Tanıdığım konuştuğum bütün tecrübeli yabancı ulusal güvenlik yazarları bugünlerde sadece tek bir konuya konsantre gibi.

hepsinin ortaklaşa dediği şu: İsrail ve türkiye güçlerinin bugün ilk kez başka bir ülkenin topraklarında karşı karşıya gelme ihtimali var. üstelik karşı karşıya gelmeleri muhtemel olan da suriye gibi devlet kurallarının. kurumlarının henüz çalışmadığı bir ülke. 

bu durumun ne kadar büyük bir potansiyel tehlike içerdiğini inşallah hem israil, hem Türkiye, hem de dünya bir an önce görür ve bunun olmaması için gereken tedbirleri alır.

Yazının sonunda söylemem gerekeni şimdi söyleyeyim de sonra devam ederim.

ne İsrail’in ne Amerika’nın ne de dünyanın bu tehlikeyi göreceği filan yok. bu nedenle yanı başımızda oluşmakta olan tehlikenin büyümemesi için gereğini yapabilecek tek ülke biziz.

hatta israil ve Amerika bu tehlikeyi görüp bir şeyler yapmak yerine Türkiye ile İsrail’i  çatıştırmak istiyor gibiler.

***

tehlikenin neden büyük olduğunu ve Amerika ile İsrail’in bunu neden aktif biçimde istemekte olduğunu, Trump’ın Türkiye hakkındaki övücü sözlerinin onların bu tehlikeli stratejisiyle nasıl uyumlu olduğunu biraz sonra anlatacağım, ama önce bazı konuları açıklamalıyım.

***

Bu tehlikeye dair uyarıda bulunma hakkını kendimde nasıl gördüğümü yazıyı okuyacakların anlaması gerekiyor.

ben Clinton’un başkanlığı döneminde dört yıl, sonra da Trump’ın başkanlığında dört yıl, yani toplam sekiz yıl Washington’da gazeteci olarak çalıştım.

Washington’daki her yabancı muhabirin görevi ülkesinin ulusal güvenliği için Amerika’nın neler yaptığını, neleri planladığını anlayıp yazmaktır.

ABD’nin başkentine ilk gittiğimde çok şanslıydım, çünkü yanımda Sedat Ergin gibi gazeteciliği abd devlet kurumlarında bile saygıyla anılan bir dev vardı. onun benden önce (oval ofiste Reagan ile görüşmek gibi) büyük başarıyla yaptığı işi devralacaktım. ikimiz arkadaş olduğumuzdan Sedat bana büyük iyilik yaptı ve yıllar içinde oluşturduğu bütün kaynaklarıyla beni tanıştırdı. hatta birçoğunu ikimiz birlikte ziyaret ettik ve konuştuk (Sedat’ın bu konuda duyarlılığı olabileceğinden şunu söylemeliyim: Bu yazıda varacağım hiçbir sonuçla, hiçbir düşünceyle Sedat’ın uzaktan yakından ilgisi yok).

***

açıkladığım işin doğası gereği uzun yıllar boyunca Washington’daki ulusal güvenlik camiası içinde konuştuğum insanlarla  bir çevre oluşturdum. konuştuğum bu kaynaklar içinde tabii ki devlet görevlileri de vardı. Onların görevlerinin bir parçası da sorduğum sorulara verdikleri cevaplarla Amerika’nın çıkarları için yalan söylemekti. 

Ama siz yalan söyleneceğini biliyorsanız ve biraz da tecrübeniz varsa o yalanların içinden gerçekte neler olup bittiğini ayıklayabilirsiniz.

Daha güvenilir kaynaklarım düşünce üretim kurtuluşlarının bazılarında Türkiye ile ilgili çalışanlardı. 

bilmiyor olabileceklere anlatayım: Washington’daki ABD’li düşünce kuruluşları amerika devleti içindeki bilgi akış hiyerarşisinin en altında yer alır. Örneğin Pentagon Türkiye hakkında bir şey planlıyorsa ilk önce bunu düşünce kuruluşunun türkiye masasına sorar ve orada oluşan yorum sonra daha yukarıda yer alan birimlere gider ve en sonunda da CIA’deki ilgili birim görüşünü oluşturur ve Pentagon’a sunar. devlet içindeki bu hiyerarşik bilgi akışı tabii ki çok gizli  kalması gereken işlerde çalıştırılmaz.

ancak çalıştığım sürede benim asıl en güvendiğim kaynaklar Washington’un tecrübeli Amerikalı ulusal güvenlik yazarlarıydı.

başkentte bu camia içinden birkaç arkadaşınız olabilirse haber takibi açısından işiniz çok kolaylaşabilir.

