Cannes film festivalinin 77’incisi düzenlendi.
ve her yıl olduğu gibi bu defa da bir Türk klasiği yeniden yaşandı.
yarışan Türk filmi olmadığı, orada bulunmalarının mantıki bir nedeni olmadığı halde bazı Türk kadınları festivalin kırmızı halısında güzel, ışıltılı ve tabii ki dekolteli kıyafetleriyle görüldüler ve kimin ne olduğunun pek farkında olmayan paparazziler de onları fotoğrafladı.
***
bu yıl Francis Ford Coppola’nın “Megalopolis” filmi festivalde merakla bekleniyordu. Hande Erçel festivalin bu en çok ilgi çeken prömiyerine bile bir şekilde katılmayı başardı. Erçel, Cannes’ın kırmızı halısında Balmain imzalı kırmızı elbisesiyle yürüdü.
bunun yanında şahsen kim olduklarını bilmediğim ve öğrenme niyetimin de olmadığı İdil-Mert Fırat çifti “Megalopolis” filminin prömiyerine Chopard’ın özel davetlisi olarak katılmış.
***
Türk kadınlarının özel inisiyatif alarak festivale katılma becerileri nereden kaynaklanıyor, bu konu dünyada merak konusu olurken, özellikle Hande Erçel’in başarısının Türkiye’de birçok kadında kıskançlık öfke krizleri yarattığı da söyleniyor.
***
bunun dışında Pınar Deniz, Birce Akalay, Meryem Uzerli, Wilma Elles, Şükrü Özyıldız ve Sibel Çetinkaya da bu yıl Cannes Film Festivali’ndeymişler. Biraz daha gayret etseler yarışan filmleri bile olmadığı halde festival kırmızı halısında olan Türk kadını sayısı orada işi olanların sayısından bile fazla olacaktı.
***
Meryem Uzerli kadınların güçlenmesine yönelik düzenlenen Better World Fund’ın özel konuğu olarak Maison Novague elbisesiyle görülmüş Cannes’da.
***
Bir dondurma markasının onur konuğu olan Pınar Deniz tül elbisesiyle hayranlarından tam not almış. bu tam notun ne kadar olduğunu ve ne anlama geldiğini bilmesem de magazin basının yorumu böyleydi.
***
ben uzun yıllardır kendisine bakmasıyla, marka merakıyla ve karşısında fotoğraf makinesi gördüğünde onu hiç üzmeyen tavrıyla Ertuğrul Özkök ve bu ‘yıldız’ kadınlarımızın bir ortak yanı olduğunu içgüdümle hissediyordum.
bunu sadece içgüdümle hissetmek, aralarında var olduğuna emin olduğum bağlantıya bir türlü bilimsel kanıt da bulamadığımdan beni bir türlü tatmin etmiyordu.
***
sonunda Cannes’dan gelen fotoğraflara bakarken birden aradığım bağlantıyı keşfettim. yıllar öncesinden bir anımı hatırladım.
Belirli bir işi olmadığı halde yine de her fırsatı değerlendirip bulundukları davette illa da yere serilen kırmızı halıya çıkma konusunda Özkök ve kadınlarımız aynı beceriyi sergiliyordu.
***
Yıllar önce sponsor olduğu filmin galası için THY’nin davetiyle birlikte New York’taydık.
gala gecesinde otelden ayrıldıktan sonra Radio City’ye gidinceye kadar Ertuğrul Özkök arkamdan yürüyerek benim kıyafetimin ne kadar çağdışı ve ilkel olduğunu anlatıp durdu. onun devamlı modern ve marka giyinme merakını temelde üzücü bulduğumdan bu sözlere kafamı takmadım tabii ki.
***
Galanın yapılacağı salonun kapısına geldiğimizde hepimiz bir kenarda toplanıp salona girişin başlamasını beklemeye başladık.
Tüm arkadaşlar normaldi, bir tek Özkök dışında.
Spor salonunda saatlerce vücut geliştirme egzersizi yaptıktan sonra ayna karşısında kendini hayranlıkla seyreden adamlar veya çiftleşme aşamasındaki tavus kuşları gibi arada bir gerinip kabarıp duruyordu.
***
Bir skandal yaratmaya hazırlandığı belliydi ama ne yazık ki bunun ne olabileceğini o an kestirememiştim. Bunu düşünebilseydim onu mutlaka engeller, daha sonra yapmaya çalışacaklarını baştan durdururdum.
bir ara onu gözden kaçırdım, birden yok oluverdi.
sonra onun çok yakın bir adreste olan ve eskiden suç işlemeye yatkın ağır akıl hastalarının kapatıldığı Bellevue hastanesine acilen kapatılacak derecede çıldırmış olduğunu gösteren gelişmeler yaşandı.
Ertuğrul Özkök gala için serilmiş kırmızı halının üstünde manken gibi yürüyüp fotoğraflarını çektiriyordu. Daha sonra gazete yazı işlerinde birçok editörün bu da kim yahu diye merak edip bunu boşuna çekene kızacağı fotoğraflar çekildikten sonra tamamen tatmin olmuş bir surat ifadesiyle gelip salonda yerine oturdu.
şimdi soruyorum size, bu davranışın örneğin Hande Erçel’in Cannes’daki davranışından farklı yönü var mı Allah aşkına?