Türkiye'de sosyal girişimcilik 2000'li yıllardan gelişmeye başlarken, en fazla aktif olunan sektörler; gıda, eğitim ve tarım oldu. En az hedeflenen kitleler ise afetzede, yaşlı ve LGBT+ oldu.

Son dönemde ilgi alanım, girişimlerden sosyal girişimlere kaymış durumda. Kurumsalda çalışırken daha yan yana durduğumuz ve işbirliği yaptığımız girişimler ağırlıklı sosyal girişimlerdi. Genel müdürlük yaparken son yaptığım basın toplantılarından birine, iş birliği yaptığımız girişimlerle katılmıştım. Nedeni de hem basının ilgisini onların üzerine çekmek hem de aslında sadece bira üreticisi olmadığımızı göstermekti.

Marmara Bira ve girişimcilik dersi

Yaptığımız iş birlikleri, katıldığımız ve verdiğimiz ödüllerde sosyal girişimlerin yaşaması ve onlara iş alanları sağlayacak fırsatlar sağlamak içindi. Bazı yarışmalarda mutlulukla en iyi kurum ve girişim işbirliği ödüllerini de almıştık. Blindlook, Biolive ve Ecording gibi iyi amaçları olan girişimlerle çalışmalar başlatmıştık. Daha sonra üstüne eklenen girişimlerle bu işbirlikleri, gördüğüm kadarıyla çoğalarak devam ediyor. İş birliği başlattığımız girişimlerin bazıları yoluna hızla devam ederken, bazıları zamanla sahneden çekiliyor.

Sosyal girişimler, toplumsal sorunları çözmek veya iyileştirmek amacıyla kuruluyor. Bu sorunlar genellikle ekonomik, çevresel, sağlık, eğitim veya diğer sosyal alanlarda ortaya çıkıyor. 2000’lerden sonra ülkemizde de sosyal girişimlerin sayısı ve etki alanı büyümeye başladı. Sosyal girişimlerin kurulması ve yaşaması için, bireylerin ve kurumların desteğine ihtiyaç var.

Bazen bireysel gönüllülükle, bazen de maddi destek olarak yapacağımız bağışlarla ayakta kalmaya ve üretmeye  devam edebiliyorlar. Aynı şekilde kamu ve özel sektöründe sosyal girişimlere katkısı devamlılıkları açısından son derece önemli. Dünya Bankası ile geçtiğimiz yıl yapılan araştırmanın sonuçlarını, Türkiye Sosyal Girişimcilik Ağı (TSGA) 1500’e yakın sosyal girişimi(1233) ve sosyal girişimlere (324) destek aktörünü kataloglayarak kullanıma açmış. Oradan ulaşabildiğim verilerde gözüme çarpan bazı bilgiler şu şekilde;

En fazla aktif olunan sektörler; Gıda, Eğitim ve Tarım

En fazla hedeflenen kitleler; Kadın, Kırsal kesim ve Kentli kesim

En az aktif olunan sektörler; Barınma, Yapı ve ve İnşaat, Enerji

En az hedeflenen kitleler; Afetzede, Yaşlı ve LGBT+

Coğrafi Kapsam Dağılımı; 37% Ülke geneli, 63% mahalle, semt,şehir düzeyinde

Yasal Yapı durumu; 43% Kooperatif, 18% Dernek, 16% Limited şirket

Deprem öncesi yapılmış bir çalışma olması sebebiyle yeni dönemde bazı rakamlar da değişmiş olabilir. Ama özeti bu.

Sosyal girişimler konusunda en iyi çalışan kurumlardan biri de Impact Hub. Sosyal girişimcileri, yenilikçileri, liderleri,  fark yaratanları bir araya getiren, dünya çapında 100’den fazla şehirde bulunan küresel bir ağ. Zaten kendisi de bir sosyal girişim. Sosyal girişimlerin kurulması, çoğalması, yaşaması ve desteklenmesi amacıyla kurulmuş. Impact Hub 24.000’i aşkın üyenin oluşturduğu kapsayıcı bir topluluğa ev sahipliği yapıyor. Türkiye’de ise İstanbul ve Ankara’daki hubların yanı sıra İzmir’de küresel topluluk ortağı Originn’le yer alıyorlar. Çok güzel buluşmalar, konferanslar ve projeler yapıyorlar.

