Yaştan bağımsız hepimizde bir geride kalma, yeni teknolojileri anlamama ve yetişemeyecek olma hissi ve endişesi başladı.
Ama daha önemlisi bu değişimi izlemek yerine peşine takılma, parçası olma cesaretini gösterme kararını verdik mi?
Büyük yapılar, kurumlar, şirketler ve STK’larda en çok konuşulan konuların başında bu teknolojik değişime nasıl adapte olacağız ve bunun formülü ne, sorusu geliyor.
Doğru yolda olduğumuzu nasıl anlayacağız?
Değişmeyenler hep kaybetti, bunu yıllardır biliyor ve yaşıyoruz. İnsanları ve yapıları geçmişte daha uzun oyalama şansımız varken bugün artık yok. Değişmezsek oyundan çıkacağımızı en başta kendimiz görüyoruz
Kendimize doğru soruları sormaya başladıysak ve sorduğumuz soruların cevaplarının peşine düştüysek doğru yoldayız. Sorduğumuz sorulara samimi cevaplar vermemiz de bir o kadar önemli. Kendimize karşı dürüst olmamız lazım. Kendimizi kandırma şansımız ve lüksümüz yok.
Dünyada yer yerinden oynar, taş üstünde taş kalmazken olanı koruma ve devam ettirme şansımız kalmadı. Eski yaptığımız modeller ve formüllerle üç, bilemedin beş yıl idare ederiz. Patronlar, şirketler, yöneticiler çok hızlı vites büyütmeli, bildiklerine değil bilmediklerine odaklanmalı. Etraflarını yeni insanlarla doldurmalı, onlara anlamadıkları konuları anlatan insanları bulmalı. Ne olup bittiğini anlamaya çalışmalı, gelecekle özellikle yenilik ile ilgili yatırımları hızla artırmalı, kaynaklar araştırma geliştirme ve yeni teknolojiye akmalı.
Teknolojideki dönüşüm ve değişim o kadar hızlı ki bizim planladığımız şeylerin dışında ve bizim hayatımızı etkileyen çok fazla değişiklik çok hızlı oluyor ve hızını arttırarak olmaya devam edecek.
Mutlaka bir pozisyon almamız, bir yol haritası çizmemiz lazım. Hem kendimize, hem de çalıştığımız şirketlere veya kurumlara.
Değişimin getirdikleri hakkında yeni bir kitap yazılıp mevcut durumu anlayana kadar, değişim hız kesmeden devam ettiği için yeni yazılan ve yeni durumu anlatan (eski) kitabın anlattıkları geçerliliğini kaybedebiliyor.
Peki, bizler nasıl değişeceğiz? İçinde yaşadığımız topluluklarda değişim nasıl olacak? Sanayi devrimi ile birlikte üretim bazlı topluluklara geçen bizlerin, yüzyıllardır yaşadıkları ve bildikleri işe yaramamaya başladı. Artık teknoloji bazlı topluluklara dönüşüyoruz. Her zaman olduğu gibi bu geçişten pozitif etkilenenler olduğu kadar negatif etkilenen bireyler ve topluluklarda olacak.
İşte tam da burada yaratıcılık en öne çıkan faktör olabilir. Yaratıcı insanlar, topluluklar ve yaratıcılığın önünü açan yapılar, kurumlar hatta devletler bu işten avantajlı çıkabilir.
Açık sistemler, açık bilgiler, açık kaynaklara inanan kafa yapısı yeni topluluk yapısının daha hızlı dönüşmesine destek olacaktır.
Dünyaya baktığımızda yaratıcı endüstriler en sıcak konuların başında geliyor. Yaratıcı insanların oluşturduğu işler, yapılar ve topluluklar fark yaratıyor. Dünyanın her ülkesinden davetler alıyor, katkı sağlaması bekleniyor.
Teknolojik değişimde yaratıcı insanların katkısı ve bakışı çok önemli. Yaşlısı, genci, öğrencisi, yöneticisi daha iyi bir toplum ve eşitlikçi yapılar ve yaşamlar için bir şeyler üretme ve yapma derdinde.
Teknolojinin toplulukları nasıl değiştirileceği konuşulmuyor
İşin ve teknolojinin bizi nereye götürdüğünü bütün dünya konuşuyor. Ama teknolojinin bizi ve toplulukları nasıl değiştireceği yeteri kadar konuşulmuyor.
Bireysel ya da küçük gruplarla çözümler bulmaya, üretimler yapma çabaları artıyor. Bu işleri nasıl birleştirip, nasıl etkisini arttırmalıyız da konuşmak çok önemli hale geldi. Hatta bu çözümleri mutlaka değişimin parçası haline getirmek de önemli.
Değişimin nereye gittiği ve daha nereye gideceği kimsenin cevap veremediği bir soru. Çok fazla yorum ve tahmin olmakla beraber cevaplaması kolay bir soru değil.
Biz değişerek başlamalıyız. Geçmişe bakmak ve geçmişten öğrenmek yerine gelecekte olanı anlamaya ve yaratıcı çözümler üretmeye başlamalıyız. Rekabet avantajını sağlayacak ve farklı düşünen yaratıcı ekiplerle çalışmalıyız. Anlamakta zorlandığımız işler ve konular muhtemelen geleceğin işleri ve kurtarıcısı olacaktır.
Bu hızlı teknolojik değişimi tehlike ve tehdit görmek yerine, nelerin değiştiğini ve değişimi anlamayı, adapte olmayı ve içine girmeyi hatta nasıl avantaj sağlayacağımıza odaklanma zamanı.
Yoksa bu büyük değişim dalgaları bizi, işimizi ve gelecek ile ilgili beklentilerimizi alıp götürebilir.
Yeni dalgalarda yüzmeyi ve surf yapmayı ve becerdiğimiz gün dalga üstünde kendimizle gurur duyabiliriz.
Ama önce dalgalara bir atlamak gerekli.