Geçtiğimiz hafta, Boğaziçi Üniversitesi’nin efsane hocalarından Prof. Dr. Güven Alpay’ın ve çok sevgili diğer akademisyenlerin davetiyle girişimcilik dersine konuşmacı olarak katıldım. Üç yıldır her dönem büyük keyif alarak gençlerle buluşmaya devam ediyorum. Beşinci kez bu ders kapsamında bir araya geldik. Yine bu dersin en sevdiğim özelliklerinden biri, katılan tüm 4. sınıf İşletme öğrencilerinin girişimcilik projelerini hazırlayıp dönem sonunda bir jüriye sunmaları. Jüri, hem hocalardan hem de mezun iş insanlarından oluşuyor.
Klasik iş ve hayat akışımı anlattığım sunumun dışına çıkarak, aslında onların hayatta her şeyi yapabileceklerini ve ne isterlerse olabileceklerini söyledim. Sınıftan gelen zekice sorular, sınıfın enerjisi ve kafasında iş projesi olan gençlerin dersten sonra yanıma gelmesi beni heyecanlandırdı. Ve ‘senden/sizden her şey olur’u çok inanarak söyledim.
Genel müdür ya da CEO olmanın çok zor ya da çok önemli olmadığını, asıl önemli olanın bu yolculuk ve bu yolda alınan keyif ve tatmin olduğunu anlattım. Hedefi genel müdür olmak diye koyanların klasik kalıplarda kalacağını, birbirini ezerek ve sonunda fazla keyif almadan o pozisyonlara çıkacağını gözlemlediğimi paylaştım.
Tepe bir role çıkmak için her yol mübah değil
Asıl mesele, o yolda sevdikleri işleri yapmaları. Sadece hedefe ulaşmak için yapılması gerekenleri yaparlarsa, bugün kızdığımız ve beğenmediğimiz profillerden farkımız kalmayacağını da anlatmaya çalıştım.
Amaç, genel müdür ya da tepe bir role çıkmak için her yolu mübah görmek olmamalı. Global şirket kültürlerinin ve patronların dayattığı ofis içi çalışma, kıyafet kuralları, davranışlar, üye olunan dernekler gibi sevmediğimiz işleri yapmak yerine, içimize sinen ve sevdiğimiz bir şekilde yükselmenin anlamlı olacağını; yoksa kendi işimizi kurduğumuzda ya da daha alt pozisyonlarda kalarak ya da küçük şirketlerde daha küçük maaşlarla da çok mutlu olabileceğimizi konuştuk.
Gençlerin derse ilgisi çok yüksekti. Geçen sene bu derse girip mezun olan bir öğrencinin, yine benimle sohbet etmek için derse gelmesi, günün en unutulmaz olayı oldu. Bu öğrencinin, hayalimdeki işlerden birinde çalışmaya başlayacağını duyunca, onun adına ben heyecanlandım.
Hayal kırıklıklarımı, hatalarımı ve pişmanlıklarımı da konuştum. Hiç bu kadar açık olmamıştım sanırım. Öyle sorular geldi ki, gençler adeta yaşadığım krizleri çalışıp gelmişler. Mikkeller birası ve ev biracıları krizlerini ve sonuçlarını anlattım. Bu krizleri yönetirken daha iyi ve samimi olmamız gerektiğini de sözlerime ekledim.
Tepe rollere yükselenler için gizli kurallardan biri nedir?
Üst pozisyonlara çıkıp sadece benzer insanlarla ve benzer pozisyonlarda konuşunca, hedeflerimiz, konuşma dilimiz, yaşadığımız yerler de aynı oluyor.
Tepe rollere yükselenler için gizli kurallardan biri de: Hatalarını ve pişmanlıklarını açıklama, hiç hata yapmadın ve hep mutlu oldun pozunda devam et. Zayıflıklarını gösterme ki; “İşini ne güzel yönetmiş, ne mutlu bir aile hayatı var, ne kadar samimi,” desinler.
Dersten sonra hocaların her zamanki nezaketiyle Kennedy Konukevi’nde, Boğaz’ı en güzel gören konumda yer alan binada okulun öğle yemeklerinden yedik ve ders üzerine sohbet ettik.
Hocaların, gençlerin anladığı dilden konuşmamı ve yaptığım işleri basitçe anlatmamı takdir etmeleri beni mutlu etti. Yaptığınız işlerin ulaşılabilir olduğunu ve çok isteyen ve çalışanların bu yollardan geçebileceğini göstermek çok önemli dediler.
İstanbul Üniversitesi’nde İşletme okuduğum dönemde, 40 yıl önce, ne derste ne de bir konferansta dışarıdan bir konuğun geldiğini hatırlamıyorum. Hocaların iş dünyasından konuk almasını çok değerli buluyorum. Her gidişimde beni en çok etkileyen, hocaların tüm enerjilerini gençlere ayırıp zor şartlar altında sabırla ve umutla çalışmaları.
