Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki bakanlığının özgür iradesiyle intiharı anlamına gelebilecek bir karar açıkladı.
Bakan Mehmet Özhaseki ‘yeni halk plajları açılıyor. Kaçak işletmeye izin yok, bunları kendimiz işleteceğiz’ dedi.
***
bakanın tam açıklaması şöyleydi:
“Ülkemizin dört bir köşesi denizlerle kaplı vaziyette. Denize girme bakımından en güzel imkanlara sahibiyiz. Mavi bayraklı plaj sayısında dünya üçüncüsüyüz. 555 tane mavi bayraklı plajımız var. İspanya ve Yunanistan bizden fazla plaja sahip yerler. Oralarda da plajları ikiye bölmüşler yoksa bizim daha fazla plajımız var. Plajları kendimiz işleteceğiz. İnsanlar ne istiyorlarsa yesinler içsinler rahat etsinler. Belediyelerle büyük bir sıkıntımız yok. Onlar plajları halk plajı olarak işletiyorlar. Yeni halk plajları açılıyor. Kaçak işletmeye izin yok kendimiz işleteceğiz.”
***
Açıkça söyleyeyim ben daha fazla plaj açılarak halka daha fazla denize girme imkanı tanınmasına da karşıyım.
Ama şimdi önemli olan benim şahsi tavrım değil. Burada asıl sorun bakanlığının adında ‘iklim değişikliği’ olan bir bakanın Türkiye’deki iklim değişikliğinin en büyük nedenlerinden biri olması gereken halk plajlarının önünü açıp onlara iklimi değiştirmek için daha fazla imkan tanımaya girişmesi.
***
Eğer bakanlığının tanımındaki ‘iklim değişikliği’ mücadeleyi değil de bunun aktif olarak desteklenmesi anlamına gelmiyorsa bence bakan bu yeni halk plajları kararını bir an önce değiştirmeli.
***
Anladığım kadarıyla ağızlarından halkı hiç düşürmeyen diğer AKP’liler gibi Mehmet Özhaseki de halkı fazla tanımıyor, büyük ihtimalle hayatında hiçbir halk plajından denize girmemiş olmalı.
***
Çünkü hayatında bir defa bile halk plajını gören bir insan o plajların ana fonksiyonunun halkın plaja girmesi değil ülkede iklim değişikliğini daha da katastrofik sona doğru değiştirmek olduğunu görebilir.
***
benim ilk halk plajı deneyimim bundan neredeyse 12 yıl önce oldu. yaşamakta olduğumuz Yalıkavak’tan benim bütün protestolarıma rağmen eşim Rana’nın zorlamasıyla halk plajına doğru yola çıktık.
şimdiki durum ne bilmiyorum, ama o günlerde yakındaki halk plajına ağzına kadar dolu iki çöp bidonu arasından giriliyordu. plajda bulunan kalabalık oraya deniz için değil mayolu olmalarına rağmen mangal yakıp hiç durmadan tıkınmak için gelmiş gibiydi. yemeye ara verdiklerinde de durmadan çekirdek çıtlıyorlardı, yerdeki çekirdek kabuklarının çokluğundan dolayı karınca nüfusu bile mutasyona uğramış ve uçmaya başlamıştı.
Benim tespitime göre denize sadece çocuklar, o da çişleri geldikçe girip çıkıyordu düzenli olarak. kalabalığın geri kalan bölümü yakılmış mangallardaki etlerin pişmesi beklerken ya tavla ya da kağıt oyunu oynayarak sigara içiyordu.
***
etler yendikten sonra hemen herkes biraz kestirmek için bulduğu gölgenin altına çekiliyordu.
Mangal ateşinden çıkan gazlar, yenen etin miktarı ve içilen korkunç miktardaki sigaranın dumanı, olağanüstü çöp miktarı ve sonunda dinlenmeye çekilmiş nüfusun onca yemekten sonra çıkarması kesin olan yellenmelerle birlikte Türkiye’de hiç iklim değişikliği olmayacaksaydı bile bunun o bir tek günden sonra başlayacağı kesindi.
düşünsenize bunun dört ay boyunca her gün tekrarladığı bir yerdeki iklimin durumunu ve şimdi bakan bu halk plajlarının sayısını arttıracağını övünerek anlatabiliyor. bence bu karardan sonra katastrofik iklim değişikliğinin tarihi Türkiye’de hayli öne çekilecek.