İstanbul’da hissedilen 6.2 kuvvetindeki deprem toplumun kolektif bilinçaltı hakkında son derce tehlikeli sinyaller vermeyi sürdürüyor.

En sorunlu olabilecek binalarda bile tek bir çatlağa neden olmamasına rağmen olağanüstü abartılı korkular yaşandı ve de yaşanmayı sürdürüyor.

bu düzeydeki sarsıntıdan sonra bile İstanbul’u terk etmeye çalışanlar veya yaşadığı asabiyet nedeniyle klinik müşahede altına alınma düzeyine gelenler olabiliyor.

***

tamam bir korku şöyle böyle oldu diyelim ama ondan sonraki durum çok daha da ilginç.

Her sarsıntıdan sonra olduğu gibi bilim insanlarının artık gelenek haline gelmiş olan  tartışmaları başladı. Tabii ki  burada en büyük sorun ‘büyük istanbul depremi’ denen şeyin ne zaman ve hangi şiddette olacağıydı.

bu tartışmanın olması ve bunun kamuoyu tarafından ilgiyle izlenmesi galiba bir dereceye kadar son derece normal. buna denecek bir şey yok.

***

Ama tartışmaları izlerken veya bulunduğum ortamlarda bu konu açıldığında- ki bunun açılmaması pek mümkün değil gibi, dikkatimi çeken başka bir şey oldu.

insanların çoğunluğu yaşanan ve yaşanabilecek depremler hakkında iyi haber katiyen duymak istemiyor gibi. 

önemli sayıda insan, 6.2’lik depremde bile yıkılan bazı binalar olsaydı ve bu yaklaşmakta olan çok daha büyük bir felaketin işareti olsaydı sanki daha rahat edeceklerdi veya sanki daha mutlu olacaklardı gibi tavır alıyor. siz bir ortamda Şener Üşümezsoy’un riskin azaldığı  görüşünü savunursanız insanlar size kabahatliymişsiniz gibi bakıyor ve anında size daha kötü tahmini olan bilim insanlarının dediklerini aktarıp hepimizi büyük bir felaketin beklediğine ikna etmeye çalışıyorlar.

büyük bir felaket olasılığı artık azaldı gibi düşünceler onları son derece rahatsız ediyor gibi.

***

toplumdaki bu toptan yok olma ve ölüm arzusu neden kaynaklanıyor bilemiyorum ama toplumun kolektif bilinçaltının durumunun hiç de parlak  olmadığı ortada. bunun tedavisi var mı, bu mümkün mü bunu ben bilmem, işi acilen uzmanlarına  sormak gerekiyor.