Bugünkü yazımın sadece başlığı bile bizim evde işlerin çok iyi gitmediğini ve hatta ev içinde bir felakete gitmekte olduğumuzun en belirgin göstergesi olmalı bana göre.
***
insana çok neşe veren, eğlendiren bir insan olduğumu hiçbir zaman düşünmedim ama yine de Rana’nın benden bu kadar fazla sıkılmasının gizemini de çözemiyorum bir türlü.
ona kalsa ortada bir gizem filan yokmuş aynaya biraz baksam ne olduğunu gayet net görebilirmişim.
***
peki tamam anladık da yine de onun geçen gece aniden Bart Simpson gibi ‘booring’ diye haykırmasını objektif bir hayat değerlendirmesi olarak oldukça abartılı bulduğumu söylemeliyim.
Sıkıcı olabilirim ama bu ülkenin insanın ruh halini çok neşeli yaptığı da herhalde söylenemez.
karakterim Schopenhauer’inkine yakın derecede kötümser zaten, bir de üstüne her an bir felaket olacakmış duygusu veren ortamıyla, insanı geleceği silmeye iten karamsarlığıyla bu ülke beni gündelik yaşamda daha da ‘boooring’ yaptı. Bakın benim boooring’imde Rana’nınkinden fazladan bir O bile var yani kendimin ne olduğunu farkındayım.
***
Evde artık fazla açmamaya çalıştığımız televizyonun uzaktan komutası benim kontrolümde olabilseydi belki içimizi biraz rahatlatabilecek maç veya şovlar seyretme imkanımız olabilirdi.
ama şimdi ise havanın özellikle boğucu olduğu bir gecede, benim dışımda hemen herkesin deniz kenarında eğlendiği saatte, hatta bu eğlence havasını Ertuğrul özkök gibiler tüm global düzeye yaymışken ben gece oturduğumda sadece Halk tv, Sözcü tv arasında gidip gelerek tartışma ve konuşmaları izlemek zorundayım.
bu arkadaşlar iyilerdir hoşlardır ama herhalde kimse onları insanı neşelendiren bir bakışa sahip olmakla suçlayamaz.
***
anlayacağınız yapacak bir şeyim yok, evdeki durumu ve pek de parlak olmayan hayat tarzımı kabul etmiş durumdayım. Ama geçen gece öyle bir olay oldu ki bu bana tüm hayatımı sorgulattı. öyle ki bu olan olay sonrasında onun hemen kabul edeceğinden emin olmasam istersen ben evden gideyim bile diyecektim.
o malum kanalları yine izlerken ve kızıp söylenirken ben daha iç açıcı olacağını düşündüğüm bir konuyla havayı değiştireyim dedim.
içine bazı ‘one liner’ espriler de koyarak kafamda bir eğlendirici hikaye oluşturdum ve aniden konuşmaya başladım.
***
Hikayem bence son derece başarılı şekilde giderken ne oldu dersiniz?
rana birden bana buz gibi bir bakışla döndü ve elindeki uzaktan komuta aracını bana tutup kapama düğmesine basmaya çalıştı durmadan.
Eh, güzel ve neşeli sandığı bir konuşmasının aslında halk tv’deki konuşmalardan bile kötü olabildiğini gösteren bu gelişme bile ne kadar sıkıcı ve artık istenmeyen olduğunu göstermeye yetmiyorsa bir adama, başka ne yeter acaba.
bu gelişme üzerine ben de küstüm ve Rana bana uzaktan kumanda aletini tutup bir kez daha ‘Aç’ tuşuna basmadığı takdirde hiç konuşmamaya karar verdim. bunun onu çok üzeceğini de sanmıyorum tabii ki.