Baştan şunu hemen söylemeliyim: bu attığım başlık benim Refik Anadol’un ürettiği güzellikleri sevmediğim, ona yaratıcı beyin olarak saygı duymadığım anlamına gelmiyor.

***

Aksine yarattığı eserlere hayranlık duyuyorum, işleri bana nedenini tam anlamadığım bir estetik haz da veriyor.

Ama anlamların bu kadar parçalandığı, neye sanat deneceğinin bu kadar tartışıldığı bir karmaşık dünyada sanat ürünlerini anlamaya çalışırken, estetik bilmeceleri çözmeye uğraşırken çok savrulmamak için neye sanat ve kime sanatçı denebileceği konusunda bazı kriterlere sahip olmalıyız bizler, yani bu karmaşık ve dalgalı ortamda kendimize çapa atabileceğimiz güvenli bir liman oluşturmak zorundayız.

***

Yani bazı tanımlarda kafamız net olduktan sonra baktığımız eserlerin sanat olup olmadığına ve onları yaratanlara sanatçı denip denmeyeceği konusunda belki bir fikir oluşturmaya girişebiliriz diye düşünüyorum.

***

bu girişe rağmen başlığımı biraz abartılı buluyorsanız, ben de haklısınız abartılı, çünkü biraz ilgi oluşsun diye de böylesini özellikle seçtim derim. Ayrıca bu başlık ne bana ne de Refik Anadol’a zarar verebilir, çünkü o değeri zaten çoktan uluslararası düzeyde kabul edilmiş ve hep takdir edilen bir yaratıcı.

***

Ben kitaptan müziğe, resimden heykele yaratıcılığın hikayesini anlattığım kitabım ‘Kütüphanemdeki Sesler’ ve şu aralar piyasada görebileceğiniz yapıbozumuna uğrayan sanatın peşine düştüğüm ‘Kütüphanemdeki İsyan’ kitabımda ‘yaratıcı beyinler’in nasıl oluştuğunu ve onların dünyaya nasıl baktığını anlamaya çalıştım. bunu tam başarabildim mi bilmiyorum ama ortada bir çaba var, burası kesin.

***

araştırdığım tarih ve öğrendiğim bütün kriterlere göre Refik Anadol neredeyse üstün denebilecek düzeyde yaratıcı beyne sahip. O hem sanatı yapıbozumuna uğratıyor (deconstruct) hem de yapıbozumunu  canlandırıyor. Anlayacağınız o post modern bir devrimci.

***

Sabancı Center’a yerleştirilen Refik Anadol’un Akbank için özel olarak tasarladığı eserinin tanıtım daveti haklı olarak büyük ilgi çekti. Ertuğrul Özkök ile Elif Soyseven’in güzel yazılarını tavsiye ediyorum bu konuda.

ben hem bu eseri hem de MoMa’da sergilenen eserini videolardan ve fotoğraflardan inceledim ve ikisini  de büyüleyici bulduğumu itiraf etmeliyim. gerçekten de büyük bir yaratıcı Refik Anadol.

***

yazıda bu noktaya kadar  Refik Anadol için adı hangi bağlamda geçerse geçsin hiçbir zaman sanatçı kavramını kullanmadığımı fark etmiş olmalısınız. çünkü onun yarattığı güzelliklere sanat ürünü denip denmeyeceği konusunda gerçek şüphelerim var.

***

bu konuyu biraz açabilmem için 1860’larda dünyanın sanat başkenti olan ve bu ünvanını 1946 yılından itibaren new tork’a kaybedinceye kadar bu gücü elinde tutan Paris’te Monet, Manet ve Cezanne gibi sanatçılara kadar gitmem gerekiyor. onlar modern sanatı tanımlarken aslında daha önce sanatın yapılışına ve onun algılanışına tam anlamıyla hükmetmiş olan nimesis dönemine isyan ettiklerini vurgulamam gerekiyor. bunun anlaşılması çok önemli.

***

peki neydi bu; nimesis doğa ve insan davranışının sanatta taklide dayanarak temsilidir basitçe anlatırsam.yani izlenimcilik öncesinde özellikle resmin güzelliği onun gerçeğe ne kadar yakın olduğu, gerçeği tuvale ne kadar başarılı aktarabildiğiyle ölçülüyordu.

