Bugünlerde kendimizi rahatlatmak ve korkularımızı baskı altında tutmak için sanki Amerika’da her şey normalmiş gibi düşünüp konuşma lüksüne sahip değiliz. Çünkü yakında ve yaklaşmakta olan bir tehlike var.
bunun ne olduğunu anlamanın anahtarı Trump’ın birinci başkanlık döneminde yaşanan bazı olayları hatırlamakta yatıyor.
***
Bugün çoğunuza gizemli bir figür gibi gelebilecek ABD başkanı Trump’ın aslında ne düşündüğünü, nelere inandığını ve bu inanç doğrultusunda neler yapabileceğini ilk başkanlık dönemini bilip anlamadan kavrayabilmek mümkün değil. Ben ilk başkanlığının dört yılında başından sonuna Washington’daydım. Attığı her adımı, Türkiye hakkında aslında neler düşündüğünü çok yakından takip ettim. Bu nedenle Beyaz Saray’a yürüme mesafesinde bir vakıf merkezinde Türkiye aleyhine neler olup bittiğini o günlerde gözlemledim ve bu yazının sonuna doğru bunları size açıklayacağım.
***
ama bu insanların çılgın planlarının tam merkezinde neden Türkiye’nin yer aldığını ve neden bunun bize tehdit oluşturduğunu tam anlayabilmeniz için ABD yönetimindeki bu çılgın insanların nelere inanabildiğini de bilip anlamamız gerekiyor. ilk okuduğunuzda çoğu size çılgın, saçma gelebilir. ama burada önemli olan, size saçma gelse de bütün bunlara inanan insanların var olması ve daha da kötüsü bunların bugün Amerikan yönetiminde bulunmasıdır.
türkiye açısından bilinmesi gereken hayati konu bu insanların bu çılgın düşüncelerinin tümünü hayata geçiremeseler de bunlar için en azından uğraşacak olmaları.
bu nedenle Trump’ın başkanlık yıllarının ilk günlerindeki vakfın faaliyetlerine gelmeden önce hikayeye biraz daha geçmişe gidip başlamak gerekiyor.
***
Yıllar önce yine Washington’da gazetecilik yaparken israil vatandaşı da olan aşırı dindar bir yahudi Pentagon görevlisi bana ileride dini yazılara göre bir kopuş (rupture) olduktan ve İsrail’de bir ilk savaş yaşandıktan sonra ikinci ve nihai savaşa kadar geçecek geçici barış döneminde yahudilerin bir kısmının güvende yaşayacağı bir ülkeye ihtiyacı olacağını ve bunun da Türkiye sınırında kurulacak kürt devleti olacağını anlatmıştı. şunu unutmayın, bu sözlerin bana söylendiği yıl henüz Irak’taki kürt oluşumu bile ortada yoktu. Suriye barış içinde yaşayıp giden bir ülkeydi.
***
özellikle amerikan evanjelist çevrelerinde ve Israil’deki aşırı dindarlar ve Kabala’ya inananlar arasında anlatılan ve maalesef inanılan, dini metinlerle de desteklenen hikayeye göre örneğin Türkiye ile israil arasında çıkacak bir savaş tek başına bir son getirmeyecek, ama sonu getirecek büyük savaşa (Armageddon) giden süreci başlatacaktı.
***
Bunlara göre Armageddon günü aynı zamanda İsa mesihin dünyaya indiği gün olacak. Bu inanç olduğu için ABD’deki evanjelist çevrelerin siyasi lideriymiş gibi hareket eden Trump’ın kutsal bazı metinlerde var olduğu söylenen bu savaşları göze alabilecek lider olduğuna inanılıyor.
***
Armageddon günü İsrail’e düşman bazı ülkelerin Meggidio’ya gelip koalisyon kuracağı düşünülüyor. Aralarında Türkiye ve İran’ın mutlaka olacağına inanılan bu koalisyon İsrail’le çok kanlı ve mutlaka nükleer silah da kullanılacak bir savaşa girişecek.
***
şimdi sıkı durun, bu son savaşın Meggidio yerine Türkiye topraklarında Hatay’da Amanos dağının eteğinde olması gerektiğini söyleyenler de var. Buna inananlara göte Hatay’da yaşanan büyük deprem de bunun yaklaştığını gösteren kutsal bir işaretmiş,
***
Bu hikâyeye gerçeği anlatıyormuş gibi inananlar o gün dünyada iyi ve kötünün savaşı olacağını söylüyor. Bazıları taraflara GOG ve MAGOG adını veriyor. Bizler de YECÜC ve MECÜC diyoruz.
Savaşları tetikleyen aşırı dinci çevreler o savaşta gökten yere inecek İsa mesihin iyiden yana taraf olacağını, kötüler koalisyonunu yeneceğini ve İsrail’in zaferinin yaşanacağını düşünüyor.
***
Bazı durumlarda bir kritik düşünceyi insanın gözüne sokar gibi birkaç defa tekrarlamak gerekli olabiliyor. Ben Trump’ın başkan seçilmesinden sonra ilk başkanlığı döneminde olduğu gibi yeniden canlanan bu insanların nasıl düşündüğünü, neler konuştuğunu bildiğim için bugün bu insanlardan oluşan BD yönetimindeki savaş koalisyonundan Türkiye için ürküyorum.
***
ancak bugünkü durumlarda olduğu gibi bazen yine hatırlatma yapmak gerekebiliyor. Ülkemizde insanların çoğunluğunun yakın ve yaklaşmakta olan büyük tehlikeyi göremediğini ve medyanın büyük çoğunluğunun sanki her şey normalmiş gibi Amerika’yı tartışmaya çalıştığını da görüyorum maalesef.
