Girişmek ya da iş kurmak için 4 temel ihtiyacımız olduğunu düşünenlerdenim.
1-fikir 2- zayıf bağlar (network) 3- cesaret ve 4- dayanıklılık
Gördüğünüz gibi yukarıdaki gibi sıralayınca, çok da zor değil bu konuları çözmek.
O zaman, neden girişmiyoruz?
Öncelikle, uzun yıllar kurumsalda çalıştıktan sonra ve sürekli kendimize bir bahane yarattığımız için, sürekli kendimize ve çevremize çok yoğun olduğumuzu söyleyip arayışa girmediğimiz için, onlarca yüzlerce konunun uzmanı insanla birlikte çalışıp, daha çok da bir çok konuda kendimizi yeterli görmediğimiz için ve yakın çevremizdekilerin aman girişme, rezil olursun, sen bu işlerden anlamazsın, paranı ve tasarruflarını çöpe atarsın dediği için.
Ama en önemlisi cesaretimiz olmadığı ve etrafımız cesaretimizi kıran insanlarla dolu olduğu için.
Genelde etrafımızda ‘hadi bir denesene’, ‘gel birlikte çözelim’ ya da ‘sende bu kadar deneyim varken, sen yapmazsan kim yapacak’ cümlelerini hiç duymadığımız için.
Hadi o zaman gel beraber yapalım. Sen yapmazsan ben yapmazsam, kim yapacak?
İlk sıraya yazdığım ve bazen en önemli konu olarak kendimize en büyük engel olarak koyduğumuz ‘fikir’ konusunu açalım biraz.
Ne bahanelerimiz var, bir bakalım;
-Benim bir fikrim yok!
-Benim bir fikrim var ama emin değilim!
-Benim fikrim var ama çok yaratıcı değilim!
-Bizim bir fikrimiz var ama nasıl yapacağımızı bilmiyoruz!
-Bir fikrim var ama eminim yapılmıştır!
-O fikri ben düşünmüştüm ama başkaları yaptı!
-Çok fikrim var ve hangisini yapacağımı bilmiyorum!
-İyi bir fikir nasıl bulunur bilmiyorum!
Genelde yakın çevremizin de çok desteklediği, yukarıda yazılanlar gibi ‘yapmamak’ için harika fikirlerimiz var.
Ama bilelim ki, fikir her yerde ve bedava. İşe girişmek için bir engel değil. Sabahtan akşama kadar kendinize ayıracağınız bir zaman diliminde en az 10 fikirle çıkma garantisi veriyorum. İyi bir fikir bulmazsanız da Google’a yeni fikir yazın, en az bir milyon fikir karşınıza çıkacak. Seçin birini ve üzerine düşünmeye başlayın.
Dedim ya, fikir bedava ve her yerde, ama ruhunuza ve size uyacak, dert ettiğiniz bir meseleyi çözecek fikirler ve işler her zaman daha değerli. Sizi heyecanlandıracak bir amacınız olmalı. O zaman hem siz, hem etrafınızdakiler o işe daha çok inanıyor. Yoksa zaten bir yerlerde, bir şeyler üretiyorsunuz ve çalışıyorsunuz. Ben burada kendi meselenizi ve kendi fikrinizi çözmekten bahsediyorum, başkasının fikrini değil.
‘Girişimci olma kararı sizi daha çok heyecanlandıracak’
Bu kadar büyük işleri ve projeleri kurumsalda yaptıktan sonra, kasvetli ve sevmediğimiz işleri yapmaya devam etmeyelim diyoruz. Seveceğimiz ve anlamı olan işler ve konular seçersek, girişimci olma kararı sizi daha çok heyecanlandıracak
İşte bugün bu konuyu çözmek için sizlerle harika bir kitap paylaşacağım. Artık girişmek için sizi durduran ‘fikir bulma’ konusunda bir bariyeriniz kalmayacak.
Austin Kleon’un ‘Bir Sanatçı Gibi Araklayın- Steal Like An Artist’. Okumadıysanız alıp hemen okuyun derim. Okuduysanız bu gözle bir daha okuyun. Okumaya üşenirseniz de Storytel’de okunmuşu var, açın dinleyin. Okumak için ayıracağınız zaman 30-35 dakikayı geçmeyecek. Dinlemek istersenizde 1 saat 10 dakikada trafikte işe giderken ya da dönerken geçen süre içinde bitireceksiniz. Kitap, 150 sayfa ama bu sizi korkutmasın, sayfalarda bolca resim ve çizim var. En uzun sayfada ise en fazla 18 satır yazı bulunuyor.
Yaratıcı işlerin içinde olmak ve bu ekiplerin parçası olmak bana hep iyi geldi. Beraber çalıştığım insanlar beni yıllar boyu hep öyle tanımladı; çok yaratıcısın!
Ben de kişisel bilançomdaki (eskiden kişisel SWOT’ umu yapardım ve çok da işe yaramazdı!) varlık listemde, yaratıcılığı yıllarca listemin hep üst sıralarına yazdım.
İşten ayrıldıktan sonra okuduğum bu kitap sonrası, yaratıcılık ve fikir yaratma ile kendimle ilgili görüşlerim tamamen değişti.
Her sanatçıya ‘fikirlerinizi nereden alıyorsunuz?’ sorusu sorulmuştur. Dürüst sanatçının cevabı; ‘çalıyorum’ dur diye başlıyor kitap. Ve bu işin ustalıklarını ‘Yaratıcı Olmak Konusunda Kimsenin Size Söylemediği 10 Şey’ diyerek tüyoları teker teker veriyor.
