Ülkemizdeki siyasetle ilgili hemen herkesin ‘büyük felaket’ diye nitelendirdiği ve keşke olmasa da şu hayatta rahatımız bozulmasa dediği şey tabii ki kaçınılmaz biçimde oldu ve Sedat Ergin 31 mart yerel seçim sonuçlarını da incelemeye başladı.

Analiz dizisinin 16’ıncı yazısı 11 mayıs tarihinde yayınlandı.

***

O yazısı şöyle başlıyordu: ’Dünkü yazımızda AK Parti’nin 31 Mart yerel seçiminde büyükşehir statüsünün dışında kalan toplam 51 ildeki performansına baktıktan sonra bugün projektörlerimizi bu partinin bu kez büyükşehirlerde aldığı sonuçlara çevirebiliriz.’

yani anlayacağınız Sedat Istanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirlerin seçim sonucunu analiz etmeye henüz yeni başlıyor.

***

bunun anlamı 31 mart 2024 yerel seçim analizinin 2028 genel seçim sonucu açıklanıncaya kadar bitirilememesi olsa da, sakın ha bu kadar küçük teknik bir detayın Ergin’in şu anki çalışmalarını engelleyeceğini düşünmeyin.

şunu artık anlayın, yıllardır anlamadıysanız da şimdi hiç değilse akıl sağlığınız açısından başlayın, Sedat için ele aldığı konunun dibine kadar tüketilmesi, onu tatmin edecek kadar sağlam analiz olabilmesi için zaman ve uzam kavramlarının, tüm fizik kurallarının askıya alınmasının sakıncası yoktur. Gazetelerin gündelik yayınlanan şeyler olduğunu sadece bu yüzden anlayamadı.

***

şimdi o benim ‘Yazarların Alacakaranlık  Kuşağı’ dediğim bölgede bulunuyor şu an. rivayete göre evde çalışma odasının kapısı her açıldığında Twilight Zone dizisinin müziği bile duyuluyormuş. onun bu tuhaf durumlarına alışık olması gereken eşi Canan bile kendisini sağlama almak için  bu defa yakın korumalarla dolaşıyormuş evin içinde.

***

Adamın bu vahim durumunu ben Kofi Annan Birleşmiş Milletler için Kıbrıs raporu yayınladığında fark etmiştim dehşet içinde. Hayatta kendine devamlı analiz edebileceği sıkıcı konular aramakta olan Sedat bu raporun da üstüne atladı. Raporu analiz etmeye başladıktan sonra da ortaya Annan raporunun kendisinden bile uzun bir analiz raporu çıktı. Bir Birleşmiş Milletler raporunu inceleyen bir gazeteci yazısının raporun kendisinden de detaylı ve uzun olmasını ilk önce anlayamayan Amerikan yönetimi o tarihte yaptığı çalışmada Kofi Annan raporu yerine Sedat’ın yazısının Kıbrıs sorununun çözümünde daha etkili olabileceğini görmüş, ama iş işten geçmiş olduğu için Annan raporunu geri çekip yerine Sedat Ergin analizini devreye sokamamıştı.

Birleşmiş Milletler yetkilileri Kofi Annan’ın bile kendi raporunu daha iyi anlamak için Sedat Ergin’in analizini okuduğunu  söylemişti. 

***

bu rapordan sonra bir süre nispi sessizliğe büründü Sedat. Sessizliğe büründü derken ortalama yazı uzunluğu 15-20 gün arasına inmişti o döneminde. kısa yazıdan anladığı buydu.

Sonra haksız tutuklamaların yapıldığı, hapis cezalarının verildiği ve Susurluk’un yeni devreye sokulduğu dönem başlayınca açılmış davaların analizini yapan bir yazı yazmaya girişti ve yazının bitmesi  30 güncük sürdü.

Sonuçta aslında hepimizin çoktan bildiği sonuca vardı, davaların haksız açılmış olduğunu söyledi gerçi. Bu sonuca varmak için bu kadar uzun analize ne gerek vardı hiçbirimiz anlamadık ama o  bunu sadece kendini tatmin edecek biçimde, hiçbir ucu açık nokta bırakmayacak şekilde yapmıştı. Zaten bundan tatmin olmasa o yazıların 30 gün içinde bitmesi de mümkün değildi, belki hala sürüyor olabilirdi yazılar.

***

şimdi seçim analizine başladı ya, bugüne kadar Ak Partinin seçim performansını sadece 51 şehirde incelediği, geri kalanı birkaç yıl içinde biteceği için evindeki çalışma odasının durumunu hayal bile edemiyorum.

kendisi hakkında yazdığım her yazının bile word belgesini isteyen, yani arşivini kağıt olarak tutan bir 19’uncu yüzyıl düşünüründen bahsediyoruz burada. tahminime göre bu yazılar  bittiğinde eşi Canan’ın eve çeki düzen verebilmesi Sedat’ın odasından başlayarak evi tamamen yakmasıyla mümkün olacak ancak.

o kadar ilin seçim belgelerinin yayıldığı bir evin başka bir yöntemle düzene girebilmesi bence mümkün değil.

Sedat şimdi eminim ki Türkiye çapında her seçmenin belgesini tek tek inceliyordur. Türkiye’de çok partili seçimlere başladığı tarihe kadar gidip o seçmen belgelerinin karşılaştırmalı geçmişini de irdeliyordur.

***

Bunun sonucunda Çemişgezek veya Şebinkarahisar’daki seçimde bir tuhaflık olduğunu ortaya çıkarabilir tabii ki Sedat, ama bunun oralarda yaşayanlar dahil kimseyi zerre ilgilendirmeyeceği şimdiden kesin olmasına rağmen Sedat’tan çalışmasını artık durdurmasını istemenin katiyen yararı yok. 

Bir konuyu kafasına taktığında onu durdurabilmenin tek yolu cinayet. Bu da ülkemizin sahip olduğu ilk ve son ciddi gazetecinin ortadan kalkması anlamına geleceğinden bence hayli radikal bir çözüm olur.

analizinin sonunun gelmesini, gelecekse tabii, beklemekten başka çaremiz yok maalesef.