Yapılmamışı yapmanın keyfi her pozisyondan ve maaştan büyüktür! Organizasyonlarda yükselmek hatta en tepeye çıkmak için farklı yollar ve seçimler yapmak mümkün.
Bu konuda okunabilecek çok iyi kitaplar ve makaleler var. Hatta canlı örneklerden ilham almak için podcastler dinlemek de mümkün. Çok komplike bir konu değil bana sorarsınız. Ama kişiden kişiye, kurumdan kuruma, tepe yönetimden tepe yönetime değişebilir.
Aynı kişilik özellikleri ve yetkinliklerle bir kurumda en tepeye kadar çıkabilirken, aynı özellik ve yetkinliklerle başka bir kurumda iş aramanız söylenebilir.
En önemsediğim konu, kendi kişisel değerlerinizle kurum değerlerinin bütünleşmesi. Bu durum bireysel olarak başarı şansınızı ve performans göstermenizi kolaylaştıracaktır. Mutlu olarak işe gittiğinizde yarattığınız değer de katlanacaktır. En azından benim için hep öyle oldu. Yataktan mutlu kalkıp işe gittiğim günlerle, zor kalktığım ve suratsız gittiğim günlerde ortaya çıkarttığım iş sonuçlarında dağlar kadar fark oldu.
Mutlu çalıştığım günlerde, bütün bir yıl bekleyip tatile gittiğimde, tatil bitse de işe dönsek diye gün saydığım çok olmuştur. Ya da tatilde telefonum çalmayıp huzursuzlandığım.
Hepimiz genel müdür ya da CEO olacağız diye bir kural yok. Bazı arkadaşlarımın 20 yıl aynı pozisyonda kalarak daha mutlu olduklarını deneyimleme şansım oldu. Hatta yurt içinde ve yurt dışında önerilen daha büyük pozisyonları reddedenleri gördüm. “O kadar sorumluluk almaya ne gerek var, ben işimi iyi yapıyorum ve başkasına hesap vermek istemiyorum” demek de bence bir seçim.
Benim yolculuğumda genel müdür olacağım hedefi yoktu, hiç olmadı. Hatta olmamak için kendime göre çok sebeplerim vardı. Okuduğum üniversite, şirkette kimseyi tanımamam, daha önce başka bir yerde iş tecrübemin olmaması ya da etkili bir networkün parçası olmamam gibi.
Benim için en önemli kriter sevdiğim işi yapmak ve o işi bir süre sonra başkasına devrederek yeni heyecanlara yelken açmaktı. O yüzden ilk 10 yıl neredeyse tüm departmanlarda ondan fazla pozisyonda çalıştım. Her yıl kartvizit basmak zorunda kaldılar. Aynı işi 3 yıl yaptıktan sonra, sırada ne var sorusunu soracağımı biliyorlardı. Ona göre ben sormadan ya da iş aramadan her seferinde önüme yepyeni bir iş, marka hatta ülke sunuyorlardı. İşe yaradı.
Pozisyonun ne olduğuna bakmaksızın en sevdiğim işler, uçtan uca benim sorumluluğumda olan işlerdi. Müdür, direktör olmadan, şef ya da uzmanken de, her verilen işi şirketin sahibi sorumluğunda yerine getirmeye çalıştım. Hem de büyük keyifle.
En uzun pozisyonum 16 yıl yaptığım genel müdürlük oldu. 31 yıllık iş hayatımın yarısı. Ama 3 farklı coğrafyada ve bir ülkede en fazla 4 yıl kalarak. Rusya, Türkiye, Rusya, CIS ve Türkiye.
Keyifli bir kariyer için benim kendime koyduğum 7 kural var, birçoğu yıllar içinde oluşmuş olabilir. Bazıları ise işten öncede hep benimle olan aileden, çevreden, kitaplardan, filmlerden kısacası hayattan öğrendiklerim.
Kolay kolay değişmedi, hâlâ onları cebimde gittiğim her yere taşıyorum ve yaymaya çalışıyorum.
Yedi kuralımı yazarken karşılarına da bende olmayan ama başkalarında gördüğüm ve işe yaradığına şahit olduğum karşıt tezleri de (versus) yazmak istedim. Ama açıklama yazdıklarım benim seçtiğim kurallar, karşıt tezleri düşünmeniz için size bıraktım, ben bir yorum yazmadım.
Onları çalıştığınız yerlerde deneyimlerseniz şaşırmayın istedim.
Hep duyarız; tek bir cevap yoktur!
