Detayına girmeyeceğim. Muhtemelen okumuşsunuzdur. İki gün önce Eskişehir’de yayın yasağı getirilen ve 5 kişinin yaralandığı bir saldırı gerçekleşmişti. Bu saldırının ardından sosyal medyada malum tartışmalar başladı: “Hep o vurdulu, kırdılı oyunlar yüzünden oluyor bunlar”. 

Bizim için yeni bir şey ama ABD kamuoyu bu tartışmalara çok alışkındır. Her silahlı saldırıdan sonra vurdulu, kırdılı video oyunları bir masaya yatırılır. Haliyle oradaki akademi de video oyunlarındaki şiddeti enine boyuna inceleme konusu yapar. Ara ara iddialı bazı tezler ortaya atılsa da kimse şu ana kadar oyunlardaki şiddetle, gerçek hayattaki şiddet arasında anlamlı bir bağ bulamadı. 

Örneğin; Amerikan Psikoloji Derneği (APA) 2015 yılında böyle bir bağ olduğuna ilişkin rapor yayınladığında, 200’den fazla bilim insanı ve uzman, araştırmaların metodolojisine şiddetle itiraz eden toplu bir açıklama yapmıştı. 

Zaten aynı dernek (APA) de 2020 yılında pozisyonunu güncellemiş ve “Şiddet içeren video oyunları ile şiddet içeren davranışlar arasında nedensel bir bağlantıyı destekleyecek yeterli bilimsel kanıt yok” açıklamasını yapmıştı. 

Dolayısıyla bu konunun çok tartışmalı olduğunu ilk elden söyleyebiliriz. Öyle hemen, “ben bu işleri çözdüm, oyunları oynayıp şiddete meylediyorlar işte” diye analiz kasmak doğru değil. 

‘Ebeveyn goygoylama sektörü’nde faaliyet gösteriliyorsa ya da siyasi ajanda varsa bilemem tabii. İşin içinde ticaret ve siyaset olduğunda her yönden temkinli yaklaşmak şart. Ayrıca oyun endüstrisinin büyüklüğü de malum.

82 tıbbi araştırmanın analizi ne diyor? 

Sadece 2023 yılında ABD’de 630’dan fazla toplu silahlı saldırı gerçekleşmiş. 2020’den bu yana da bu sayı 600’ün altına düşmüyor. 

Dolayısıyla saldırılarla medyadaki şiddet arasındaki ilişki çok fazla bilimsel çalışmaya konu oluyor. Bunların önemli bir kısmı da video oyunlarıyla ilgili. 

Stanford Üniversitesi Beyin Fırtınası Laboratuvarı alandaki tüm tanınmış literatürü ve bilimsel çalışmaları kapsayan 82 tıbbi araştırma makalesini incelemek için aylar harcamış. Bu inceleme sonucunda, mevcut tıbbi araştırmaların ve bilimin video oyunları oynamak ile gerçek hayattaki silahlı şiddet arasında herhangi bir nedensel bağlantı bulamadığı anlaşılmış.

Araştırmalar video oyunlarını aklamak için mi yapılıyor? 

Şunu da ilave etmek gerekir ki, bu araştırmaların çoğu video oyunlarını aklamaktan ziyade böyle bir bağ bulma niyetiyle yapılıyor. 

Ayrıca ABD’de özellikle Ulusal Tüfek Derneği (NRA) gibi bireysel silahlanma lobicileri bu konuda sorumluluğu video oyunlarına atmak için can atıyor. “Herkes kolayca silahlanabildiği için değil, bu video oyunları yüzünden saldırılar oluyor” gibi tuhaf bir tezleri var. 

Buna rağmen şiddet içerikli video oyunları oynamakla gerçek hayattaki silahlı şiddet arasında anlamlı bir ilişki bulunamıyor. 

