2002 yılından itibaren Türkiye’de kadınlar büyük Atatürk’ün müthiş vizyonu ile Cumhuriyet döneminde ve bazılarının deyimiyle sanki yenisi pek bir matahmış gibi kınamaya çalışarak ‘eski türkiye’ diye nitelendirdikleri o güzel günlerde bin bir cefa çekerek mücadeleler sonucunda kazanmış oldukları saygın konuma ve bazı haklara neredeyse kinle göz dikmiş ve bunları ellerinden almaya yeminli bir iktidar yapısı ile karşı karşıya kaldı.

*** 

yine aynı iktidar döneminde, kadına karşı şiddet ve vahşet, kadın cinayetleri sürekli tırmandı. iktidara mensup erkek egemen zihniyet kadın söz konusu olduğunda kullandığı olumsuz söylemlerle aslında bu toplumda kadına hiç  önem vermediğini ve onu ikinci veya üçüncü sınıf insan olarak gördüğünü sürekli işledi.

***

peki hepimizin aslında varlıklarıyla onur duyması gereken seküler vizyonlu kadınlar ne yaptı bu dönemde, bu olumsuz havada. 

Paris’te olimpiyatın başlamasıyla birlikte ortaya çıktı ki bu bahsettiğim dönemde kadına karşı söylemi yaygınlaştıran ve onlara karşı gerekirse devlet gücü de kullanmaya çekinmeyen kadın düşmanı bu tutum sonucunda kadınlar geri çekilmeyi veya pes etmeyi akıllarına bile getirmedi. aksine hayatlarına çok daha sahip çıktılar ve sadece kendi hayatlarını  değil hepimizin, Türkiye’nin geleceğini kurtarmak için pozisyon aldılar.

***

Paris olimpiyatına giden Türk spor kafilesinde kadın sporcu sayısı erkek sayısından fazla. Bu sadece Paris’in medeni vizyonu ile bu olimpiyatı kadın erkek eşitliği teması üzerine kurmasına uyum sağlamak için yapılan  bir şey değil.

***

AKP’nin bu ülkede iktidara gelmesiyle birlikte kendilerini bu toplumda fazla nefes alma alanı bırakılmamaya çalışılacağını seküler vizyonlarıyla görmeleri üzerine kadınların kendilerine spor temelli yeni mevziler ve hayatta nefes alacak alanlar açmaya başladığı bütün rakamlardan görülüyor.

***

2002’den 2022’ye kadar bu ülkede kadın sporcu sayısında 30 misli büyüme yaşanmış. bunun ulusal onurumuz kadın voleybol takımımızın dünyadaki başarılarıyla da ilgili olduğu kesin, ama neden sadece bu değil. Kadını varlıksızlaştırmaya çalışan bir karanlık kafaya karşı büyük bir direniş, bir  başkaldırı da var.

***

Düşünsenize 2002’den 2022’ye kadar olan süreçte en çok kadın sporcu artışı satrançta yaşandı, verilere göre Ocak 2022 itibariyle satrançta 293 bin 434 lisanslı kadın sporcu olduğu bilgisi kaydedildi. Satrancı ise yine 2022 verilerine göre 230 bin 694 kadın sporcuyla voleybol ve 209 bin 182 kadın sporcuyla tekvando takip etti.

***

kadınlar sadece fizik güçleriyle değil asıl beyin güçleriyle bu ülkenin geleceğini öyle kolay kolay hiçbir erkek egemen kindar söyleme bırakmayacaklarını ve bu ülkenin geleceğinin kendilerinden sorulacağını aslında satranç dalına ilgileriyle göstermiş. 2002 verilerine göre sadece 1975 kadın sporcusu bulunan Türkiye Satranç Federasyonu 2022’ye kadar bu rakama tam 291 bin 459 kadın sporcu ekledi, sayı 293 bin 434’e yükseldi.

***

Bu bana Türkiye’nin geleceği hakkında düşünmenin kapasitesi fazla olmayan erkeklerin elinden alınıp seküler vizyonlu kadınlara devredildiğini  gösteriyor.

Bu ülkede iktidar sahibi erkek egemen geri kafalı zihniyet tarafından yaratılan gri mi gri hava nedeniyle bazen hepimiz umutsuzluğa haklı olarak düşüyoruz. ama kadın sporcu sayısındaki bu artış benim 70 yılık hayatımda bu ülkede duyduğum en güzel haberdi. kadınlar bu ülkenin hak ettiği modern ve seküler geleceğini kurmaya kararlılar bence ve bu kararlılıklarını spordaki haykırışlarıyla ortaya çoktan koymuşlar.