Dikkat ederseniz başlıkta onun fena halde çıldırmış olduğunu ve normal hayata geri dönüş sınırını artık çoktan aşmış olduğunu filan ima eden bir cümle bulunmuyor. sadece düz bir şekilde başlık yaptım adını. çünkü vahim durumunu daha önce o kadar çok anlattım ki kendimi tekrar etmem sıkıcı olabilir diye düşündüm.
daha önce o kadar anlatmama rağmen durumunun vahimliğini hala anlamamış bile olsanız, eminim ki bu yazıda anlatacaklarım hepinizi ikna etmeye yetecektir.
***
bilimsel bir ölçümünü yapmadım ama İsmet, bizim Sedat Ergin’inkinden bile daha sıkıcı bir okuma alışkanlığına sahip olabilir. Biliyorum, olamaz, mümkün değil diyorsunuz ama bu gözlem maalesef doğru. Sadece bu gerçek bile onun bir an önce toplumdan tecrit edilmesini gerektirse de, ortada sanki hiçbir anormallik yokmuş gibi o da Sedat gibi o acayip kitap ve dergileri okumayı sürdürüyor ve sadece okumakla kalmayıp onlardan öğrendiklerini de nedense ısrarla bize anlatıyor.
***
örneğin geçenlerde içinde şöyle düşünceler olan bir yazı yayınladı. Yapılan çok sayıda araştırma bize dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun insanların ilk gençliklerinde yüksek bir mutluluk seviyesine sahip olduğunu ve 30’lu yaşların başına kadar bu mutluluğun artmaya devam ettiğini, ama sonra mutluluğun gerilemeye başladığını, 50’lerin başında en düşük seviyesine ulaşıp sonra yeniden yükseldiğini gösteriyordu. 70’li yaşlarda insanlar neredeyse gençliklerindeki kadar mutlu oluyordu.
***
bu dünyada sadece baba olmayı başaranlar, hayatta başka başarıları bulunmayanlar bile 20’ile 30 yaş arasındaki gençlerin çok ağır varoluşsal sorunları olduğunu ve isteseler de pek mutlu olamadıklarını biliyordur tahmin ediyorum. Bunu anlamak için bilimsel makale okumaya ve İsmet’in teorik müdahalesini beklemeye ihtiyacımız yok. Üstelik gençler 20’li yaşlarda dünyanın ve kendilerinin varoluşsal sorunlarıyla boğuşmaya başlamadan önce bir de genellikle katastrofik yaşanan ergenlik öneminden de geçmiş olduklarından mutsuzlukları sadece 20 ile 30 yaş arası o 10 yıl ile sınırlı kalmayıp 13 veya 14 yıla kadar da çıkabiliyor.
***
bu hayatın bir gerçeği ve hepimiz baba olarak bunları yaşayıp biliyoruz. bu bilinmesine rağmen ismet yine bilimsel bir dergide okuduğu makale nedeniyle bize gençlerin öyle sanıldığı gibi çok mutlu filan olmadığını, hatta 70 yaşındaki insanların onlardan çok daha mutlu olduğunu anlatmaya girişmiş o yazısında.
***
gençleri mutlu olamadıklarını zaten biliyoruz da 70’li yaşlardaki insanların mutlu olduğu nereden çıktı anlayamadım. eğer bu tespit doğruysa benim neden her sabah acaba bugün mü intihar etsem yoksa yarına mı bıraksam düşüncesiyle uyandığımı, o gün intihar etmesem bile hayatımın bana her gün intiharı arzulatacak biçimde olağanüstü sıkıcı gelmesini nasıl açıklayacak ismet, bilemiyorum. O da açıklamıyor, sadece 70’li yaşlarda insanların mutlu olduğunu deklare ediyor.
***
ikisi arasında Sedat’ın bir iyi yönü de var. en azından o ismet gibi okuduğu dergileri tavsiye etmiyor bize. sıkıcı okumasını kendine saklayıp insanlığa bir iyilik yapıyor. Ama İsmet sanki insanlardan öç almak istermiş gibi okuduğu her yazıyı her kitabı tavsiye de ediyor. Ve ben her defasında bu tuzağa düşüp tavsiye ettiği yazıyı okuyorum.
***
bu mutluluk yaşı üstüne yazısını Scientific American dergisindeki makaleden ve makaledeki sonuçlardan hareketle yazmış.
‘Young Adulthood Is No Longer One of Life’s Happiest Times’ başlıklı yazıyı da baştan sona maalesef okudum.
70 yaşıma bastığımdan bu yana her sabah intihar düşüncesiyle uyanıyorum dedim ya, gün içinde, akşamüstüne doğru o fikrimden az da olsa vazgeçerim genellikle. bunun akşam içkisi zamanının yaklaşmasıyla alakası olabilir. Ama o makaleyi okuduğum gün akşamüstü olduğunda güçlü bir intihar düşüncesi içimde var olmaya devam ediyordu. çünkü bu tavsiye edilen makaleyi ancak o saatlerde bitirebilmiştim. bu insanı tahrip edecek kadar sıkıcı makalenin etkisinden kurtulabilmek için o gün içki miktarımı da hayli artırmam gerekti.
***
İsmet benden küçük, 70 yaşına geldiğinde o makalenin gerçekleri anlatıyor olmasının mümkün olmadığını o da yaşayarak öğrenecek.
Ama ondan önce bir bilimsel kanıta ihtiyacı varsa, bir gününü sabahtan akşama kadar benimle geçirmesini ve beni gözlemlemesini tavsiye ederim.