Bu hafta gençlerden öğrendiğim ve en sevdiğim cümle şu oldu: "9-17 arası kurumsal köleliğe hayır dedim ve girişimci oldum, şimdi 7/24 çalışıyorum." İşte özgürlük budur.

Kendi zamanınızı yönetmenin en iyi yanlarından biri merak ettiğiniz konulara daha fazla zaman ayırabilme lüksü. Radarları açıp ilgi alanlarını genişletmek daha mümkün hale geliyor.

Bu hafta benim için yeni alanlara daldığım bir hafta oldu.

Yazının başlığı Gaye Su Akyol’un ‘Develerle Yaşıyorum’ şarkısından alıntı. On sene önce Bozcaada’da bir konserinde ilk defa dinlemiş ve sevmiştim.

Bu kadar olumsuzluğun arasında bile memlekette ‘uzay’ konusu liste başı olunca ve karşıma aniden konunun bir uzmanının ‘canlı’ konuşması da çıkınca daha fazla kayıtsız kalamadım.

Musk’ın Mars projesi işçilerin canına okuyor: 9 yılda 600’den fazla SpaceX çalışanı yaralanmış

Ünlüler de uzay konusuna  el attı

Konunun ilgimi çeken tarafı 1940’lardan 2000’lere kadar devletlerin tekelinde giden uzay alanına son yirmi yıldır start-up dünyasının en zengin ve konuya merak salan ünlülerinin el atmasıydı.

Üstelik bu işi ticari ve kâr amaçlı olarak yapmak istemeleri ve milyonlarca dolarlık yatırım da cabası.  Virgin Galactic ve Virgin Grup kurucusu Richard Branson, Blue Origin ve Amazon kurucusu Jeff Bezos ve SpaceX ve Tesla kurucusu Elon Musk ilk aklıma gelen isimler.

Anlaşılan o ki yeni global zenginlerimize iş dünyasında söz sahibi olmak ve Forbes’ta en zenginler arasına girmek artık yetmiyor. Eskiden futbol takımı veya ada almak gibi konulara ilgi duyanlar artık işin uzay boyutu ile ilgilenmeye girişmiş.

Kısacası onlara artık ‘dünyada’ söz sahibi olmak yetmiyor. Ya da uzayda söz sahibi olmadan dünyada sözünüz geçmiyor. Belli ki uzayda güç sahibi bir şirketin sahibi olmak sizi dünyanın süper güce sahip ülkelerin başkanlarından bile güçlü hale getirebilecek.

Devletler kendilerinin yetersiz olduğu alan olan uzay konusunda şirketlerle çalışmak zorunda kalacak.

Hatta birçok konuda şirket sahiplerinin taleplerini yerine getirmek zorunda kalacaklar. Düşünmesi bile korkutucu.

Uzay Merkezi’nin bahçesinde timsahlar geziyordu

Oysa bundan 10 sene önce Orlando’daki Disney World’a giderken yol üstünde ‘uğradığımız’ ve bilet alıp gezdiğimiz Kennedy Uzay Merkezi’nin bizde yarattığı düşünce uzay konusunun Amerika’da bile kapandığı şeklindeydi. Eskiden fırlatılmış roketler, fırlatma rampaları, kontrol masaları sanki turistler tarafından gezilsin diye hazırlanmıştı. Otobüsle gezerken bahçesinde timsahların dolaştığını hatırlıyorum.

Kim derdi ki NASA kelimesi uzaydan çok t-shirt markası olarak trend olacak. Ama uzay geri geliyor, hem de dev adımlarla. Yine devletlerin, şirketlerin  girişimlerin odağında olacak, tüm bilinmezliği ve gizemiyle.

Bu hafta dinlediğim güzel işlerden biri de İş Bankası’nın kurum içinden çıkan girişimi Entrapeer’ın hikayesi oldu. Entrapeer 2016 yılında işi Silikon Vadisi’ne taşıyor. Şu anda dünyanın en zengin use case database’ına sahipler ve şirketlere inovasyon ve girişimlerle işbirlikleri alanında gerçek zamanlı iç görü sağlıyorlar. Tek odakları şirketlerin ihtiyaçlarını karşılayacak inovasyon fikirlerini ya da girişimleri yapay zeka tabanlı araştırmalarla bulup kurumlara sunmak.

