Üniversiteden taze mezun olmuşuz, hepimizin farklı hayalleri var. Ne olacağımı bilmeden girdiğim fakültemde bir konferansta dinlediğim bir reklamcının anlattıkları kafamda şimşekler çaktırıyor. “İşte, ben bu işi yapmalıyım” diyorum kendi kendime. Pazarlama, pazar araştırmaları ve pazarlama bakış açısını derslerde dinledikçe hocamın yazdığı koyu pembe kaplı bir ders kitabında okuduğum “Tüketici kraldır” cümlesi aristokrasiye ve gücü elinde bulunduran bu topluluğa bakışımı değiştiriyor. İlk aklımdan geçen, “İyi şeyler üretirsek yaratacağımız etki büyür ve ben bunun bir parçası olmak isterim.”
Kendimi ve ne yapacağımı bulma yolculuğumda gelecekle ilgili ilk kararım tüketici ve davranışları konusunu daha iyi anlamak oluyor ve mezun olduğum fakültede yüksek lisansta pazarlama okumaya karar veriyorum. Hatırladığım kadarıyla her şey çok da istediğim gibi gitmiyor; bildiğim hocalardan fakültede aldığım derslere benzer, çok da heyecan vermeyen dersler alıyorum ve bir yıllık eğitim sürecini tamamlıyorum. Diploma almak için yazmam gereken tezi, konuyu seçmeme ve rehber hocamla tanışmama rağmen yazmama kararı alıyorum ve iş başvuruları yapıyorum.Beni heyecanlandıran şeyin iş hayatına girip teorik değil pratikte öğrenmeye devam etmek olduğunu biliyorum.
Her yeni yola çıktığımda ve zor kararlarımda güvendiğim ve konuyu benden daha iyi bilen insanlara danışırım ama sonunda en çok kendi sesimi dinlerim. Kendinize ve yapabileceklerinize güvenin. Neyi yapıp neyi yapamayacağınızı, neyi sevip neyi sevmediğinizi en iyi siz bilirsiniz. Başka insanların sizi ve kariyerinizi yönetmesine izin vermeyin. Bunun için kendinizi iyi tanıyın; oturup kendinizle vakit geçirin, kendinize sorular sorun ve kendinize cevaplar verin. Bu cevaplar en dürüst ve en samimi cevaplarınız olsun. Çok basit ama bir o kadar da hayat değiştiren sorular bunlar: “Ben kimim?” “Ne yapmayı seviyorum?” “Neyi değiştirmek istiyorum” gibi ‘kazık’ sorular.
Kendimizi keşfetmeye devam etmedikçe olduğumuz yerde kalıyoruz
Doğru cevapları bulana kadar pratik edin, yazın silin, ekleyin çıkarın, hatta her ay tekrar karşısına geçip oturun ve nerede durduğunuzu bir daha kendinize sorun. Çok sık değişmese de kendinize hatırlatın. İşte kendimize düzenli olarak bu vakti ayırıp kendimizi keşfetmeye devam etmedikçe olduğumuz yerde kalıyoruz.
Kendimizi en çok eleştirdiğimiz zamanlar beklemediğimiz bir anda ve yeni bir yol ayrımına geldiğimizde kendimizle ilgili yapmadıklarımız ve ertelediklerimiz oluyor. “Keşke kendimi geliştirmeye daha çok vakit ayırsaydım” veya “Keşke şu dili öğrenseydim” gibi düşünceler aklımıza tekrar tekrar geliyor.Erteleme ve öteleme bu ağır ve kasvetli havada hepimizin başvurduğu bir yöntem. Kendimizle ilgili kolaya kaçma ve akışa bırakma gibi lüksümüz yok. Çocukların okul taksitini veya kirayı ödeme konusunda nasıl hassas davranıyorsak, kendimizle ilgili aldığımız kararları da aynı titizlikle hayata geçirmeyi öğrenmeliyiz.
Ailemize, mahallemize, işimize veya iş arkadaşlarımıza iyi gelmek istiyorsak önce kendimize iyi bakmalıyız. Ne istediğimizi anlamadan, nereye gittiğimizi bilmeden yaptığımız işler ne bizi ne de başkalarını mutlu edecektir. Kendimizi dinleyelim; kendimizi keşfettik, sıra geldi eylem planımıza. Yapmak istediğimiz işi veya yaratmak istediğimiz değerleri bulduktan sonra o alanda kendimizi geliştirmeye başlayalım.
