Birlikte son çıktığımız yemek bizim grubumuza pek yaramadı galiba.

o yemeğin sonunda ilk önce Sedat Ergin bize hayli kızmıştı. 

şimdi de kızgınlıklar sadece bana dönmeye başladı. ilk önce Ertuğrul özkök bir tekzip yazısı yolladı.

bunun beni yaralayacağını bilmesine rağmen üstüne bir de hakaret ekledi ve avukatının benim eski arkadaşım Alfred E. Neumann olduğunu bile söyledi.

***

Haydi Ertuğrul Özkök’ün bu davranışını kendi penisinin de benimki gibi kaybolmuş olmasının onda yarattığı travmaya bağlayarak anlayışla karşıladım diyelim. Peki ya Oray’ın bana cephe açmasına ne diyeceğiz?

***

Bildiğim kadarıyla o çok kullanmasa da onun penisinde bir kaybolma henüz yok, yani o bir travma sonucunda yapmadı saldırıyı.

onun saldırısının temelinde kendisine yakışan, daha derin, daha eskilere giden bir nefret var bence.

Bir de meraklısı için şunu da söyleyeyim, Özkök’ün penisinin son durumunu bizzat, yerinde incelemedim, bunu bana o anlattı.

***

Oray durup dururken bir yazı yazarak sadece bana değil tüm sülaleme hakaret etti.

‘bir kadehten ne olur’ başlıklı bu yazısında insanların artık fazla içki içmediğini ve hatta bir kadehin bile zararı var düşüncesinin yaygınlaşmaya başladığını anlattı.

***

Oray hangi çevrelerde takılıyor bilmiyorum ama etrafında gözlemlediği bir davranış değişikliğine göre artık daha az içki içildiğini anlamış.

Babam hayatta olsaydı ve Oray’ın bu yazısını okusaydı, ilk tepki olarak ’S….m onun çevresini’ derdi. ve ikinci tepki  olarak evde sakladığı bıçaklarla Oray’ı o çevresiyle buluştuğu yerde ziyaret edip zaten bu hayatta olmamaları gerekir diye düşündüğü içki içmeyen insanları bu hayattan çıkarırdı.

***

Aslında ilk önce Oray’ın yazısının başlığıyla ilgili bir laf etmek istiyorum.

bir kadehten ne olur diye sormuş Oray.

Şu olur. bizim dedemden öğrendiğimiz aile geleneğimize göre adabıyla içki içen bir insanın sadece tek bir kadehte kalması bizim için bildiğimiz anlamıyla tüm medeniyetin çökmeye başlaması anlamına gelir. 

Yani Oray’ın o sıkıcı çevresi tek bir içki bile içmemekle sadece sağlıklı olmaya çalışmıyor, benim tüm sülalemin inandığı değerlere de saldırıyorlar. Oray bence  o çevreden bir an önce çıkmazsa, nasıl ki şu an Özkök ile aramızda bir kan davası varsa, kendisine de düşman olacağım.

***

Yazısından anladığım kadarıyla Oray’ın bu tuhaf çevresi bu içki içmeme işini sağlıklı yaşam için yapıyormuş.

buna sadece şöyle cevap vereceğim:

Babamın anlattığına göre dedem bazen boş duvara, bazen de bahçedeyse ufka bakarak tamamen sessizlik içinde, sadece bir eliyle bıyığını sıvazlayarak rakısını içermiş. Buna sabah kahvaltısında başlıyordu. Yatmadan önce günün son içkisini içtiğinde kaç duble içildiğini babaannem Nadide hanım bile bilmezmiş.

***

Nadide hanım bir gün yaşadığı korkunç bir olaydan sonra dedemin bahçede içki içmesini pek istemez olmaya başlamış. Anlatıldığına göre yan komşunun bir horozu varmış ve çiçek uzmanı olan dedemin  defalarca uyarmasına, çiçeklerimi yiyor şunu benim bahçeye salma demesine rağmen horoz yine de dedemin oturduğu yere geldiğinde, o çok sakin biçimde bir yudum daha içmiş ve horozun kafasını tutup koparıvermiş. Kafasız horoz o halde etrafa kan saçarak Nadide hanıma doğru koşmaya başlayınca kadıncağız doğal olarak korkmuş tabii ki.

Dedem vesikalı bir deli olmasa ve tımarhanede ölmeseydi dendiğine göre 100 yılı aşacak kadar sağlıklıymış.

delirmiş olmasının içtiği içki miktarıyla bağlantısı var mıydı, yoksa önceden deli olduğu için mi o kadar içiyordu bilmiyoruz ama içki içerken son derece sakin olduğu biliniyor.

***

babama gelince, babası gibi vesikası olmasa da o da deliydi. 94 yaşında ölene dek hayatı boyunca toplam 40 ton kadar  rakı ve bir o kadar da viski içtiği söyleniyor. onu bir defasında, 80’li yaşlarda hayatında ilk kez kontrol için götürdüğümde doktor sonunda bana ‘serdar bey galiba babanızın hiçbir kötü adeti yok karaciğer, böbrekler bebeğinki gibi tertemiz’ dedi.

Haydi İsmetcim buna da bilimsel bir açıklama getir sıkıyorsa…

Hayatı sadece içki ve tütün gibi kötü adetlerden oluşan bir insan için bunun söylenmesi komikti tabii ki. ama üzülmesin diye bunu doktora söylemedim.

***

Diyeceğim şu ki, Oray kardeşim sen o sıkıcı çevrelerine kanma, gel beni dinle adabıyla içebildiğin kadar iç ve keyfine bak. 

Seni ve Ertuğrul Özkök’ü sadece bir koşulla affedebilirim, sen güzel bir lokantada bizlere bir barış yemeği ayarlarsan üçüncü kadehlerimizi çekerken barışabiliriz diyorum.