Gençlere neler söyledim?
Gençlere söylediklerim arasında şunlar vardı: Sakın bizi, genel müdürleri gözünüzde büyütmeyin. Aranızdan çıkan Köy Okulları Değişim Ağı kurucusu Mine’nin, Blindlook kurucusu Sadriye’nin, Cihat’ın yaptıkları işler, bizim yaptıklarımızdan çok daha önemli ve değerli. Siz de ne yapacağınıza karar verirken, ne olmak istediğinizi iyi anlayın.
Sizi hangi üretim mutlu edecek? Hangi iş için “Bravo, ne güzel olmuş,” cümlesini duyarsanız güzel uyuyacaksınız? İşte bunları düşünün, hayal edin, okul sıralarında bunları bulmak için çaba sarf edin. Sorun, yazın, peşine düşün.
Okuldan çıktıktan sonra, iki genç girişimci ile toplantım vardı. Efe, İskoçya’da ortağıyla Türk baharatlarından ürettiği cin markasını büyütmeye çalışırken, Mert, karbon ayak izini azaltmak isteyen kurumlar ve çalışanlar için şahane bir projeyi hayata geçirmek için ter döküyor.
İşte bana göre gerçek işler bunlar. Bunların hayata geçmesi, büyümesi ve üretimi, bu işleri kurmak, kurumlara satmak, 30’larınızdan önce bunları yapmak, hiçbir pozisyonda alamayacağınız keyifler. Bu gençlerden ne CEO’lar, ne girişimciler çıkar.
Geçtiğimiz hafta yılda iki kez yaptığımız Genwise mezun buluşmamızı yaptık. 45+ yaşların üçüncü çeyreklerinde üretime devam etmeleri için çalıştığımız bu projede, mezun sayımızın ve ortaya çıkan işlerin artması bizi mutlu ediyor.
Buluşmada önce 4. çeyreğine adım atan, kafasında hâlâ birçok plan olan iletişim gurusu, sivil toplum dünyasının önemli isimlerinden ve benim Efes’te akıl hocam olan kriz yönetimi üstadı Necla Zarakol’u dinledik.
7 sene düşünüp soda markası kurdu
Necla hanım, “Sevdiğiniz işi yapın, gerekirse yeniden başlayın,” diyerek 43 yaşında TRT ve basında çalıştıktan sonra emekli olup kendi şirketini kurmuş, pek çok şirkete iletişim hizmeti vermeye devam eden bir profesyonel. Hâlâ üretmeye tüm gücüyle devam ediyor. Genwise’da en keyif aldığımız şey, bizim kafamızdaki insanlarla bir araya gelmek, işlerine destek olmak ve çıkışta bira içip sohbet etmek.
Çok iyi bir avukatlık kariyerine sahip bir mezunumuzun, 7 sene düşünüp Genwise sonrası moda markasını kurması, en iyi bankalarda çalışmış bir mezunumuzun el işlerinden üretime geçmesi, yine büyük perakende firmalarında insan kaynakları direktörlüğü yapmış bir arkadaşımızın 55 yaşında kendi işini kurarak ofisini kendi boyaması, gençlerimizin girişimlere girip çalışmaya başlamaları ve haftalık haber bülteni yayınlamaları, parçası olmaktan büyük mutluluk duyduğumuz adımlar.
Kurumsalda devam eden arkadaşlarımızın da ceplerinde bir B planı, hatta iş planı olması, insana büyük bir güç ve kafa rahatlığı sağlıyor.
Benim yaşlarımda ya da 40’lı yaşlara gelindiğinde başlayan, “Bu mudur? Hayat böyle geçmez, başka bir şeyler olmalı,” sorularının cevaplarını farklı kuşaklarda ve farklı kültürlerde bulacağımı biliyordum.
15 yıldır biriktirdiğim ve mutlu olacağımı hissettiğim her işe el atmanın, merak eden insanları bulup onları bu işe itmenin zevkini yaşıyorum. Sizden farklı insanlarla tanışın, yaşı, cinsiyeti, kökeni, dili ne olursa olsun sorun ve dinleyin. Ortağınız, yeni işiniz, yeni bakış açınız oralarda olabilir.
Olmasını bile düşünemeyeceğimiz olayların her an, her gün yaşandığı, “Bundan daha kötü ne olabilir ki?” sorusunu sormaktan yorulduğumuz ve çaresiz hissettiğimiz zor günlerimiz bitmek bilmiyor.
İşte bu zor günlerde, gençlerle buluşmak, onlardan öğrenmek, bildiklerimi paylaşmak, benimle aynı kuşakta olanların hayallerinin içinde olma şansına sahip olmak ve benden bir üst kuşakta olup bana ilham veren insanları tanıma ve aynı masada oturma ayrıcalığına sahip olmak, umutlarımı, yaşama sevincimi ve üretme azmimi büyütmeye devam ediyor.