Yazılarını zevkle okuduğum Elif Soyseven 4 şubatta bu sitede ‘Sanat Tarihinin En Ünlü Çıplak Resmini bir Osmanlı paşası sipariş etmiş. Poz Veren de sevgilisiymiş’ başlıklı bir yazı yazdı.

Yazıda bahsedilen çıplak resim tabii ki Gustave Courbet’’in ‘Dünyanın Kökeni’ tablosu.

Sanat tarihinin en ünlü çıplak resmini bir Osmanlı paşası sipariş etmiş, poz veren de sevgilisiymiş

***

bu tablo hakkında bu sitede ilk yazdığım gün İsmet Berkan’a mesaj çekip ‘yazının fotoğrafı olarak tablonun büyük boy fotoğrafını koymalarının mümkün olup olmayacağını sormuştum. Ertesi gün yazı yayınlanınca baktım, o resmin fotoğrafı tabii ki yoktu yazıda. zaten olacağını da tahmin etmiyordum, konuyu sadece işyerinde biraz huzursuzluk çıkarmak için açmıştım. kadının cinsel organı son model dijital kamera ile yakından çekilse belki ancak o resimde olduğu kadar canlı, o kadar güzel çıkabilirdi.

***

Ve evet o resmi 19’uncu yüzyılda Paris’te Courbet’ye Osmanlı nazırı Halil Şerif Paşa sipariş etmiş. Elif hanımın yazdığı gibi resimdeki kadın da Halil Şerif Paşa’nın sevgilisi Constance Queniaux.

***

Bu kadar az bilgiyle bile Halil  Şerif Paşa’nın döneminin ve hatta tüm dönemlerin en ilginç şahsiyetlerinden bir tanesi olduğuna şüphe olmamalı.  

Deniz Türker The Oriental Flaneur: Khalil Bey and Cosmopolitan Experience, 2007 adlı çalışmasında Halil beyin flaneur olduğunu doğru tespit etmiş.

Modernin şairi Baudelaire 19’uncu yüzyılda modern biçimini almaya başlayan Paris şehrinde yeni bir şehirli insan tipinin ortaya çıktığı tespitini yapmıştı. Modern şehir sokaklarının connoisseur’üydü bu kişi.

Flaneur hedefsiz biçimde modern şehir sokaklarını gezer ve şehrin yeni sunmaya başladığı keyiflerin tadını zevkini çıkarmayı bilirdi. Walter Benjamin daha sonra bu flaneur’un modernist dönemin  tipik kahramanı olduğunu yazmıştır.

Halil bey işte böyle bir insandı ve hayatta başka hiçbir iş yapmamış olsa bile Courbet’ye bu ısmarladığı resim için ona teşekkür borçluyuz bence.

***

Jacques Lacan gibi anlaşılmaz yazan ve konuşan bir psikiyatrist o kadar parayı nasıl kazandı bilmiyorum ama Courbet’nin ‘Dünyanın Kökeni’ resminin de aralarında olduğu birçok büyük resimden oluşan koleksiyonuna dünya kadar para harcayabilmiş. Fransa’da para kazanmak için anlaşılır yazmak ve konuşmak ön şartı aranmıyor olmalı.

***

benim bildiğim ölümle filan tehdit edilmeden sadece kendi özgür tercihiyle Lacan’ın derslerini dinlemek için giden ilk ve son Türk  Ertuğrul Özkök olmalı. Bana anlattığına göre Paris’te öğrenciyken kendi dersleri ile hiçbir alakası olmamasına rağmen her sabah sınıfta ön sırada yer bulmak için erkenden kalkıp Lacan’ın derslerini dinlermiş. Lacan anlaşılmaz yazıp konuşuyor dedim ya abartmıyorum. Özkök bana yakın zaman önce onca gayretine rağmen Lacan’dan hiçbir şey anlamadığını itiraf edince de şaşırmadım tabii ki.

***

o aralar ben de bir başka Fransız anlaşılmazı olan Derrida’yı okuyordum. Ve bir boş bulunduğum anda Özkök’e ben sana hem Derrida’yı hem de Lacan’ı anlatırım demiştim. O bugüne kadar ikisini de anlamadığından ne dersem doğru kabul eder nasıl olsa diye güvenerek vermiştim bu sözü.

Elif hanım güzel yazısını Özkök ile aramızdaki bu Lacan  muhabbetini hatırlatarak bitirmiş ve bize bir çağrıda bulunmuş, Paris’teki Lacan koleksiyonu sergisini ikimizin birlikte gezmesini ve deneylerimizi aktarmamızı istemiş.

***

Memnuniyetle giderim onunla Elif hanım ama dönüşümüz olur mu onu tam bilemiyorum. Şöyle anlatayım meseleyi: ilk olarak Özkök benim Fransızcayı bir  türlü öğrenememiş olmaktan dolayı duyduğum aşağılık kompleksini bildiğinden Paris’te yaramı deşmek için hiç durmadan Fransızca konuşacaktır. bu da onu gezimizin bir aşamasında, müzeyi gezerken mesela, boğup öldürmemle sonuçlanır diye kuvvetli bir şüphem var. Bu olduğunda performans sanatıdır diye yutturup yakalanmaktan kurtulurum belki ama bu da zor gözüküyor.

***

hiçbir cinayet yaşanmasa da o geziden dönebileceğimiz yine de şüpheli. Onu da şöyle anlatayım; eğer tahmin ettiğim gibi Özkök de benim gibi konuyla ilgili bir internet araştırması yaparsa Luxembourglu sanatçı Deborah de Robertis’in Musee d’Orsay’de Courbet’in Dünyanın Kökeni eserinin önünde resmin canlandırmasından ibaret bir gösteri yaptığını okuyacaktır.

Anlamış olmalısınız ki performans sanatçının o gösterisi yere çırılçıplak serilip bacaklarını açabildiği kadar açmasından oluşuyordu.

Elif hanımın söylediği gibi Özkök ile birlikte o sergiyi gezmeye gidersek Özkök’ün belki bir başka kadının performans sanatı gösterisi daha olur diye Courbet’in resminin önünden ayrılacağını sanmıyorum. Tabii ki kadın cinsel organı görmeyi çok özlediğinden, ona çok hasret kaldığından değil sadece sanatın her biçimine duyduğu saygıdan olacak bir şey bu.