Susayım, daha ilk haftalardan ona buna sataşan biri izlenimi vermeyeyim dedim ama sanırım dayanamayacağım. Bu zaten hayatım boyunca ceremesini çektiğim bir kişilik özelliğim oldu benim. Senin karakterin böyle derdi eski eşim ama ne ilgisi var bunun karakterle, annemin karnından yanlış bulduğum şeylere karşı susmamayı şiar edinerek mi doğdum yani. Beni bu toplum bu hale getirdi.
Danışanlarımla da böyle oluyor. Onlara dayanamayıp hayatlarında neyi yanlış yaptıklarını göstermeye kalktığımda bozulup terapiye gelmeyi bırakıyorlar. Ne yani, ben onların şakşakçısı mıyım? Bu durumu meslektaşlarımla konuştuğumda her şeyin bir zamanı var diyorlar. İyi de ben de tam zamanında söylüyorum zaten. Bence onlar danışanlarını kırmamak için susmayı, başlarını her anlama gelecek şekilde sallayıp “hı hı” demeyi tercih ediyorlar. Böylece alan razı satan razı seans bitiyor. Ben insanlar seanstan çıktığında benden bir şeyler alıp gitsinler diyorum. Bunu söyleyince de “Sen narsisistik misin?” diyorlar bana.
Bu konuda da dertliyim. Yani narsisizm kelimesi konusunda. Bence o kelime narsizm, Freud nasıl kullandıysa biz de öyle kullanmalıyız. Oysa biz İngilizcesinin Türkçe uydurma karşılığını kullanıyoruz. “Neden Amerikalıları taklit edelim ki?” dediğimde de “Sen işine baksana!” diyorlar. İyi de bu da benim işim değil mi ki? Neyse, yine yazının ta başında konu haricine çıktım.
Susamayacağım demiştim, yani Serdar’ın bir yazısını okudum da geçenlerde. Okuduğum 0 yazı gece uykumu kaçırdı. Kaçırdı dediysem, uykuya dalmadan önce konu hakkında beş on dakika kendi içimde fikir teatisinde bulundum. Sonra unuttum aslında yazının konusunu ama içimde Serdar’a karşı bir huzursuzluk duygusu peydah olduydu, onu atamadım üzerimden devrisi gün. Şimdi yeniden göz atıyorum o yazıya.
En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Serdar’ın internete girmesini engelleyelim bence. Gazetemizin yazarı Serdar Turgut’tan bahsediyorum. Bakalım o zaman gazetemizin patronu sayın İsmet Berkan aleyhine o cümleleri edebilecek mi? Güya sayın İsmet Berkan zaten teknoloji hayranıymış da, Ertuğrul da onun peşinden gidip bu tuzağa düşmüş de filan. Bir sürü iftira. Kes internetini bakalım bir daha yazabilecek mi bütün bunları. Bence Serdar gazetemizin hâlâ kâğıda basılı olarak piyasaya verildiğini sanıyor. Evinin yakınındaki bir Makro şubesine gidip gazete / dergi reyonunda 10Haber bulmaya çalışsın bakalım.
Ama Serdar çok kurnaz bir arkadaşımız. Öyle ki hepimizi etkileyebilmek ve dediğinin doğru olduğuna bizi kayıtsız şartsız inandırabilmek için Anti-Duhring gibi laflar ediyor. Güya sayın İsmet Berkan’la Ertuğrul’un yazdıklarına bakınca aklına Anti-Duhring gelmişmiş filan. Ben de hemen Google’da Anti-Duhring kelimesini arattım ve deneyimli bir psikolog olarak ne sayın İsmet Berkan’la ne de Ertuğrul’la bağlantısını kurabilecek bir yazı bulabildim. Dolayısıyla Serdar kafalarımızı bulandırarak ve kendimizi aptal, cahil filan hissetmemize yol açarak yazdıklarını yekten doğru kabul etmemizi sağlamaya çalışıyor. O bağlantıyı kuramadığıma göre göremediğim bir şey vardır diye kendimi kötü hissedeceğim ve Serdar’ın diğer yazdıklarını sorgulama cesareti gösteremeyeceğim ve sonra o istediği gibi ona buna çamur atacak.
Bu arada Anti-Duhring’in ne olduğunu bilmiyordum da internette arama yapmak zorunda kaldığım düşünülmesin. Ben gözden kaçırdığım bir şey olur da okurumuza rezil oluruz gazete olarak diye baktıydım internete. Neyse… Bu arada gazetemizin patronu İsmet Berkan’a asistan ihtiyacımın ne raddeye gelmiş olduğunu da tekrar göstermiş olma fırsatını yakalamış oldum. Neyse…
Ben diyorum ki Serdar’a bir sonraki doğum gününde bir parça kil ve üzerine yazı yazabileceği birkaç çivi satın alalım. İnternet’i de kestik mi bakalım Amerika’ya uçmak için biletini nerede satın alabilecek.
Şimdi, diyebilirsiniz ki bu kadar öfkelenmenin ne lüzumu var? Yaptığın neredeyse şiddete başvurmak. Adamın çoluğunun çocuğunun ya da karısı Rana’nın yanına Amerika’ya gitmesini engelleyerek özgürlüklerini kısıtlamış olmuyor musun? Elbette böyle bir şey önermiyorum gerçekten. Yapmaya çalıştığım şey bizim psikolojide sık sık başvurduğumuz bir yöntem. Senaryoyu sonuna kadar düşünüp gerçekte neyle karşı karşıya olabileceğimizi görebilmek. Gerçi ne zaman bu yöntemi uygulamaya kalksam sonuç hüsran oldu, bir daha o danışanımdan haber alamadım. Neyse, konu haricine çıkmayayım. Gerçi bunun nedenleri üzerinde de düşündüm, benim ya da uyguladığım yöntemin değil karşımdaki insanların kabahati bu. Bu başka bir yazının konusu olduğu için ben tekrar yazının konusuna döneyim.
Duygularımızı ifade etmenin önemli olduğunu biliyoruz. Bütün bunları yazarak en azından ben kendimin bu gece rahat uykuya dalabileceğimi biliyorum. Serdar’ın ne halde olduğunu merak etmiyor değilim ama hodri meydan diyorum. Bu dijital sayfalar ona da açık. Duygularını, düşüncelerini rahat rahat ifade edip uykusuz gecelerine son verebilir o da. Sağ olsun İsmet Berkan hiçbir sansür uygulamıyor da istediğimiz gibi görüşlerimizi dile getirebiliyoruz.