seksin kısa tarihi çalışmasının ön hazırlığını yaparken bir gün takıldığım bir konu hakkında kitap bulmak için kütüphanemin önünde durduğumda aklıma yine Borges’in kitapların ve kütüphanenin büyülü dünyası hakkındaki tanımı geldi.
***
Borges sonsuz kütüphanesini şöyle tanımlar: Altıgen duvarlardan oluşan odalarında her yanda beşer uzun raftan toplam yirmi beş raf var, biri dışında duvarların hepsi raflı. Açıktaki kenarlardan biri dar bir geçide, ilk geçidin ve ötekilerin tıpkısı bir başka dehlize açılıyor. Geçidin sağ ve sol yanında iki küçücük hücre var ve birbirinin aynı olan odaların hepsi birbirine bağlı.
Birbirine geçmeli sonsuza kadar uzanan altıgen odaların duvarlarının her birine beş raf düşmektedir; her rafta genel düzenleri aynı otuz iki kitap bulunur; her kitap dört yüz on sayfadır; her sayfa kırk satırdır, her satır da yaklaşık seksen siyah harflidir.
Borges kitapların hepsinin 410 sayfa olacağını söylediği kütüphanenin o güne kadar yayımlanmış ve ileride yayımlanması muhtemel bütün kitapları ve onların tüm diğer yıl baskılarını barındıracağını, bunu bir tür cennet olarak düşündüğünü söyler.
***
Ama bu düşünülen cennetin düşünüldüğü gibi o kadar da cennet olmadığı ortaya çıkar, çünkü var olan ve gelecekteki bütün kitapları ve onların her bir ayrı baskısını içeren bu kütüphanenin aslında tam da bu özellikleri nedeniyle bir işe yaraması mümkün değildir.
Kimsenin kütüphanede istediği kitabı bulabilmesine imkan yoktur. Sonsuz kütüphanenin enginliği nedeniyle aslında orada bir bilgi kaosu vardır. Bu kaos nedeniyle insanlar çaresizliğe düşüp bir şekilde düzen oluşturmak için hurafelere inanmaya başlar. Kütüphanenin bilgi kaosunu azaltmak amacıyla “otosansür” amaçlayan mezhepler bile oluşur.
***
Çaresiz insanlar bütün kütüphaneyi kendilerine anlaşılır kılacak tek bir kitap olduğuna inanmaya ve kütüphanenin birbiri içine geçmiş altıgen odalarının sonsuzluğu içinde aslında var olmayan o kitabı aramaya başlar.
Borges bu hayal gücü müthiş çalışmasında aslında herkesin ve her bilginin bir büyük bütünün parçası olduğunu ve kendisi de o bütüne ait olduğu için hiç kimsenin o bütünü tam anlamıyla bilemeyeceğini anlatmak istiyor. aslında bütün gayretlerimize rağmen evrenin bilinmezliğinden söz ediyor…