Ama benim en çok ilgimi çeken işleri, Impact Hub Ankara’nın kurucularından geçtiğimiz haftalarda dinlediğim Sosyal Klinik projesi oldu. Sosyal Klinik, sosyal girişimlere yönelik bir yardım masası mantığıyla işleyen ve girişimlerin sağlıklarını artıran çözümlere ulaşmalarını kolaylaştıran bir destek modeli. Erken aşama ve büyüme dönemindeki girişimcileri, alan uzmanlarıyla bir araya getirerek işletme başarısını artırmayı hedefliyorlar.

Sosyal Klinik girişimcilere, etki modelleri, iş modelleri ve yönetişim modellerinin geliştirilmesi için destek olurken, bu modellerin birbiri ile uyumu ve bütünleşmesine yönelik öneri ve müdahalelerde bulunuyor. Kapasitesi dahilinde, verilen destek tiplerine uygun ihtiyaçları olan tüm sosyal girişimlere açıklar.

Başvurmanız durumunda 5 aşamadan geçiyorsunuz. Öncelikle ön değerleme aşaması, arkasından ikinci aşamada nihai değerleme sonucu size bildiriliyor. Üçüncü aşama ise müdahale aşaması, dördüncü aşama ise teşhis ve tedavi görüşmeleri belirleniyor son aşama ise mezuniyet ve klinikte destekçi olarak kalma fırsatı.

Başvurmak için sosyal girişim olma şartlarını yerine getirmeniz gerekiyor. Girişiminizi sosyal ve çevresel bir sorunu çözmek amacıyla kurduysanız (ya da kurmak istiyorsanız), girişiminizin gelir elde etmesi için ticari faaliyetler gerçekleştiriyorsanız (ya da gerçekleştirecekseniz), karınızı sosyal/çevresel amacınıza yatırıyorsanız (ya da yatırma amacındaysanız) ve iş, etki, yönetim modelleriniz birbiri ile uyumlu ise sizi bir sosyal girişim olarak kabul ediyorlar ve kliniğe başvurabiliyorsunuz.

Klinikte uzmanlarla yapılan görüşmeler sonucu teşhisiniz size bildiriliyor. Başka bir girişimle evlenebilir/ birleşebilir farklı girişimlere ayrılabilir/boşanabilir hatta girişiminizi öldürebilirsiniz. Program, her sosyal girişimin etkisini derinleştirmek için kendine özgü ihtiyaçları ve zaman planlaması olduğu varsayımıyla hareket etmekte. Programdan yararlanma miktarı ve süreci esnek olarak tasarlanıyor, desteğin niteliği ve sürekliliği girişimin özel gereksinimlerine ve destekten faydalanabilme durumuna göre uyarlanabiliyor.

Sosyal girişimler için sunulan bu programın içeriği ve uzmanlardan alınan görüşlerle müdahaleler yapılması bana çok anlamlı geliyor. Büyük şirketlerin büyük bütçelerle danışman şirketlerle çalışma lüksüne karşılık bu yapılanma sosyal girişimlere çok önemli bir destek olmuş. Daha önce hiç duymadığım ve görmediğim bir uygulama olduğu için heyecanlanmış olabilirim, hatta parçası olmak için de tekrar konuşacağım. Sosyal girişimlerin yaşaması için destek olmak ve katkı sağlamak hepimizin ajandasında olmalı. Tek başımıza çözemeyeceğimiz işler ve meseleler toplulukla ve birlikte her zaman daha kolay çözülebiliyor.

Sen hiç girişimci oldun mu?