Türkiye’nin sonunda uzaya da el atacağını öğrendiğimden bu yana elimde olmadan Douglas Adams’ın ‘Otostopçunun Galaksi Rehberi’ kitabında anlattığı fantastik olayların da yaşanmaya başlayacağını ve büyük ihtimalle bildiğimiz anlamıyla uzayın da sonunun geleceğini düşünmeye başladım.
Örneğin kitapta anlatılan kainata bir paralı otoyol döşeneceği ve planlanan yolun üzerindeki engel olan dünyanın ortadan kaldırılacağı düşüncesinin biz Türkler uzayda dolaşmaya başladıktan sonra gerçek olabileceğini düşünüyorum ben.
***
Veya haberi henüz çıkmadı, ama anlaşmasının da çoktan yapıldığını ve Mars veya Pluton’da ilk Komagene etsiz çiğ köfte zinciri şubesini kimin açacağının bile çoktan belirlendiğine eminim.
***
Türklerin bir kültüre veya fikre adapte olmak yerine o kültürü ve fikri kendilerine benzetme gücüne çok güvendiğimden ilk Türk astronot Alper Gezeravcı uzaya adımını atar atmaz orayı da Türkiye’ye benzetmeye başladığından ve bundan sonra ardından geleceklerin de bayrağı teslim alıp uzayı uzay olmaktan kısa sürede tamamen çıkaracağından da eminim.
Size bir şey söyleyeyim mi Türklerin göç ettiği Almanya gibi ülkelerde veya bu iyi olabilir diye kendimize adapte ettiğimiz fikirlerde daha önce yaşananlara bakınca çok yakında evrenin işleyişini kontrol eden yasaların bile değişime uğrayacağına inanıyorum. Örneğin kara delik uzayın yeni misafirleri Türklerin ruh haline uyum sağlayabilmek için mutlaka daha da büyüyecektir.
***
Almanya yıllar önce az eğitimli Türkleri nasıl olsa yakında eğitiriz diye düşünerek yüzbinlerce Türkü işçi olarak ülkelerine aldı. Oysa Almanlar cahil cesareti ve her şeye rağmen egosu inanılmaz büyük olan Türklerin eğitilmesinin imkansız olduğunu o günlerde henüz bilmiyordu. Bunu iş işten geçtikten ancak bugün son derece acı biçimde anlamış durumdalar.
Almanya gibi gaz odalarındaki infazlar aksamadan sürsün diye ülke çapındaki tren saatlerini bir saniye bile aksatmadan sürdürecek kadar abartılı düzen oluşturma meraklısı olan insanların ülkesinin Berlin’in göbeğinde Türkler tarafından oluşturulan ve sadece düzensizlikten ibaret olan, bilinen tüm mantık kurallarının dışındaki Kreuzberg kapanış saati olmayan ve ilelebet sürecek bir salı pazarı gibi yaşıyor. Bana göre normal şartlara alışık bir Almanın o bölgeye sadece döner yemeye gitse bile canlı geri dönebilme imkanı olmamalı. özetle bir kuşak daha beklenirse Almanya’nın tümü aynen Türkiye gibi olacak. Bunun provası daha önce yapıldı. biliyorsunuz daha önce bir yaz başlangıcında Türkler Almanya başkanlık sarayının bahçesinde mangallarını yakıp piknik yapınca bütün Almanya birbirine girdi. mezbahalarındaki hayvan kesiminde yanlışlık olmasın diye mühendis çalıştıran Almaya’da bir kurban bayramında banyolarının küvetinde kurban kesenler bile görülebildi.
***
Türkler sadece bulundukları ülkeleri değil öğrendikleri fikirleri de kendilerine benzetiyor.
bu demokrasi kavramında oldu örneğin. demokrasi nedense bize uyar diye kabul ettik ama onun kurallarına uymak yerine demokrasiye kendi kurallarımızı kabul ettirdik. sonunda dünyanın hiçbir ülkesinde hiç bir insanın kolay kolay kabul etmeyeceği tuhaf bir sistem altında sadece karşımızda Halk TV kamerası gördüğümüzde anında şikayet etmeye başlayıp bunun dışında mutlu şekilde yaşayabiliyoruz.
hukuk düzenimiz roma imparatorluğundan bu yana bilinen bütün hukuk kurallarının dışında olduğu halde bu bizleri katiyen rahatsız etmeyebiliyor.
size şimdi soruyorum. bulunduğumuz her ülkeyi ve ele aldığımız her fikri kendimize benzetebilen bizler uzaya gittiğimizde onu kendi başına rahat bırakabilmemiz mümkün mü?
***
Uzaya turist gibi gitmek yerine kendi uzay aracımızla gitmeye başladığımızda uzay yarışı kavramı da yeni anlam kazanacak. Türklerin uydusu yörüngedeki diğer ülkelerin uydularına makas atıp hatalı sollamalar filan yapacağından uzayda bugüne kadar bütün kabul edilmiş kurallar ortadan kalkacak.
Astronotlarımız kemer takmayacağından araç fırlatılır fırlatılmaz hepsi tavana yapışacağından gidecekleri yer neredeyse oraya kadar tavana yapışık halde gidecek. pilot uçarken sürekli cep telefonu ile meşgul olacağından ilk ay uçuşumuz Jüpiter’de sona erecek.
***
bugün bence hepiniz gece gökyüzünde aya ve yıldızlara bakın, çünkü gezegenler Türklere uyum sağlayabilmek için yörünge değiştirmek zorunda kalacak. uzayın bugünkü sakin görünümünü özleyebilirsiniz. dakik olmak gibi kaygısı bulunmayan Türkler sayesinde zaten yeterince karmaşık olan uzaydaki ‘zaman’ kavramı bugün hayatta olsa Stephen Hawking’in bile anlayamayacağı kadar karmaşıklaşıp karışacaktır. Eğer yönetmen Christopher Nolan Türkler uzaya hakim olduktan sonra Interstellar gibi uzay ve zaman üzerine yeni bir film yaparsa bu Interstellar filminden bile daha zor anlaşılır olacaktır, çünkü Türklerin koyduğu yeni kurallar çerçevesinde yakında ‘zaman’ her türlü mantık kurallarının dışında çalışıyor olacak.