İlla ki milyarlarca dolarlık video oyunu endüstrisinin de lobisi vardır. Yani karşılıklı bir lobi çarpışmasından da söz edebiliriz ama bu gerilimli ortamda bile video oyunlarıyla gerçek hayattaki şiddet arasında anlamlı bağlar bulunamıyor. 

Örneğin, yine dünya çapında 21 binden fazla gençten toplanan veriyle Yeni Zelanda’daki Massey Üniversitesi’nde yapılan ve bulguları Royal Society Open Science dergisinde yayınlanan başka bir araştırma da video oyunu oynamanın gerçek şiddete yol açtığı hipotezini desteklememiş. 

Oyunlardaki şiddet tartışmalarının tarihi

Aslında bunlar hiç yeni tartışmalar değil. Gelişmiş, gerçekçi video oyunları internetten sonra çıkmadı. Britannica’ya göre şiddet içeren oyunlara ilişkin tartışmanın kökeni 1976 tarihli Death Race oyununa kadar uzanıyor. 

1993 yılında Mortal Kombat ve Night Trap oyunlarının piyasa sürülmesiyle tartışma iyice harlanıp davalara konu oluyor. Zaten sonrasında eğlence yazılımı sektörü gönüllü olarak kendi ürünlerini derecelendirme kararı alıyor. 

Böylece “Erken Çocukluk”, “Herkes”, “10 Yaş ve Üzeri Herkes”, “Genç”, “Yetişkin”, “Yalnızca Yetişkinler” veya “Derecelendirme Bekleniyor” gibi kategoriler oluşuyor. 

Ayrıca oyunların pozitif etkileri üzerine çalışmalar ve iddialar da buna paralel olarak ortaya çıkıyor. Şiddet içeren video oyunlarının çocuklara şiddet içeren eylemlerin sonuçlarını keşfetme, ahlaki pusulalarını geliştirme, stres ve öfkelerini katharsis yoluyla oyunda boşaltma fırsatı sunduğu iddia ediliyor. Şiddet içeren oyunların gerçek dünyadaki saldırganlığı azaltacağını da savunuyor bu ekol.

Daha yukarıda bahsettiğim Stanford Beyin Fırtınası Laboratuvarının 2023 tarihli incelemesinde de bu yönde tespitler var. Çok oyunculu çevrimiçi video oyunlarına ilişkin araştırmaların benlik saygısı, bilişsel ve sosyal becerilerde iyileşmelerin yanı sıra depresyon, stres ve yalnızlıkta eş zamanlı azalmaların kanıtlarını ortaya koyduğu belirtilmiş. 

Belki oyunlar neden değil sonuçtur

Benim kişisel perspektifimi merak eden var mı bilmiyorum ama madem bu kadar yazdım belirteyim. 

Ben aktif biçimde video oyunları oynayan bir yetişkin olarak şiddet içerikli oyunları sevmem. Çocuğumun da oynamasını istemem. Ancak kendi kişisel tercihim böyle diye önyargılı davranarak ‘kendin pişir, kendin ye’ komplo teorilerine inanacak değilim. 

Oyunlardaki şiddetin hayata yansıyacağından çok emin konuşanlara, “hayattaki şiddetin oyunlara yansımadığı ne malum?” diye sormak isterim. 

Bilimsel olarak ikisinden birini ispatlayabiliyor muyuz? Hayır. Belki de oyunlar hayatta maruz kalınan fiziksel ve psikolojik şiddetin bir sonucudur ve insanlar bu yolla bir rahatlama (katharsis) sağlıyordur. Bunu veya aksini ispat edebilir miyiz? Şimdilik hayır. 

Naçizane bir tavsiye

‘Ebeveyn goygoylama sektörü’nü iyi etüt etmiş taze bir ebeveyn olarak bilimle ticaret arasındaki farkı sezebildiğimi düşünüyorum. Haddim midir bilmem ama sizi önce korkutup hemen ardından bir şeyler (kitap, eğitim, seminer vb.) satmaya çalışan işportacılardan hayatın her alanında uzak durmanızı tavsiye ederim.