğinden emin olduğumdan araba kullanmayı bugüne kadar hiç düşünmedim.

***

yürürkenki sakarlığım son okumakta olduğum kitapta takıldığım ağır bir fikri beynimde daima evirip çevirmemin beni dalgın hale getirmesinden kaynaklanıyor sanıyorum. bu iyi güzel hoş da, bunu araba kullanırken de yaparsam sonunun hiç hoş olmayacağı bariz.

***

ömrümde sadece iki defa araba kullanma girişimim oldu. ilkinde bana sempati duyduğu bir ender gününde Rana düz arazide araba kullanmayı öğretmeye karar vermişti bana. biraz gittim arabayla ama ben yola çıkmadan önce orada olmadığından ve düşmanlarım tarafından ben hareket ettikten sonra kasıtlı kazıldığından emin olduğum bir çukura düştüm. çekici çağırarak arabayı kurtaran Rana nedense beni o gece eve almadı. komşuda yattım.

ikinci sürüşümü sürücü kursunun personeliyle yaptım. bu çok daha tatsız bir deneydi bence. bu da sürücü koltuğuna son oturmam oldu.

sürüşüm bittikten sonra sürücü hocası nedense bana ‘sen maganda mısın?’ diye sordu. ‘bildiğim kadarıyla hayır değilim, neden sordun ki’ dedim. ‘ders boyunca arabanın hızı 120 kilometrenin altına katiyen düşmedi. Allah bilir yanında ben olmayaydım sen kesin diğer arabalara makas da atardın. seninle bir daha arabaya binmem’ dedi.

gerçi biraz hızlı gittiğimin farkındaydım. fren ile gaz pedalını neredeyse rutin olarak karıştırdığımdan veya anlamadığım bir  nedenden dolayı beynimin ayağımı gaz pedalından çekme sinyalini bir türlü göndermemesindendi bu. olası nedenlerini ve bunun vahim bir hastalığın işareti olup olmadığını anlamak için belki daha sonra psikiyatrıma danışacağım.

***

bir kişiyi öldürmeye karar verirsem sakarlığım ve şaşılığım nedeniyle onun yerine kesin kendimi öldüreceğimi bilmeme rağmen uzun yıllardır cebimde öldürülecek insanlar listesi  ile dolaşıyorum. Listemde Ertuğrul Özkök ve Rana Turgut gibi kişiler var. Özkök’ü ölüm listeme uzun yıllar önce yazarlığa yeni başlarken bana ‘senden içinde fikir olmayan yazılar istiyorum’ dedikten sonra almıştım. Rana’yı ise erkekler eşlerini prensip itibariyle öldürmelidir diye almıştım sanıyorum listeme.

***

gelelim anlattığım durumuma rağmen bu yaşımda neden mutlaka ehliyet almam gerekeceğine.

Biliyorsunuz Somali  başkanının oğlu cinayet gibi bir kazada kurye gencin motosikletine arkadan çarpıp onu öldürdü. ve adam artık İstanbul’da bazı restoranlarda iki kişinin  ödeyeceği hesap kadar ancak tutan bir para ödeyerek bu suçtan kurtuldu.

ben de ölüm listemdeki kişileri araba kullanarak öldürürsem işi cüzi bir para ödeyerek temizlerim diye düşündüm.