Başarı ve korku: Silikon Vadisi’nde ‘Sahtekarlık Sendromu’ ile yaşamak

Entrapeer’dan en çok hangi araştırmalar isteniyor?

Problemi anlamak ve çözüm önermek için kendilerine ulaşan 7000 müşteri mektubunu dikkatlice okumuşlar. Şirketlerin ana probleminin girişimlerle bir araya gelememek olduğunu görmüşler.  Dünyanın en büyük ‘use case’ stoğunu yapabilir miyiz, diye yola çıkmışlar. Şu anda dünyanın hemen her kıtasından müşterileri var ve büyümeye devam ediyorlar.

2023 yılında Entrapeer’dan en çok istenen üç araştırma yapay zeka, yeni pil teknolojileri ve akıllı enerji başlıkları olmuş.

Anladığım kadarıyla talebinizi dinleyip anladıktan sonra bu konu için size özel ‘sanal developer’lar oluşturuyorlar. Yapay zekanın gücü ile sizin adınıza bilgileri araştıran ve sentezleyen bir yapı kurguluyorlar. İstediğiniz bilgileri en kısa zamanda ulaştırıyor, farklı yerlerde onlarca kapı çalmak yerine tek bir kontakla işinizi kolaylaştırıyorlar. İnovasyon ve girişimlerle iş yapmak isteyen her kurum için çok iyi fırsat gibi geldi.

Yapay zeka geliştikçe ve daha çok işte kullanıldıkça sektörde çalışan insan sayısında çarpıcı azalmalar bekliyorlar hatta bunu yaşamaya başlamışlar. Ancak yapay zeka konusunda uzman yetiştirme ve bulma zorluklarını düşününce bu konuda çalışan iyi uzmanların yapay zeka ile güçlerini birleştirerek çalışması durumunda iş sonuçlarını beşe katlayabileceğinden de bahsettiler.

Kendi mahallemizde sıkışıp kalmamak için ne yapmalı?

Artık hepimiz yeni hedef pazarımız, ‘dünya’ kafasına geldik.  Gireceğimiz alanda dünyada fırsatlar var mı? İlk sormamız gereken soru. Yoksa kendi mahallemizde sıkışıp kalıyoruz. Çok büyük alanlara girmek ve her şeyi yapacağız diye ortaya çıkmak yerine daha spesifik alanda ‘en iyisini’ yapmaya aday olmalıyız.

Yıllardır yeni iş fikirleri ve inovasyon konularını ya çok küçük hacim ya da  pazarı çok ‘niş’ diyerek  kurumlarda reddettik. Asıl büyüyen ve çoklanan işlerin ağırlıklı niş dediğimiz işlerden çıktığını artık biliyoruz.

İşte böyle işler beni heyecanlandırıyor. Üstelik kurum içi girişim olarak yola çıkıp globalde adımlar atması, sadece ana kurumuna ve ülkesine değil dünyanın her ülkesinden müşterilere hizmet vermesi mutluluk verici. Kurum içinden çıkan girişimler veya başarılı kurum- girişim işbirlikleri ekosistem için çok gerekli ve önemli.

Bu işi kavrayamayan, önünü açmayan yöneticiler ve patronlarla bu iş iyi noktalara gitmekte zorlanıyor. Sadece yeni iş değil ana işteki fırsatlarda kaçıyor ve ana işlerde zamanla zora giriyor.

Elbette yeni ilgi alanları için yer açarken genç girişimci buluşmaları ve dayanışmalarım da devam etti. Hatta bu yazıyı yazarken Boğaziçi Üniversitesi’nde Girişimcilik ödevinde mentorluk yaptığım, şimdi ise değişim programı için Kanada’da son sınıf okuyan bir girişim gönüllüsü öğrencimizle bir sohbet bile sıkıştırdım araya.

Haftada en az iki genç girişimci ve onların girişimlerinin konuları oluyor ajandamda. Çok da iyi oluyor. İş hayatında bile az gördüğüm case’ler konuşup çözümler arıyoruz. Çözüm bulamadığımız zamanlarda ise düşünmek için Kadıköy’e sevdiğimiz mekanlara gidiyoruz.

Bu hafta gençlerden öğrendiğim ve en sevdiğim cümle şu oldu; “9-17 arası kurumsal köleliğe hayır dedim ve girişimci oldum, şimdi 7/24 çalışıyorum.”

İşte özgürlük budur.