Kendi değer  listenizi yapmaya çalıştığınızda ne kadar zorlandığınızı da göreceksiniz. Bir arkadaşım listeyi önüne alıp, yüzden ona indirirken ‘çocuklarımı öldürüyormuş gibi hissettim’ demişti sildiği değerleri göstererek.

Kolay iş değiştirenlerden misiniz? Bazıları bunu çok kolay yaparken benim gibiler ilk başladıkları işten kontak kapatarak ayrılabiliyorlar. Kariyerim boyunca kendimle ilgili en çok olumsuz yorumu tanıştığım ve arada iş için konuştuğum beyin avcılarından almış olabilirim. Neden yeni iş fırsatlar ve yeni heyecanlar için kapalıymışım?

Neden daha büyük işler yönetmek ve daha iyi paket tekliflerini dinlemek istememişim?

Onlarca neden sayabilirim; yaptığım işi ve anlamını sevmek, iyi takımlarla çalışmak, sektörün dinamizmi veya bana sağladığı sosyal çevre ve  imkanların beni tatmin etmesi gibi. En başta da değerlerimle örtüşmeyen hiçbir iş veya kişi ile çalışmak istememem.

Ya da çok iyi bildiğim bir konuda bildiğim ve tanıdığım paydaşlarla çalışmanın rahatlığından çıkmak istememek. Bunu da kabul edebilirim.

Kafamda belirli bir yüzde olmasa da birinci bölüm çok ağır bastığı için yeni denemelere girişmedim.

Ayrıca yeni denemeler konusunda tutuk olsaydım, bu yaştan sonra podcast, girişim kurma, yazı yazma, üniversitede misafir hocalık yapma işlerine hiç giremezdim. Kurumsalda yeni işe girmekten çok daha zor işler bana göre. Üstelik bu yaşa kadar hiç yapmadığınız ve ne olacağını baştan görmekte zorlandığınız işler.

Bir büyük insanlık dersi: Havuçkafa P. Yonca’nın 25 Aralık günü başlayan ayakta kalma savaşı

Çok iş değiştirip çok başarılı olanlar da var

Hepimiz bu şekilde düşünmek ve  çalışmak zorunda değiliz. Çok iş ve kurum değiştirip çok başarılı sonuçlar alan arkadaşlarım da var. Ya da çok başarılı bir kurumsal kariyerden ayrılıp kendi işlerini kuranlar hatta çalıştığı şirkete rakip olan girişimci kafalar.

Doğrusu ya da yanlışı yok. Oldukça bireysel kararlar ve meydan okumalar.

Önemli  olan bizim kişisel olarak kendimize koyduğumuz hedef ve amaç ne? İşte bunu yazdıktan ve  içini iyi doldurduktan sonra yol başlıyor.

Hepimiz yıllarca en önemli kaynağımız ‘insan’ dedik ve her yere de yazdık. Ama sistem ve bakış açısı olarak en az zamanı ve önemi insan kaynaklarına ayırdık.

İş yerinde iyi bir iklim ve kültür yaratmak, insanları daha bağlı çalışanlar haline getirmek ve işe mutlu gelip gitmelerini sağlamak insan kaynaklarının işi değildir ve olamaz.

Bu işler yönetim takımındaki tüm liderlerin ilk gündem maddesi olmalıdır. Nasıl şirketin hacim, kar ve ciro hedefleri varsa ve her gün, her hafta veya ay bu rakamlar konuşuluyorsa, her şirketin insan kaynakları ve mutluluğu için amacı, öncelikleri, takip edilecek hedefleri, değerleri ve kuralları olmalıdır.

Araştırmalarda  işten ayrılma sebepleri arasında daha iyi kariyer fırsatları ve ücret  ilk sıralarda yer alsa da konu gittikçe derinleşmeye başladı.

Yetersiz lider profilleri ayrılma nedeni

Daha alt sıralarda karşımıza çıkan ama önemi çok artan; yetersiz lider profilleri (insan odaksız, heyecanlandırmayan) yapılan işin veya markanın ‘iyi’ bir amacının olmaması, çalışanlar için esnek hakların ve çalışanı destekleyen gelişim programları veya bakış açısının eksikliği gibi onlarca yeni neden var.

Çoğu eskiden listelerde yoktu, ve bugün bunları görmezden gelen kurum ve yönetimler çok yakında duvara toslayacaklar. Birlikte çalıştığımız arkadaşların seslerini duymamak, taleplerini görmezden gelmenin bedeli artık şirketler için çok ağır olacak. Yeni yetenekler bulmak ve almak kısacası kurumu geleceğe hazırlamak en önemli işimiz olmalı. Nasıl olacağı ise çok belli.

Yapmak için yapılan takım buluşmaları, teşekkür mailleri, danışmanlarda alınan gençlik programları sahici ve otantik değilse yarar değil zarar getiriyor.

İş hayatında demode olan üç kavram: Geribildirim geride kaldı

Bizim pusulamız neler olacak?

Kişisel olarak bunlardan korunmanın ve yeni yollara çıkmanın en önemli adımı ise, amacımızı ve değerlerimizi belirlemek ve yazmak olmalı.