Hepimiz endişeliyiz

Suriye’de olan bitenler hakkında son günlerde yurt dışından kiminle konuştuysam hepsi son derece endişeli. Benim endişem tabii ki onlardan çok daha fazla. Hatta çok korktuğumu da söylemeliyim.

Ben çalışma yıllarımın hiçbirinde bu kadar çok ülkenin istihbarat servisinin aynı anda, aynı yerde, aynı  konuya odaklanmış olduğunu görmedim. Anladığım kadarıyla Suriye sahası aklınıza gelebilecek tüm istihbarat servislerinin şu an oyun alanına dönüşmüş durumda.

Ben hemen sınırımızın yanı başında durum böyleyken gizli servislerden doğası gereği Türkiye açısından çok güzel sonuçlar çıkabileceğini düşünemiyorum.

Trump neden öyle konuştu?

Durum genelde böyleyken şimdi esas konuya gelebiliriz. Trump neden durup dururken Türkiye ve cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında bu kadar güzel laflar etti, bunu gerçekten anlamamız gerekiyor.

yine tecrübemle, bir devlet başkanı başka bir devlet başkanı hakkında birden güzel laflar ederse ben otomatikman şüpheye düşerim.

Eğer bu güzel konuşan Amerika’nın devlet başkanıysa şüphem iki misli artar. çünkü devletin ilgili birimlerince yazılmış o metnin aynı anda birçok anlam taşıdığını bilirim.

ve konuşan bir de Donald Trump ise, onun daha önce malignant narcism (kötü huylu narsizm) teşhisi konmuş, kendinden başka kimseyi sevemeyen bir megaloman olduğunu bildiğimden güzel laflarının asıl anlamını anlamaya daha da önem veririm.

***

konuştuğum bütün kaynaklar ve ben Trump’ın bu lafların Amerika ve İsrail’in ortak tehlikeli stratejisi bağlamında söylendiğini düşünüyoruz.

Amerika Suriye’de şimdi ve gelecekteki her gelişmenin sorumlusu olarak Türkiye’nin görülmesini istiyor.

peki Amerika şimdi neden istiyor bunu?

çünkü ileride Suriye toprağından İsrail’e kötü niyetli bir girişim, örneğin bir terörist saldırı olursa bu da Türkiye sorumluluğunda gösterilecek ve İsrail ile Türkiye’nin savaşa kadar gidebilecek şekilde karşı karşıya gelmesi sağlanacak.

Trump bunu neden istiyor olabilir? 

Belki biliyorsunuz, burada ve daha önce birçok farklı yayında Amerika’da neredeyse 30 yıldır bölgemize yönelik bir evanjelist tehdit oluşmaya başladığını yazıp uyarmıştım.

ABD derin devleti içinde neoconlar ile evanjelistler arasında uzun süredir sürmekte olan güç savaşını sonunda Trump’ın ikinci defa başkan seçilmesiyle evanjelistler kazanmış görünüyor.

Başkan Trump’ın etrafını sarmış olan bu insanlar inançları doğrultusunda bölgemizde Türkiye ile İsrail’in arasında bir savaş çıkmasını istiyor ve bunu teşvik de ediyorlar. çünkü bu savaşın daha sonra hem İsrail’in büyük zaferiyle sonuçlanacak, hem de İsa’nın mesih olarak  dünyaya dönmesini sağlayacak Armageddon’u (kıyamet savaşı) getireceğine inanıyorlar.

İşte ben bu yüzden korkuyorum. ABD’nin çok tehlikeli  bir oyun içine girdiğini ve israil’le birlikte çılgınlıklar yapabileceğini görüyorum. Suriye toprağında İsrail’le karşı karşıya gelmemiz ihtimali  benim için korku kaynağı, çünkü işin içinde evanjelist  çılgınlığın da olduğunu biliyorum.  

(dikkat ettiyseniz tüm yazı boyunca sınırımızdaki PYD/YPG tehdidinden bir kelime bile bahsetmedim. o konu tek başına yazılmalıydı ve bunu da yarın yapmayı düşünüyorum).