Kendimize yatırım yapalım, kendimizi büyütelim.Kendimize yaptığımız yatırım önce bize değer katar. Kendimizi daha çok sever ve beğeniriz. Eskiden “kendini beğenmiş” dediğimizde pek hoş bakmazdım; kibirli, bilip bilmeden konuşan, her konuda fikri olan ve içi boş ama kendini öne çıkarmaya çalışan insanlar aklıma gelirdi. Eğer insan kendini ve yapabildiklerini gerçekten biliyor ve o konuda bildiklerini anlatıp yaymaya çalışıyorsa yaptığı şeyi değerli buluyorum.
Asıl mesele, deneyim ve bilgisi olmasına rağmen kendini o işleri yapma konusunda yetersiz görenler, geride duranlar. İşte kendimize güvenmek, bildiğimizi göstermek ve o işe olan tutkumuzu hissettirmek önemli. Bir işi yapmanın verdiği haz kadar o bilgiyi ve tecrübeyi paylaşmak ve yaymak da önemli. Kendinizde eksik bulduğunuz alanlar varsa kendimize yatırım yapalım. Farklı işlere, alanlara giriş yapalım; farklı alanları anlamaya ve denemeye odaklanalım.
Yeni insan, yeni bilgi, yeni deneyim sizi kendinize bir adım daha yaklaştıracaktır
Seveceğimiz işi ve konuyu bulmak para kazanmaktan çok daha önemli. Sevdiğin işi yaparak ve her gün bu düşünceyle yola çıkmak çok değerli. Sevdiğin işi, tutkun olan şeyi aramak ve bu konuda yorulmak, bazen vazgeçme noktasına gelmek hepimizin başına gelmiştir. Benim gibi sabırsızlar için bile dirençli olmak ve sonunu hayal ederek devam etmek önemlidir.
Kendinizi keşfetme yolculuğunda yaşınız kaç olursa olsun tanıştığınız yeni insanları ağınıza ekleyin. Onları izleyerek, yaptıklarını görerek ve sorular sorarak süreci hızlandırabilirsiniz. Yeni insan, yeni bilgi, yeni deneyim sizi kendinize bir adım daha yaklaştıracaktır.
“Elimden gelenin en iyisini yaptım,” “İnsanlar neden beni anlamıyor,” “En iyi aday olmama rağmen istediğim işe giremiyorum,” “Benim diğer çalışanlardan neyim eksik” gibi düşüncelerle hatamızı bulmak yerine topu başkalarına atmayı tercih ediyoruz. Kendimizi daha iyi tanımak yerine çeşitli bahanelerle kendimizi geliştirmeye zaman ayırmıyoruz. Kendini tanıyan ve kendine inanan insan karşısındakine de yapabildiklerini ve o işe olan tutkusunu daha iyi anlatır, hatta gösterir. “Kendinizi beğenin” derken aslında kendinizi iyi anlatın demek istiyorum; tutkunuz gözlerinizden belli olsun.
Yeni bir işe girerken, yeni bir döneme başlarken veya yeni bir alanda deneme yaparken korkularınız ve endişeleriniz olacaktır. Ama tutkunuz ve işi öğrenme heyecanınız daha büyükse o işi yapacağınıza hem siz hem de karşınızdaki kişi inanır. Siz kendinizi dinleyip ikna olduysanız karşınızdakini ikna etmeniz de daha kolay olacaktır.
Kendinizi iyi tanırsanız kendinizi iyi anlatırsınız. Niye orada olduğunuzu, niye bu işe girmek istediğinizi, bu tutkunun nasıl başladığını, sizi etkileyen kişi ve olayları bir kağıda yazın. Kendinize ait bir hikayeniz olsun. Büyük bir değişiklik olmadığı sürece bu hikayenin değişmesine gerek yoktur.
İşte kendini anlayan, bilen, geliştiren, beğenen ve anlatan biz daha çok üretmeye, daha cömert işlere girişmeye, daha çok bağ kurmaya ve yeni işbirlikleri yapmaya daha cesur ve hazır hale geliriz. Yeni işlere girerken ve sonucunu bilmediğiniz konularda cesur kararlar almaya başladığınızda, çevrenizden yaptıklarınızla ilgili olumlu geri bildirimler almaya başladığınızda enerjiniz artacak ve “Evet, yaparım” cümlesini kendinizden daha çok duyacaksınız. Bu yolda bolca düşme, kalkma ve dizlerde yaralar olacak, hatta sıyrıklar ve yaralar hafif acıtacak. Ama bir süre sonra ne yara kalacak ne de acı.