İş görüşmesine katılan iki kişinin ortak ve tek amacı var; boş pozisyonu doldurmak. Yani ihtiyaç duyulan o işi yapmak için işi bilen ya da yeni öğrenecek birine ihtiyaç var. İşte siz de tam da bu sebepten dolayı iki koltuktan birinde oturuyorsunuz.

İlk defa işe gireceksiniz, iş değiştireceksiniz veya piyasayı ve koşulları anlamak için kendinizi test edeceksiniz. Her koşulda iş görüşmesi sizin işiniz. Sizin işiniz derken işi almak veya alamamak size kalmış demek istiyorum.

İş görüşmesine katılan iki kişinin ortak ve tek amacı var; boş pozisyonu doldurmak. Yani ihtiyaç duyulan o işi yapmak için işi bilen ya da yeni öğrenecek birine ihtiyaç var. İşte siz de tam da bu sebepten dolayı karşılıklı iki koltuktan birinde oturuyorsunuz.

Görüşmeyi yapan ve en iyi adayı bulmaya çalışanla, işi almaya çalışan ve en iyi olduğunu ve pozisyonu hak ettiğini gösteren kişi arasındaki görüşme aslında güzel bir düello. Ve genelde bu görüşmeleri yöneten kişinin, işi bilen ve seçme yetkisi elinde olan işe alım tarafı olması beklenir.

İki taraf da genelde böyle davranır. İşe alım yapan insan kaynaklarcı (İK’cı) “Burada patron benim, hadi sorduğum sorulara en iyi cevapları ver ve beni etkile” havasındayken görüşmede işi isteyen ve stresli olan taraf “Sorulara iyi cevap verebildim mi, benden daha iyisi çıktı mı ve daha önemlisi işi alabilecek miyim” kaygısı taşır.

Benim iddiam ise görüşmeyi iyi bir hazırlık ve görüşme öncesi ve esnasındaki davranış ve söylemlerinizle sizin yönetmeniz mümkün.

Görüşmede kendinizi iyi anlattıktan ve gerekli sorulara gerekli cevapları verdikten sonra işe alım yapana sormanız gereken tek bir soru vardır: “Neden bu işi ve sizi seçmeliyim, beni ikna etmenizi istiyorum.”

Yeni Bir Lider Derneği’nde gençlerle soru-cevap çalışması yapıyoruz.

İş görüşmelerinin birinci şartı pratik yapmak. Evet daha çok iş görüşmesi yapmak, çalışmak istediğiniz şirketleri belirlemek için kafa avcıları ile tanışmak, arada nedensiz kahve buluşmaları yapmak, piyasayı takip etmek ve koklamak.

Geçmişte daha az iş imkanı ve memnun olduğumuz işlerde çalışırken başka işlere görüşmeye gitmek iyi karşılanmazken, şimdi ise iş görüşmesi yapmayan hatta 3-5 yıl içinde iş değiştirmeyenlere iyi gözle bakılmıyor.

İşinizden çok memnun olsanız bile her yıl en az beş iş görüşmesi yapın. Hangi seviyede olursanız olun.

Çalıştığınız sektörde veya farklı sektörlerde neler konuşuluyor, teknoloji kullanımı nasıl değişiyor, hangi özellikler ve yetkinlikler öne çıkıyor gibi soruların cevaplarını alarak ve yeni insanlar tanıyarak bağlarınız arasına eklemek gelecek için oldukça faydalı olacaktır.

Bundan 15-20 yıl önce üniversite bittiğinde başlayan ve daha kolay olan bu iş süreci artık üniversitede gençlerin iyi staj bulma heyecanıyla başlıyor. Tüm gençler zorunlu stajlar dışında da neredeyse her yaz çoğu zaman kış sezonu için de uzun dönemli staj avında oluyorlar. Staj için onlarca testten, onlarca görüşmeden geçip uzmanlaşıyorlar. En büyük şikayetleri de uzun saatler süren ve birbirinin aynı olan bitmeyen -insansız- bilgisayar ile yaptıkları mülakat elemeleri.

Hatta liseli arkadaşlar yurtdışı üniversite başvurularında öne çıkmak veya okuyacakları bölümü daha iyi tanımak için staj -dolayısıyla- iş görüşmesi maceralarına 15-16’lı yaşlarda başlıyorlar. Büyük avantaj, ne kadar çok görüşme, o kadar pratik ve deneyim.