Onlar bizim pusulamız olacak ve karanlıkta bile yolumuzu gösterecek. Hayatımızla ilgili tüm kararları onlara göre vereceğiz. İş kararları bunlardan sadece  bir tanesi. Seçtiğimiz iş ve iş arkadaşlarımızın, liderlerimizin  ne yaptığı ve ne dediği çok önemli olacak. Aynı yolda yürümüyorsak ayrılıklar yaşanacak.

Önemli olan bizim kişisel olarak ne ve nereye gitmek istediğimizi bilmemiz ve o yolu çizmemiz.

Önümüzde ve kafamızda onlarca değer kavramı var, bazıları birbirine benziyor iç içe geçiyor, bazıları ise tek başına yeteri kadar büyük anlamlar içeriyor.

İşte onlardan kendimiz için seçtiklerimiz ve içine girip yaşadıklarımız sayıca çok fazla değil. Sayıca az olmasına rağmen anlamları o kadar büyük ki, bizim tüm kararlarımızda ve her adımımızda kişisel anayasamız gibi. Onları çiğneyecek hiç bir şey yapmayız ve yaptırtmayız. Doğal sınırlarımız, yaşam alanımız. Bizim gibi düşünen işler ve insanlar hayatımıza girebilir. Diğerlerine girsek de çok mutlu olmadan ilişki kurarız ve ‘akşam olsa da gitsek’ diye bekleriz. Belki de mecburiyetten veya ödenecek faturalarımız olmasından.

 Dönüp kendi değerlerime baktığımda ilk yazdığım günden itibaren çok da değişmemiş ama yolda evrilmiş, büyüdükçe anlam kazanmış. İçi daha çok dolmuş, daha kolay anlatmışım kendime ve daha iyi göstermişim çevremdekilere.

Benim değerlerim nelerdir?

İlk değerim, sevdiklerim ve onlara karşı sorumluluklarım. Ailem, dostlarım ve hatta yeni tanışıp sevdiklerim de bu grubun içinde. İyi günde kötü günde hep birbirimizi desteklemek üzerine kurulu. Sevdiklerimin mutluluğu ve gelişimi için yapabileceğim her şeyin parçası olmak, düştüklerinde ellerinden tutmak, başarılarında, mutluluk ve sevinçlerinde en önde alkışlamak. Hatta onların yaptığı her güzel işte bir katkım olmasını önemserim. Ne için yaşıyoruz ki bu hayatı.

Özgürlüğüm, yine vazgeçemeyeceğim bir alanım. Her alanda özgürlükten bahsediyorum. Finansal özgürlük, karar alma özgürlüğü başta olmak üzere. Yapmak istemediğim bir şeyi yapmama özgürlüğü de dahil. Ceketi alıp çıkma durumu gibi düşünün. Her zaman ve her yerde.

Yaptığım her işi tutkuyla yapma durumunu önemsiyorum. Tutkusuz yaptığım işlerin sonuçlarını beğenmiyorum. Beğenmediğim işler üretmek içime sinmiyor. Sevdiğim insanlarla sevdiğim işler üretmek iyi geliyor. Bu bahçeyi sulamak da olabilir, başka bir ülkeye giriş stratejisi hazırlamak da. Küçüğü büyüğü yok, hepsi tutku ister. Beni heyecanlandırmayan işler bana göre değil. Onları da sevenler yapsın, eminim benden daha iyi yaparlar.

Güveni de eklemeliyim. Hem ben güven yaratmalıyım, güvenilir bir dost, insan veya lider olmalıyım, hem de birlikte yaşadığım, ürettiğim insanlara güvenmeliyim. İnsanlarla ilk tanıştığımda hep  güvenerek başlarım. Hiç değişmez. Yolda  güven kırıcı davranışlar veya tutumlar olursa onu sonra  değerlendiririm. Yoksa birlikte yürüyemem, birlikte çalışamam. Ekmeğimi ve soframı paylaşamam, güvenmezsem.

“Ferrarisini satan bilge” Pamuksüzer’den yaşam kalitemiz için 10 temel tavsiye

Listeleri önünüze koyduğunuzda zorlanacaksınız

Üç, dört en fazla beş madde iyidir. Daha çok olursa ‘değeri’ azalır, sulanır, içi dolmaz. Değişir mi?  Değişir elbet, ama en çok yaşadıkların ve hissettiklerin kalır. Onlar yoksa sen de yoksun gibi.

Sadakat, adalet, güvenilirlik, keşif, iyiyi yapma, bilgelik, risk alma gibi onlarca, yüzlerce değer yazılabilir. Her biri çok içi dolu ve büyük değerler. Tercih yapmak zordur, eliniz gitmez azaltmaya, listeden silmeye.

Bu listeleri önünüze koyduğunuzda ve kendi değer listenizi yapmaya çalıştığınızda ne kadar zorlandığınızı da göreceksiniz. Bir arkadaşım listeyi önüne alıp yüzden ona indirirken ‘çocuklarımı öldürüyormuş gibi hissettim’ demişti sildiği değerleri göstererek.

Yeni yollara çıkma kararımızı verirken kişisel amaç ve değerlerimiz önemli. İyi zaman ayırıp düşünmek ve üzerine çalışmak lazım.

Değerlerimizi yaşamaktan güzel ne olabilir ki.