Modern dönemde özellikle soyuta bu kadar vurgu yapılmasına rağmen New York’taki  soyut dışavurumculuğun hakimiyeti döneminde bile teorisyenler tarafından gerçeküstücülüğe bu kadar az vurgu yapılması şaşırtıcıdır. Bunun nedeni anlaşılmazsa teorik düşünce eksik kalır. 

Üstelik New York’a kaçan Avrupalı ressamlar arasında Salvador Dali gibi bir isim bulunmasına rağmen sanatın başkenti ünvanını Paris’ten alan New York’ta gerçeküstü resme verilen önem uzun süre vurgulanmamıştı.

ortamı belirleyen eleştirmen Clement Greenberg de gerçeküstü resme önem vermezmiş gibi davranıyordu.

Bunun nedeninin ipucunu daha sonra Hal Foster’in yaptığı saptamada bulabiliriz.

Rüyalarla, bilinçaltıyla, erotizm ile yani Foster’in imgeleminde ‘tekinsiz’ olanla ilgilendiği için saf olmama durumunun somutlaşmış haliydi gerçeküstücülük. 

Clement Greenberg ise sanatta saflığın peşinde olduğundan o da gerçeküstü sanattan bu nedenle uzak durmuştu.

Hal Foster daha sonra yazdığı ‘Zoraki Güzellik’ çalışmasında gerçeküstücülüğe hak ettiği değeri vermiş ve onu kapsamlı bir araştırmanın konusu yapmıştır. 

Foster 20’inci yüzyıl başı yıkıcı Dada akımının  hemen arkasından ortaya çıkan ve bir kısmı marksist harekete de destek vermiş olan Andre Breton, Max Ernst, Man Ray, Salvador Dali, Giorgio de Chiro, Alberto Giacometti, Antonin Artaud gibi farklı alanlarda ve çok farklı temalarda ürün vermiş sanatçıları psikanalizden devralıp şiddetli tartışmalara konu ettikleri ortak kavramlar aracılığıyla değerlendiriyor çalışmasında.

Eğer Dada’yı ve gerçeküstücülüğü gerçekten temelden anlamak istiyorsanız Hal Foster’ın türkçeye çevrilmiş bu kitabını mutlaka okumalısınız.