İkinci kuralımız, görüştüğünüz şirketin en büyük problemlerini öğrenin ve geçmişte sizin çözdüğünüz bir problemle ilişkilendirin ve çözebileceğiniz güvenini yaratın.

İş görüşmesinde kendinizi o kadar iyi hazırlayın ki, karşınızdaki kişi sizi iş için aranılan özellikler için hızlıca kafasında eşleştirsin.

Genellikle ilk görüşmeyi yapanlar son karar verici olmazlar. Ama onlar karar vericiye sayısını azalttıkları adayları sunarken seçtikleri kişiler için bir neden belirtmek zorundadırlar. İşte bu nedeni o kişiye anlattıklarınızla siz vermelisiniz.

Geçen hafta buluştuğum bir arkadaşım yıllar sonra iş görüşme işine hızlı bir dalış yaptı. Yeni bir hikaye yazmak için enerji dolu ve yıllardır yapmadığı sayıda görüşme yapıyor.

Sayı olarak değer setine uyan ve yapmak istediklerini yapabileceği şirket sayısı da bir elin parmakları kadar.

Ama en iyi yaptığı şey, görüşmeye gitmeden, gittiği şirketin en büyük sıkıntılarını farklı kaynaklardan öğrenip, yöneticinin hatta kurucunun derdine görüşmede eski deneyimleri ile birleştirerek çözümler üretmek olmuş.

Toplantıyı sizin yönetmeniz demek, işe alımcının (kim olursa olsun, İK’cı veya iş sahibi departman yöneticisi hatta patron veya kurucu) ihtiyaçlarını önceden öğrenip, üzerine çalışıp öyle cevaplamanız demektir. Hatta işe alım ihtiyacında olmasa bile sizi almak için düşünmeye başlamasını sağlamaktır.

Sonuç, arkadaşımın elinde istediğinden ve düşündüğünden daha fazla teklif var.

90’ların başı. İşe yeni girmişim, Neil adlı danışmanla çalışıyoruz.

Birden fazla iyi teklifi aynı anda almanız, dünyanın en güzel problemlerinden biridir. İyi hissedersiniz, kendinize güveniniz artar, taleplerinizi daha yüksek sesten söylersiniz ve karşınızdakinde en iyisini biz aldık ve kaçırmadık hissini yaratır, işe daha rahat bir giriş yaparsınız.

Maaş ve gelir paketi pazarlığı, genelde bir kere ve ilk girişte yapılır, elinizde birden fazla teklif varsa daha cüretkar olabilirsiniz.

Bir başka kural, iş görüşmelerinde kurduğunuz ilişkileri ve bağları işi almasanız veya alamasanız da devam ettirin. Yıllar sonra başka işlerde ve ortamlarda karşılaştığınızda eski günleri iyi anmakta ve akılda kalmakta fayda var.

İşe alım konusu bana göre şirketlerin ve tepe yönetimin en önemli konusu ve sürdürülebilir başarı için kritik. Bu konuda tüm şirket çalışanları en tepeden en yeni başlayanlara kadar sorumluluk almalı.

Şirketle ilgili her yazı, çalışanların sözleri ve davranışları, yeteneği çekme veya itme konusunda önemli rol oynuyor.

Benim en sevdiğim kural ise kariyerinizi LinkedIn’de ve siz inşa edin. Yapmak istediğiniz işi ve üretmek istediğiniz alan ve konuyu belirleyin. O konuda araştırma yapmaya, sürekli yazılar yazmaya ve içerik üretmeye başlayın. Sürdürülebilirlik, kurumsal iletişim veya sivil toplumun bir alanı tutkunuz ise o konuda görüşlerinizi yazmaya ve bu konudaki iyi isimleri takibe alın. Konunun uzmanları ile bolca iletişime geçin, gittikleri yerlerde olun, tanışın.

Tanıştığınız veya iletişimde olduğunuz her insan aslında bir sonraki iş arkadaşınız olma potansiyeli taşır.

Hatta çalışmak istediğiniz veya görüşme yapacağınız şirketin bu konulardaki uygulamaları ile ilgili yazılar yazabilir, iş görüşmesi öncesi profilinizi cv yerine LinkedIn’den inceleyen “işe alımcı”ları yakalayabilirsiniz.

Amaç sevdiğimiz işi yapmak ve amacı ve değerleriyle size uyan bir iklimde çalışmaksa iş fırsatları her yerde olabilir.

Yeteneği çeken geleceği garanti altına alır.