-Herkes için güven yarat vs patron veya C level’a yakınlık: Çalıştığım ya da birlikte olduğum arkadaşlarda aradığım en önemli özellik. Güven duymadığım insanlarla aynı odada bile bulunmak istemem. Bana duyulan güveni sarsmamak en önemli ilkelerimden. Basamakları çıkarken yarattığınız güven en önemli faktör olmalı. Hem astlarınız hem de üstleriniz size her konuda güvenmeli. Güven duymadığınız arkadaşlara işi, raporu, fabrikayı teslim etmek istemezsiniz. İşini en iyi yapan olsa bile. Doğruluk, dürüstlük ve adil olma işin temeli bana göre. İşe giderken aynı odada çalıştığımız, iş teslim ettiğimiz, bütçe teslim ettiğiniz arkadaşlara gözünüz kapalı anahtarı verip çıkmanın rahatlığı hiç bir şeyde olamaz.
-Kendine has ol vs kurumun üst düzeyinde bulunanlarla aynı özelliklere sahip ol: Çalışırken size benzer ya da aynı yetkinliklerde olmayan insanları tercih etmek iyidir. Farklılaşın, değişik alanlarda sözünüz olsun. İşle ilgili olmasına gerek yok. Farklı insanlara sizi tarif ettirdiklerinde, aynı özellikleri söylemelerini sağlayın. Size ait özellikler bulun, yoksa üzerine çalışın. Yenilikleri takip edin, araştırın. Yeni teknolojiler, trendler sizin işiniz olsun. Meraklı olun. Yeni insanlarla tanışın, farklı topluluklara katılın. Bazen hiç beklemediğiniz bir toplantıda sizin bildiğiniz bir konu projeye dönüşür ve tek bilen siz olduğunuz için projeyi yönetmek size kalır. Pozisyon ve yaştan bağımsız.
-Dayanıklı ve cesur ol vs kararları oluruna bırak: Karar vermekten korkmayın, verdiğiniz kararın arkasında durun. Hata yaptığınızda, astınıza veya üstünüze “Benim hatam” demeyi öğrenin. Hata yaparak öğrendiğinizi tekrarlamaktan kaçınmayın. Cesur olun, başkasının girmediği alanlara ve konulara girin. Girdikçe ve öğrendikçe cesaretiniz artar. Zor konuları çözmek için sizin kapınızı çalarlar. Her yeni konu, bir sonraki işte daha rahat olmanızı sağlayacaktır. Cesaretiniz ve dayanıklılığınız sayesinde bu kafadaki insanlar sizinle çalışmak isteyecektir. Her yeni iş size ve ekibinize gelecektir. Merdivenleri çıkarken ikişer üçer çıkmanızı kolaylaştırır.
-Girişimci kafası ve yenilikçi ol vs risk alma, olanı devam ettir: Yenilikleri, yeni insanları kucaklayın. Farklı olan kişileri ve işleri izleyin. Girişimlere ve girişimcilere yakın durun. Yapılmamışı yapmanın keyfi her pozisyondan ve maaştan büyüktür. Fikri bulmak zor değil, hayata geçirmek zordur. Her kafadan bir fikir/ses çıkar, ama bir kişi yapar ve kahraman olur. Girişimci kaslarınızı güçlendirin. Değişimi başlatın, arkanızdan gelenleri destekleyin. Farklı kafada düşünen insanlara denemeleri için yol açın. Fark yaratmanın tek yolu budur.
-Düşündüğünü söyle vs duyulmak istenenleri söyle: İnandıklarını söylemekten korkma ve vazgeçme. Çalıştığın işi ve konuyu en iyi sen bilirsin. Başkalarını dinle, tart ama bildiğin ve inandığın yol, doğru yoldur. Fikirlerin duyuldukça, etki alanın artar. Senin fikrin her zaman yapılandan farklı ve denenmemiş olabilir ama fark yaratan fikirler, yeni fikirler doğurur. Sessiz kalma, düşündüğünü söylemezsen ‘baştan itiraz etmedin şimdi konuşma’ dediklerinde söyleyecek lafın olmaz.
-Değerlerinden taviz verme vs kişiye ve ortama uyan değişken değerlerle çalış: Değerlerimiz sınırlarımızdır, iş hayatı veya özel hayatımızda kolay kolay değişmezler. Başkaları istiyor diye değerlerimizden taviz veremeyiz. Değerlerini paylaş, birlikte çalıştığın kişilerde senin neyi yapıp neyi yapmayacağını baştan bilsinler.
-İyi takım kur, ekip oyuncusu ol vs takımı değil kendini öne çıkar: Her zaman takım kazanır. Başarılı bir liderin en önemli gücü takımıdır. İyi bir yönetici iyi takım kurar, çeşitlilikleri kucaklar. Takımına farklı özelliklerde, farklı kafalarda insanlar seçer. Takım kurarken her zaman senin yerine geçebilecek insanları seç. Onları tehdit olarak görürsen, kendine güvenmiyorsun demektir.
Senin yerine geçecek insanları seçme cesaretin varsa , sen de yukarı gitmeyi hak ettin demektir.