Üniversite hayatımın ardından başladığım ve ilk ve son kurumsal işim Efes oldu. Tam tamına 31 yıl uzmanlıktan yöneticiliğe, direktörlükten genel müdürlüğe değişik pozisyonlarda, çok farklı şehir ve ülkelerde çalıştım. Türkiye’de ve Rusya’da grubun en büyük satın almalarını yapan ekiplerde yer aldım. En çok, hızlı büyüyen işleri ve pazarları sevdim, satın almalardan sonra büyüyen yeni işlerin başına geçtim.
Özellikle genç ve tecrübesizken büyüyen işlerde deneme yanılma ve risk alma, hata yapma şansınız daha çok oluyor. Yirmili yaşlarımın sonuna doğru dünyanın en büyük bira şirketlerinin tepe yöneticileriyle marka lisans anlaşmaları yaptım.
İlk anlaşmamı Amerikalı Miller markası için gerçekleştirdim. Üç arkadaş atlayıp uçağa Milwaukee’ye gittik, markayla ilgili tüm bilgileri yerinde öğrendik. Yabancı markalar ve farklı yöneticilerle çalışmak bakış açımı değiştirdi, ufkumu genişletti. Her toplantıda karşı taraftan odanın en iyisini gözüme kestirip, yakın markaja alarak ondan neler öğrenebileceğimi beynime kaydederdim.
20 saat uçup anlaşmayı yapıp geri döndük
Otuzlu yaşlarımın ortalarına doğru arka arkaya yaptığımız yarım milyar dolara yakın satın almalarda girişimci kafam ve çeviklik kaslarım çok hızlı ve iyi çalıştı. Amerikalı, Alman, Hollandalı, Belçikalı, İngiliz, Meksikalı, Çek, Rus, Belaruslu ve daha birçok farklı ülkeden benden iki-üç pozisyon üstte ve deneyimde tepe yöneticiler ve şirket sahipleriyle pazarlık masasına oturdum. Rusya’daki bir satın alma için Moskova-İstanbul-New York arası 20 saat uçup 8-10 saat toplantı ve pazarlık yaparak yine 20 saat geri uçtuğumuz zamanlar oldu. Kimi toplantıda imza atıp işi bitirip dönerken bazı toplantılar ise anlaşmayı kapattık, iş bitti derken olumsuz sonuçlandı.
Pazarlık masasında ekip olarak büyük kararları birbirimizin gözüne bakarak verdik. Satın almalarda birden fazla alıcı varsa zamana karşı yarışırsınız; gelen teklife ‘bir daha çalışayım, ona da bir sorayım’ deme şansınız olmaz. Deneyiminizi ve rakamları kullanarak karar vermeniz en doğrusudur. Bazen de içinizden gelen sesi dinlemeniz gerekir. İşinizi farklı coğrafya ve markalarla büyütmek gibi bir kararınız varsa odağınız tamamen organik veya inorganik büyüme odaklı oluyor. Aynen girişimcilik sistemindeki gibi. Farklı işlerde ve ülkelerde ekipler yönetmeye başladığım zaman işten aldığım keyif katlandı.
İlk müdürlüğümde bana bağlı bir kişi varken son yaptığım işlerde binlerle ifade edilecek ekipler yönettim. İnsan ve ekiplerle ilgili verdiğiniz kararlar her zaman en zorlu olanlarıdır. Ama iyi ve mutlu ekiplerle çalışmak işini iyi yapmanın baş kuralı. Doğru arkadaşları seçerek, ortak değer ve kültürler yaratarak tek hedefe kilitlenmek işe gitmek için en önemli sebep.
Şirketlerde deneyim kazanmanın girişimcilikte çok sayıda avantajı oluyor. Ama yıllarca altın kafeste ve koruma altında çalışmaktan dolayı kurumsaldan çıktığınız gün ‘sudan çıkmış balığa’ dönebiliyorsunuz. Kendinize zaman tanıyın, moralinizi bozmayın, enerjinizi yüksek tutun. Size ilham veren ve pozitif arkadaşlarınızla çevrenizi kuşatın.
İnsan seçmek ve yönetmek, hızlı ve çevik işler yönetmek, satın alma, hukuk ve finans gibi konularda orta seviyede bilgi sahibi olmak ve yıllar içinde birlikte çalıştığınız arkadaşlar ve kurduğunuz bağlar, girişimciliğe adım attığınız ilk andan itibaren elinizi kuvvetlendiriyor.
İş planınızı ve kanvasınızı yaparken işinize yarayan bu varlıklarınıza işe giriştikten sonra çok hızlı yenilerini eklemeniz şart. İşte o zaman, sizden önce girişimci olmuş eski dostlar ve gençlerin desteğini istemek hızlı öğrenmek açısından çok faydalı.
Bazı önemli işlerde içeride kadrolar oluşturmak gerekiyor
Kurumsal ve şirket deneyimi olmadan kendi işlerini kurmuş girişimlerin, büyüme ve yurtdışına açılma devresinde en büyük problemlerinin başında ekip kurmak ve yönetmek geliyor. IT, finans, hukuk hatta pazarlama ve iletişim konularında dışarıdan destekler alınırken bazı önemli işlerde içeride kadrolar oluşturmak gerekiyor.
Buradaki en büyük handikap doğru insanları bulmak, genç bir girişimde işe girmeye ikna etmek ve en önemlisi, kurucunun hissettiği heyecanı ve tutkuyu hissetmesini sağlamak.
Daha önce hiç iş görüşmesi yapmamış, iş tecrübesi yaşamamış kurucuların, yetenek seçme konusunda yaşadığı zorluklar büyük. İşe alım kararı verdikten sonra, yönetici gibi davranamadıkları için, ister kurumsaldan ister girişimde deneyime sahip kişileri işe alıp yönetmede çok sıkıntı çekiyorlar.
Yönetme ve çalışanlarla iyi iletişim işi kurucuları ve çalışanları geriyor. Genelde bir yıl dolmadan taraflardan biri yolları ayırıyor; genelde girişimden gelen yine bir girişime, kurumsaldan gelen de yine bir kurumsala doğru yol alıyor.
En garibime giden, kurumsaldan kaçarak girişime çalışmaya gelen bir kişinin bir zaman sonra girişimden ayrılıp ‘kurumsalı özlemişim’ diyerek geri dönmesi. Bana göre kurumsal ve girişimcilik, hem çok ‘farklı ve hem de çok benzer’ iki dünya, kendini iyi konumlarsan harika bir yönetici veya kurucu olabilirsin.
Bizim kurum olarak en önemli değerimiz girişimcilikti. Ben de her yönettiğim işi girişimci kafasıyla ve kendi işim sorumluluğuyla yönettim. Kurumsalda çok büyük işler ve bütçeler yönettik ve riskler aldık. İşte beraberimde taşıdığım en büyük özelliklerden biri yine risk alma ve deneme yapma özelliği oldu.
Büyük ekipler yönetirken “ben” değil “biz” demeyi, alçakgönüllü ve birleştirici olmayı öğrendik. İşte bu meraklı, cesur ve işbirlikçi yaklaşımlar kurumsaldan girişimciliğe taşıdığım önemli özelliklerim oldu. Bu arada kurumsalda hiç bilmediğim ve kullanmadığım bir çok yeni özelliğimi de girişimci olduktan sonra keşfetmeye ve kullanmaya başladım.