Bugün bir anket yapsak ve ‘yaptığınız işte ne kadar mutlusunuz? diye sorsak, sizce alacağımız olumlu ve olumsuz cevap yüzdesi ne olurdu? Etrafımız bu kadar olumsuz haberle sarılmışken ve kendimizi, ailemizi, işimizi ve en önemlisi aklımızı olan bitenden uzak tutmaya çalışırken bu soruya;
a-) Çok mutlu
b-) Mutlu
c-) Eh işte
demek bile içimizden gelmiyor değil mi?
Elimizi kolumuzu kaldıramazken, ne olup bittiğini anlamaya, öğrenmeye çalışırken, çalışmaya ve üretmeye devam etmek, yaptığımız işten keyif almak iyice zorlaşıyor. Nasıl iyi olabiliriz ki?
Hepimizin desteğe, ilgiye, sevgiye ve saygıya en çok ihtiyaç duyduğumuz dönemler. İşte, evde, okulda, olduğumuz her yerde kol kola girme, düşeni kaldırma zamanı. Düşmek için o kadar çok nedenimiz var ki.
Bu kadar ağır ve kasvetli hatta bir o kadar da sıcak günlerde performans görüşmeleri, yeni kpı’ları konuşma, hatta yeni misyon, vizyon yazma zamanı değil. İşte bu zor zamanlar çalışanın, yeteneğin desteğe en çok ihtiyaç duyduğu zamanlar. Bir benzerini hep beraber pandemide yaşamıştık.
Hiç yaşamadığımız bir deneyim karşısında ne kadar hızlı kararlar almış, tüm arkadaşlarla iletişimi en üst seviyeye çıkarmış hatta hiç yapmadığımız kadar bilgilendirme ve birbirimizi destekleme görüşmeleri yapmıştık.
Belki de birkaç ay içinde geçen bir yılda aldığımızdan daha çok iyi kararlar almıştık, en çok zaman ve para harcadığımız ‘yapılsa ne güzel olur, kısacası bana bir faydası yok’ işlerin hepsini ortadan kaldırıp sadece ‘yapılması şart olan işler’e odaklanmıştık, iş yapıyor görünmek için yapılan toplantılar ve raporlar hepsi ortadan kalkmıştı.
Ne gerekiyorsa, ne kadar gerekiyorsa o kadar yapmıştık. Gereksiz tüketimden uzaklaşmak gibi düşünün, ihtiyacınız kadar satın alın. İhtiyacınız kadar üretin, gereksiz işlere, raporlara, makyaj işlere ihtiyaç yok ve bir daha olmayacak.
Gereksiz işler ve pozisyonlar üretmeyeceğiz, işte o zaman insanlar yaptığı işlerden keyif alacaklar. Yaptığı işi anlamlı bulmayan ve ne işe yaradığını anlamayan bir insana o işi ne kadar yaptırabilirsiniz.
Birbirimizi yukarı çeken, moral veren işlere ve uygulamalara rotayı kırmıştık. ‘Yapacağız, edeceğiz’, cümleleri yerine ‘yaptık, bitirdik, uygulamaya aldık’ eylem cümlelerine geçmiştik.
‘Ona sormak lazım, onay almak lazım, bütçesi ne kadar ki?’ gibi yapmama ve zaman kazanma soruları yerine, ‘yapıp geçelim, kesecek başka bir şey buluruz’ onaylarını hep beraber vermiştik.
Açık olmak lazım, konuşmak lazım, sorunu masaya yatırmak lazım, sorunu görmek lazım, işte o zaman hepimiz üstümüze düşeni yapmış olacağız.
Her dönem tek işimiz bütçe tutmak ve işi büyütmek olamaz. Yaptığımız her işin, aldığımız her kararın tüm paydaşlarımıza etkisini düşünmek zorundayız.
Güç savaşlarının, ‘en çok işi bizim takım yapıyor, akşamları en geç çıkan takım bizim takım’ diye övünen yöneticilerin devri artık bitiyor.
Liderlikte anlam ve etki yaratmanın gücü
Lider ve yönetici olmanın sorumlulukları var ve oldukça ağır. ‘Bir veya iki kişi’yi dinleyerek ve sadece sadece o iki kişiyi mutlu ederek lider olunmuyor. Ne iş yaparsak yapalım, üstümüze düşeni yapalım, sözümüz varsa söyleyelim, eyleme geçeceksek de artık durmayalım. ‘Onu yapmalı, bunu yapmalı, biri yapsa ne iyi olur, siz başlayın biz arkanızdan geliriz’ diyerek bir yere varılmıyor. Örnek ve rol model olunmuyor. Hepimiz kariyerimizde arayışlar peşindeyiz. İşimi nasıl daha iyi yaparım, kimi takip etmeliyim, kimden ilham alırım sorularını birbirimize soruyoruz.
İyi örnekleri çoğaltmalı, etki yaratan işler yapmalı ve cesur kararlar almalıyız.
Lider, CEO veya genel müdür demek, sadece içinde bulunduğu organizasyona veya bağlı bulunduğu merkeze sorumlu ve onların dediğini uygulayan kişi demek hiç olmadı, olamaz.
Lider demek, yaptıklarıyla, söylemleriyle, davranışlarıyla, eylemleriyle kitleleri peşine takıp amacına inandıran ve harekete geçiren kişi demek.
İş hayatında iyi işler yapan, yaptıklarını iyi anlatan, iyi işleri, iyi örnekleri çevresine yayan liderlerin olduğu kurumlar, girişimler insanların mutlu çalıştığı yerler ve şirketler olacaktır.
Her sene yapılan çalışan memnuniyeti anketi sonuçlarına göre iş olsun diye yapılan raporlar ve alınan içi boş aksiyonlar kafamızı değiştirmeye yetmeyecek.
Kendi kariyerini ve işteki mutluluğunu sorgulayan liderlerin işlerinde ve ekiplerinde olumlu bir etki yaratmasını bekleyemeyiz.
Ama iyi liderlerin işine bağlı ve işini seven iş arkadaşları için iş iklimini yaratmak ve değişimde öncülük yapmak, yapılacak işler listesi’nde en önemli gündem maddesi olmalı.
Daha çok çalışan ve lider bu soruyu hergün birbirlerine sorduklarında, mutlu çalışan sayısı katlanarak artacaktır.
Yolculuğu sen başlat, peşinden gelen çok olur.
Çünkü, yolculuk ‘sen’sin.