‘Başlangıç sermayeniz olmadan bir iş kurun’
Bir Sanatçı Gibi Arakla, Teksas’da yaşayan Amerikalı ressam ve yazar Austin Kleon tarafından yazılmış. Austin, kendi hikayesinden ve tecrübelerinden esinlenerek, kendine aldığı notları kitaplaştırmış.
10. bölümde yazar; ‘Yaratıcılık Çıkarmaktır’ diyor ve şöyle açıklıyor; ‘Yaratıcılığın tıkanmasından kurtulmanın yolu kendinize sınırlar koymaktır’. Çelişki gibi görünüyor ama iş yaratıcılığa geldiğinde limitler ÖZGÜRLÜK demektir. Öğle tatilinizde bir şarkı yazın. Tek renkle resim yapın. Başlangıç sermayeniz olmadan bir iş kurun. Birkaç arkadaşınız ve iPhone’ unuzla bir film çekin’.
Çıkartmak demek, azaltmak demek, seçimler yapmak demek. Seçim yapmadan ilerleme şansı olmaz, tıkanıp kalırız. İlerlemek için azaltmak ve odaklanmak şart. Seçe seçe, azalta azalta gideceğiz ve gerekirse acı çekerek yapacağız bu seçimleri.
‘Bir Sanatçı Gibi Arakla’ kitabını okuduktan sonra, daha yaratıcı bir şekilde düşünmeye, cesurca yeni işlere girişmeye, ‘kopyalamak ya da araklamanın’ aslında cesaret ve ilham almak olduğu gerçeğini anladım. Elbette kendi sesimi yaratarak ve kendime has hale getirerek.
Geçerli gerekçeler, en iyiyi yapmanızın önüne engel olarak çıkabilir.
Zaman zaman düşününce yapmaktan vazgeçtiğim ve kabul etmediğim iş tekliflerinin hayatımı daha farklı şekillendireceği konusunda artık eminim. Denemekten korkmamak, merak ettiklerimizi bulmak, hatta onları iş haline getirmek ve girişmek için en iyi yöntem, kopyalamak yani ‘araklamak’. Artık netim.
‘Çok yaratıcı değil ama iyi bir araklayıcıyım’
Geçen hafta sonu dinlediğim ve çok etkilendiğim İnsider’ın kurucularından Hande Çilingir konuşmasında; ‘yeni işler ve yeni fikirler sadece inovasyon/ icatla çıkmıyor (çünkü icatlar o kadar kolay ve hızlı ortaya çıkmıyor), daha önce yaratılan iş ve fikirlerin ‘yeniden icat’ edilmesiyle ortaya çıkıyor’ diyor. Örnek olarak da 26 ülkede, binlerce müşteriye hizmet sunan ve değerlemesi milyar dolara ulaşan kendi firmasını örnek gösteriyor. İnsider öncesi özellikle Amerika’da Silikon Vadisi’nde binlerce yazılım firması yok muydu? diye örnek veriyor.
Ben artık şuna inanıyorum; çok yaratıcı değil ama iyi bir araklayıcıyım. Yine son zamanlarda kişisel bilançomu arkadaşlarla yaparken benim varlıklarım içine yazmamı istedikleri ‘iyi satıcı ve ikna kabiliyeti yüksek’ özellikleri ile de birleşince son parça da tamamlandı. Özellikle son bir yıldır, çok farklı insanla biraraya gelip dinliyorum ve onlardan duyduklarımı yada çok gezmemden dolayı gördüklerimi kafamda birleştiriyorum ki ortaya farklı ve yenilikçi işler çıkıyor. Bazen ben bile ne zaman ve nereden arakladığımı hatırlamıyorum, fikir benim diye sağda solda anlatıyorum.
Üniversiteden sonra önce ajansta çalışmak, sonra da çok sevdiğim markaları yönetmek hayalim vardı. Büyük ölçüde gerçekleşti. Ajans kısmını üniversite bitmeden elemiştim, her gün, her hafta başka markalara üretmek yerine bir markayı tutkuyla üretmek ve büyütmek hayalimin peşine takıldım. Hangi markayı yaparsam yapayım, markayla tüketicisi arasında derin bir bağ yani ‘aşk’ yaratmanın peşinde oldum. Hem Türkiye’de hem yurtdışında onlarca marka yaratan ekiplerde çalıştım. Anlatılmaz bir keyif ve heyecan: Acaba tutacak mı? Tüketici mesajı alacak mı? Dünya markası olur mu?
Artık her başarılı işin veya markanın, araklanmış ama orjinalinden daha iyi tasarlanmış, çalışılmış ve hayata geçirilmiş bir iş olduğunu düşünüyorum. Yada arakladıktan sonra eksik noktalarını çok daha iyi tamamlayarak’ ne için’ ve ‘kim için’ sorularının daha iyi cevaplanarak hazırlanmış hali gibi düşünün.
‘İlk yapmak önemli ama’
İlk yapmak önemli ama aynı fikri yada işi sizden sonra ve daha iyi yapanlar krediyi alır, daha hızlı büyütür, hatta sizin fikriniz başkasının emeği ve sabrıyla ‘Aşk Markasına’ dönüşebilir.
Beklemek için gerekçemiz kalmadı, yol yöntem belli.
Sanatçı gibi arakla, iş fikrini bul ve giriş artık.
Bir Sanatçı Gibi Arakla- Yaratıcı Olmak Hakkında Kimsenin Size Söylemediği 10 Şey – AUSTIN KLEON