Eylül ayından bu yana ’Narin’i kim veya kimler öldürdü’ sorusuna milletçe cevap arıyoruz. Otoritelerden tatmin edici cevap gelmediğinden hepimiz bu cinayet nedeniyle dedektif kesildik. Hemen herkesin cinayetin nasıl çözüleceği ve katilin aslında kim olduğu yolunda bir teorisi var. 

nasıl ki john kennedy’in öldürüldüğü günden bu yana Amerika’nın en favori komplo teorisi ‘Kennedy’yi aslında kim öldürdü’ olduysa, aynen bunun gibi ‘Narin’i kim öldürdü’ sorusu da Türkiye’nin en favori ulusal komplo teorisi olmak üzere.

***

Gerçeğin bir gün ortaya çıkacağı umudumuzu sürdürmeye çalışsak da, yetkililer olayın çözülmesi yolunda tek bir umut varsa bile bunu da kesinlikle ortadan kaldıracak adımı attı sonunda ve ellerindeki delilleri bilimsel sonuçlar almak için TÜBİTAK’a teslim ettiler.

***

ve dediğim gibi eğer bir çözüm olması yolunda tek bir umut vardıysa bile bu umudu ortan kaldıracak bir gelişmeydi TÜBİTAK’ın devreye sokulması bence. Eski Türkiye günlerine alışık olanlar TÜBİTAK adını duyunca soruna gerçekten bilimsel bir çözüm getirileceğini sanmaya başlayabilir. Ama yeni Türkiye ortamında TÜBİTAK’a neler olduğunu hatırlattığımda onların artık şu an saatin kaç olduğu sorusuna bile bilimsel, doğru bir cevap verecek halleri olmadığını  görmeye herhalde başlayacaklardır.

***

TÜBİTAK’ın yen türkiye’de ne tür konulara bilimsel diye destek verdiğine bir bakalım:

-Tillo evliyalarının kerametleri projesi. Lise öğrencilerimiz tarafından tasarlanmış, TÜBİTAK tarafından bilimsel bulunarak sergiye kabul edilmiş. Bu projede şeyh ismail fakirullah, şeyh hamzel kebir, sultan mahmud memduh, şeyh hasan-ül fatirin gibi evliyalarımızın kerametlerine yer verilmiş. Özellikle aynı anda iki yerde birden görülebilen şeyhin kerameti gerçekten çok bilimsel bulunmuş.

-Hacı robot projesi ortaokul öğrencilerimiz tarafından tasarlanmış, TÜBİTAK Bilim Fuarı’na kabul edilmiş. Robot ihram giyiyor, Kabe’yi tavaf ediyor, Arafat vakfesini yerine getiriyormuş. Daha da geliştirilmesi ve haccın diğer vecibelerini yerine getirebilmesi için sponsor aranmış. Türkiye’nin getirildiği bu durumda birçok sponsor bulunduğundan ve hatta birçok şirketin bu projeye sponsor olabilmek için ciddi rekabete  girdiğinden eminim.

-Ayet okunmuş fasulye projesi. Lise öğrencileri tarafından tasarlanmış, TÜBİTAK Bilim Fuarı’na kabul edilmiş. Ses yalıtımlı üç ayrı saksıya fasulye ekiliyormuş, birinci saksıya dünyaca ünlü hafızlar Mustafa İsmail ve Abdüssamed’in sesiyle Kuran’ı Kerim okunmuş, ikinci saksıya gürültülü şarkılar okunmuş, üçüncü saksıya hiç ses verilmemiş. Bir hafta sonra… Gürültülü şarkılar okunan saksıda çimlenme bile olmamış, sessiz ortamdaki saksıda 11 santimlik fasulye oluyor, ayet okutulan saksıda 33 santimlik fasulye yetişiyormuş…

-Kötü söz kavanozu projesi. Lise öğrencilerimiz tarafından hazırlanmış, TÜBİTAK Bilim Şenliği’nde sergilenmiş. İki cam kavanoza iki parça peynir konuyor, öğrencilerimiz sırayla bir kavanoza iyi sözler, bir kavanoza kötü sözler söylüyor. Üç günün sonunda… Kötü söz kavanozundaki peynir küflenmiş.

***

Yeni Türkiye’nin cahil, zırdeli, kafayı yemiş ortamı TÜBiTAK gibi bir kurumu da bu hale getirmiş durumdayken, şimdi size soruyorum, bu haldeki bir yerin Narin cinayetinin çözümü için bilimsel bir adım atabilmesi mümkün mü? Dolayısıyla TÜBİTAK’ın da devreye girmesiyle Narin cinayetinin çözülmesi için ortada bir umut kaldıysa bile bence bu da artık tamamen bitmiştir.