***

izlenimciler ise açık havada, özellikle güneşin tabiat üstündeki ışık oyunlarıyla meşhur olsalar da aslında tabiatı gerçeğe en uygun biçimde aktarma amacında değillerdi. tabiatta gördüklerinin kendilerinde yarattığı izlenimleri, duyguları içlerinden geldiği gibi tuvale dökmenin peşindeydiler. onlar için önemli olan içlerindeki duyguları önlerindeki tuvalin sınırlı alanına arzu ettikleri gibi dökebilecekleri en iyi renk ve şekilleri bulmaktı. Bulunan renk ve şekilerin gerçeği temsil gücü hiç olmasa da bu onlar için önemli değildi.

***

ikinci dünya savaşı biter bitmez new york sanatın dünya başkenti olma ünvanını Paris’ten devraldı. (bu süreci en iyi anlatan çalışma Serge Gailbaut’un ’New York Modern sanat düşüncesini Nasıl Çaldı’dır) Gerçeklerin bire bir temsili (nimesis) ve ondan sonra gelen sanatçının duygularını kendi seçtiği biçim ve renklerle ifade etme sürecini new yok moderni de doğal sonucuna götürdü ve resimde soyutlama iyice hakim olmaya başladı. 

yani Hegel’in öngördüğü olmuş ve sanat diyalektik bir süreçle daha soyuta giden bir yola girmişti.

***

bahsettiğim iki dönemde de iyi ve güzel sanatın nasıl tespit edileceği ve sanat eleştirisinin nasıl yapılacağının kriterleri net olarak mevcuttu.

Nimesis döneminde gerçeğe en uygun çizenin, gerçekliği en iyi aktaranın eserine güzel deniyordu. Modern dönem başlayınca da kendi ruh halini, hayata bakışını en iyi biçim ve renklerle ifade edenin eserine güzel ve ona da iyi sanatçı deniyordu.

***

gerçi artık kriterlerin böyle net olmadığı ve herkesin sanatçı olabildiği (Joseph Beuys), her türlü işe sanat denebildiği, bazen ortaya konan eserin değil arkasındaki fikrin daha önemli olabildiği ve bu yüzden de sanat eleştirisinin artık kriteri olamadığından öldüğü bir post modern dönemdeyiz ama yine de Refik Anadol için şu soruları sormak bence gerekiyor:

1- Refik Anadol yaratma sürecine başladığında onu o aşamada yönlendiren bir felsefe, bir düşünce var mıdır?

2- refik anadol hangi duygularını ifade etmek için eseri yaratıyor olabilir.

3- eğer eserin arkasında bir fikir varsa o fikirler nihai ürüne nasıl yansımıştır. özetle eserin kendisinin kendi başına anlamı nedir. bu esere baktığımızda ne düşünmemiz gerekiyor yoksa sadece estetik güzellikle mi yetinmemiz lazım.

4- eğer eldeki verilerin, bu bankanın bankacılık hafızasının verileri veya MOMA müzesindeki  eserlerin tümü olabilir, piksellerinin toparlanma sürecinde bilgisayarı yönlendirici bir fikir, bir düşünce var mıdır, eğer varsa bu nedir?

5-Duchamp nalburdan aldığı pisuarı bile sanat ilan etmeden önce bir amacı ve felsefesi vardı, onun seçme süreci bu yüzden bir sanattı.

6-  Refik  Anadol bilgisayarda pikselleri birleştirirken onu  yönlendiren bir düşünce, bir felsefe var mıdır, yoksa bu süreçte sadece bilgisayarın ne yaratacağını bekleyip görmek mi gerekiyor.

***

post modernde artık her şey mümkün olabildiğinden bilgisayarın yarattığı şekle bile sanat demek teorik olarak mümkün, ama benim bu teoriye illa da katılmam gerekmiyor. 

bu nedenle  refik Anadol benim için bir sanatçı değil, kendi dediği gibi büyük bir medya artistidir. üstelik son derece orijinal, devrimci bir artist.