***
bence deliliğin sınırlarında olması gereken bu insanlar İsa dünyaya gelmeden önce üçüncü tapınağın inşa edilmesi gerektiğine de inanıyor. Bu üçüncü tapınağın gök kubbede olduğuna inanılıyor ve yeniden inşanın o gök kubbedekinin izdüşümünün olduğu yere yapılması gerektiğini söylüyorlar.
Şimdi yine sıkı durun, o izdüşümün olduğuna inanılan yerde şimdi Mescid-i Aksa var. yani bunlara göre nihai savaş öncesinde Mescid -i Aksa’nın yıkılıp yerine yeni bir mabet yapılması gerekecek. bence olacağı yok ama bu yeni mabedin hem yahudilere hem de Hıristiyanlara hitap edecek türde masonik bir mabet olması bekleniyormuş.
***
başkanlığının birinci döneminde başlatmış olduğu korkunç süreci ikinci döneminde bitirmek için çalışacak Trump’ın oluşturduğu neocon-evanjelist savaş koalisyonu bu saçmalıklara inandığından ve gerçekleştirmeyi başaramasalar dahi en azından bunun için çalışacaklarından, ben bugün dünya için asıl tehdidin Ukrayna- Rusya ekseninden değil ABD-İsrail ekseninden geleceğine inanıyorum.
***
peki bunların hedefinde neden Türkiye olacak diye sorabilirsiniz. bunu anlamak için Trump’ın ilk başkanlık döneminin başlangıç günlerine gitmemiz gerekiyor.
***
Evanjelist -neocon koalisyonun Washington’daki merkezi gibi çalışan Foundation for Defense of Democracies (FDD) vakfı var.
Trump’ın başkan olduğu ilk seçimde sonuçlar daha açıklanmadan çok önce bu vakfın merkezinde bir kutlama partisi yapılmıştı.
***
vakıftaki güçlü insanların kısmi bir listesini versem Türkiye karşıtlığının nereden çıktığını hemen anlayacaksınız.
Mike Pompeo’nun Dışişleri Bakanlığı’na, eskiden türkiye’de de görev yapmış Gina Haspel’in CIA Başkanlığı’na atandığını Washington’a ilk duyuran FDD’nin başkanı Mark Dubowitz’di; onun haberi verdiği tweet’ten sonra FDD merkezinde bir kutlama partisi daha yapılmıştı.
Bu merkeze o günlerde sıkça gelenler arasında eski Türkiye büyükelçisi ve o dönemden bu yana sürekli Türkiye karşıtı görüşler yayan Eric Edelman, Amerika’nın Türkiye’ye sert politika izlemesi gerektiğini savunan Frank Gaffney, Türkiye karşıtı görüşleri yaymak için Türkiye’den devşirip (bunlardan biri kullandığı kod adıyla Işık Abla’ydı) evanjelik yaptığı kişileri kullanan Macar asıllı faşist ve Trump’ın eski danışmanı Sebastian Gorka, Trump’ın eski baş stratejisti ve Erdoğan düşmanı Steve Bannon, Türkiye’nin NATO’ya karşı tehdit oluşturduğunu düşünen Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, İsrail’in çıkarlarının Amerika’daki en önde gelen savunucusu, Netanyahu’nun arkadaşı milyarder işadamı Sheldon Adelson da vardı.
***
Dönemin güçlü insanlarını etkileyen seçmen tabanı o günlerde içeriği hayli tehlikeli bazı kitaplardan yola çıkarak aralarında tartışmalar yapıyordu.
bu kitabı okuyanlar İncil’e atıf yaparak Türkiye’nin lideri Erdoğan’ın eski Asur krallarının yaptıklarını yapacak bir “Magog” olduğunu ve önce Suriye’yi işgal edip ardından İsrail’e yürüyeceğini, bütün bunların İncil’de yazdığını ve bunun sonucunda bir Armageddon savaşının çıkacağını o günlerde aralarında konuşuyordu.
onların arasında Türkiye’nin hep gündemde olması işte bu yüzden.
***
Bu dünyanın çılgın insanları Türkiye’nin Kuzey Suriye’deki operasyonlarını terörist örgüte karşı verilen bir savaş değil, Türkiye’nin işgal için adım adım İsrail’e yaklaşması süreci olarak görüyor ve buna karşı savaşmanın dinen görevleri olduğunu sanıyor.
***
Başkanın o günlerdeki baş stratejisti Steve Bannon Beyaz Saray içinde görünürde düşünce üretim merkezi şeklinde çalışacak “Strategic Initiatives Group (SIG)” adlı bir oluşum yaratmıştı.
Washington’da bu gruba “Trump’ın gölge hükümeti” deniyordu. Bu gölge hükümetin en önemli üyelerinden biri Sebastian Gorka’ydı.
Gorka daha önce Bannon’un Breitbart haber sitesinde “ulusal güvenlik editörü” olarak çalışmıştı. kendisiyle aynı İslamofobik görüşleri paylaştığı için Bannon tarafından Başkan Trump’a “asistan yardımcısı” (deputy assistant to the president) olarak atanmıştı.
Sebastian Gorka bir Türkiye ve Erdoğan düşmanı. Ve bu tavırlarını maalesef her gün Beyaz Saray’da görme ve konuşma imkanı olduğu Başkan Trump’a da bulaştırıyordu o günlerde.
***
bu insanlar bugün pek haber konusu olmasa da çoğu hala etrafta. Washington’un perde arkası senaryolarının yazıldığı mekanlarda yine aktifler. ve Trump’ın bu kişilerle bağlantılarının koptuğu yolunda bugüne kadar bir işaret de yok. Olması da pek mümkün değil.