Pazartesi akşamı benim beyin sıfırlaması köşem diye adlandırdığım evdeki koltuğuma oturdum.
bir gün sonrası için kafamda yeni bir yazı konusu yoktu ve bu gibi durumlarda aklıma hep kaçınılmaz gelen ciddi konuları bir an önce beynimden kovabilmem için bu koltukta zaman geçirmem gerekiyordu.
***
beynimi sıfırlayıp onu resetlememi hızlandırmaya hep televizyon yardımcı olur.
eğer beynimi bir an önce aşırı hızla sıfırlayayım dersem hemen HalkTV, SözcüTV ya da Habertürk kanalındaki tartışmaları açarım. onlarda yer alan konuşmacıların avantajı sadece insanın beynini hızla sıfırlamakla kalmamaları, boşalttıkları yere yeni bir fikir de koyamadıklarından sizin de beyniniz boş kalıp bir süre rahatlamanız.
***
pazartesi akşamı yine aynı taktiği deneyip beynim boşaltmaya çalıştım, ama sıra SözcüTV’ye geldiğinde ekranda sanki bir an geçmişe yolculuk olmuş da zamanda geriye, eski Türkiye’ye gitmişiz gibi İpek Özbey’in programında Sedat Ergin ile Mehmet Yılmaz’ın konuk olduklarını gördüm.
***
bir kanalın Sedat Ergin’i konuşmacı konuk olarak davet etmesi ya o kanalın sadece tek bir konuğun konuşmasıyla 2024-25 sezonunu kapatmak kararına bağlı ya da o kanalın kendi kendini imha kararının bir sonucu olabilirdi. bu nedenle asıl nedeni çözmek için hayatımda ilk kez Sözcü TV’den hemen ayrılmadım ve izlemeyi sürdürdüm.
***
programın benim heyecanla beklediğim ilk kriz anı İpek Özbey’in lafa Galatasaray -Çaykurspor maçından söz ederek girmesiyle yaşandı. maçı duyar duymaz Sedat’ın ruhunda ciddi bir varoluşsal kriz yaşamaya başladığı yüzünden okunuyordu. yüzündeki ifade maç gibi halkın ilgilendiği konunun konuşulabildiği bir yerde benim ne işim var der gibiydi.
***
her hafta olacağı anlaşılan bu yeni program Sedat’a kalsa daha o aşamada bitebilirdi de Allahtan diğer konuşmacı Mehmet Yılmaz, Sedat gibi ciddi global sorunlar dışında hayata dair hiçbir konuyu reddetmediğinden futbol hakkında konuşabildi ve program kazaya uğramadan sürebildi.
İpek Özbey’in aslında amacı futbol maçı değil, futbolda yaşanan bilet skandalları ve yasa dışı bahis konularıydı.
konunun bu olduğunu gören Sedat bir ara sanki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde kapanış konuşmasını yapacakmış gibi bir havaya büründü ve ‘bu kadar yasadışı bir şey nasıl bu kadar açık oynanabiliyor’ lafı ederek dış politika hariç Türkiye hakkında en az benim kadar bilgisiz olduğunu ortaya koydu.
***
Mehmet Yılmaz algoritma nedeniyle maç günleri telefonuna birçok yasadışı bahis mesajı geldiğini söyleyince Sedat hepimizin beklediği gibi kendisine bu tür mesajların hiç gelmediğini söyledi.
Bence algoritma Sedat’ın ilgi alanına bakmayarak ucuz kurtulmuş olabilir, çünkü adam suriye hakkında son durumu anlatan BM genel sekreterinin açıklaması gelince heyecanlanabiliyor ve algoritma bunlara bakarak ona hangi yeni konuları mesaj göndereceğine karar verecek olsa ya sıkıntıdan biter ya da algoritma olmaktan çıkıp tamamen çıldırabilir.
***
neyse ki sonra programda konu BRİCS ve Türkiye’nin ona katılma ihtimaline geldi de Sedat Dr. Frankestein’ın yaratmış olduğu canavara verdiği ilk elektrikte olduğu gibi birdenbire canlanıverdi ve konuşmaya başladı. Ve benim bildiğim kadarıyla programın bitmesinden sonra neredeyse 48 sat geçmiş olmasına rağmen o bir yerlerde hala konuşuyor olabilir.
***
eğer benim gibi sabredip dinleseydiniz BRİCS hakkında dünyanın en bilgili, en konuya hakim insanı da olabilirdiniz.
Sedat BRİCS’i anlatmaya ‘size çok kısaca anlatayım’ diyerek başlamıştı, ben bunu espri olarak aldım ama anladığım kadarıyla Sözcü TV bunu ciddiye aldığından dersini sonunda almış olmalı.
***
sonunda Sedat ‘son bir nokta’ deyince ben içkimi tazelemek için gittim, ama evde içki kalmamıştı, yakındaki dükkan da kapanmıştı ve metroya atlayıp bir başka bir semte gittim, alıp eve dönerken birkaç arkadaşımı gördüm, onlarla sohbete daldık, eve hayli geç döndüm, sonunda içkimi tazelediğimde Sedat’ın son noktası hala bitmemişti.
***
program biterken, Sedat belki inanmayacaksınız ama, İpek Özbey’e ‘Gelecek hafta BRİCS’i tekrar konuşuruz değil mi’ diye sordu.
Mehmet Yılmaz benim gibi Sedat’ı iyi tanıdığından ‘Sedat bir ara SEİA anlaşmasına takmıştı, şimdi de BRİCS’e takmış’ dedi.
Bence Mehmet Yılmaz’ın bunu Sedat’a hatırlatması hiç iyi olmadı, çünkü ABD ile Türkiye arasındaki savunma ve ekonomik işbirliği anlaşması Sedat Hürriyet, Ufuk Güldemir ise Cumhuriyet için Washington’dayken en favori konularıydı. bu konuyla bu iki kişiden başka Dışişleri camiasındaki en fazla 10 kişi daha ilgileniyordu.
bu acı gerçek Ufuk ve Sedat’ın umurunda değildi. ellerine bir anlaşma metni geçtiğinde bunu ortasından yırtıp bir bölümünü Sedat, diğer bölümünü de ufuk yazıyordu büyük ihtimalle.
hayat güzel biçimde güzel gidiyordu onlar için. ancak bir tek onlar için güzel gidiyordu hayat, biz okuyucuların ne hissettiği kimsenin umurunda değildi.
durum böyle olduğundan o güzel günlerinin Sedat’a hatırlatılması hiç güzel olmadı bence. Pandoranın kutusu açılmış olabilir.