Barış Manço’nun ‘Domates, Biber, Patlıcan’ şarkısı bugün yazılabilir miydi? Hiç sanmıyorum. Çünkü şarkı, benim de yeni yetme yaşlarımda son düzlüğüne yetiştiğim internet öncesi çağların ‘açılamama problemi’ni anlatır. 

Kahramanımız cesaretini toplayıp sevdiği kıza aşkını itiraf edecek ve elini tutacaktır ki, sokaktan geçen seyyar satıcının bağırtısıyla tüm konsantrasyon bozulur: Domates, biber, patlıcan! 

Barış Manço’nun bu şarkıyı kendi başına gelen benzer bir olaydan yola çıkarak yazdığı anlatılır. Artık ne kadar doğru bilemeyeceğim. Ancak kendi ilk gençliğimin ne kadar çok açılamama ve platonik takılma vakasıyla dolu olduğunu biliyorum. Birazcık yeteneğim olsaydı, bu açılamama bunalımlarından şair bile çıkabilirdim. Neyse ki çok yeteneksiz olduğum için şimdi okuyup okuyup güldüğüm bir iki ‘kötü şiir’ defterim ve nerede bulunursa orada imha edilmesi gereken birkaç amatör şiir kaseti kaydım var sadece. 

İnternetin, sosyal medyanın, envai çeşit flört uygulamasının çağında bir ergenlik ve ilk gençlik yaşasaydım onlar olmayabilirdi mesela. O vakit, bugünkü ben olur muydum, orası muamma elbette. Zaten öyle bir ihtimalde Barış Manço da ‘Domates, Biber Patlıcan’ şarkısını yazmak yerine Whatsapp’tan filan bir şekilde açılmış olurdu. 

İlişki süreçlerini otomasyona devretmek

Yapay zekâ bu işleri öyle kolaylaştırıyor ki, artık ilişkiye başlamaktan ilişkiyi sürdürmeye kadar tüm süreçleri otomasyona devretmek mümkün. Yapay zekâ şimdilik işleri kolaylaştırma evresinde. 

Can Öz ile birlikte hazırlayıp sunduğumuz Yeni Medya 451 podcastin henüz yayınlamadığımız flört uygulamaları temalı bölümüne hazırlanırken bu konuda yükselen yapay zekâ etkisini daha iyi hissettim. Konunun flört uygulamaları ve onların geleceğiyle ilgili kısmını podcaste bırakayım. Bu konuda beni asıl endişelendiren şey, insanların ilişki dinamiklerini yapay zekâya devretme hevesi ve teknolojinin bu konuda sağladığı fırsatlar oldu.  

İlk randevuya chatbotunuz çıksın!

Volar isimli yeni bir flört uygulaması, ilk konuşma gibi insanı geren bir aşamayı yapay zekâya devretme fikriyle farklılık yaratıyor örneğin. Şöyle ki, diğer flört uygulamalarındaki gibi profil doldurmak yerine, bir chatbot’la sohbet ederek kendinizi tanıtıyorsunuz. Chatbotun sorularını yanıtladığınızda zaten profiliniz de oluşmuş oluyor. 

Ancak iş bununla bitmiyor. Uygulama sizin bu yanıtlarınızdan yola çıkarak sizin için bir chatbot oluşturuyor. Sonra o chatbot başka insanların aynı şekilde hazırladığı chatbotlarla görüşerek ilk randevuya sizin adınıza çıkıyor. 

Eğer chatbotunuz, bu ilk randevuda karşı tarafın chatbotuyla anlaşırsa, artık ikinci adımda gerçek insanlar olarak sizlerin yüz yüze görüşmesine sıra geliyor. Yani ilk açılmanın gerginliğini robot profiliniz halletmiş oluyor. 

Wired dergisinin bu uygulama üzerinde yaptığı testler tuhaf sonuçlar verse de uygulama gelişime açık. 

Kız arkadaşınız çok mu kızdı, çözümü var? 

Böylece ilişkiye başladınız diyelim, yol üzerinde çıkan krizler ne olacak? Üzülmeyin onun için de yapay zekâ araçları mevcut. Erkeklere hitap eden ve cinsiyetçilik suçlamalarıyla başı belada olan başka bir yeni yapay zekâ aracı olan AngryGF’nin fikri şu: İlişki sırasında kız arkadaşınızın çıkaracağı olası krizlere karşı hazırlıklı olmak.  

Bir randevuya geç kalmak, sevgiliniz yanınızdayken başka bir kızı keserken yakalanmak gibi her ilişkide yaşanabilecek ve kadınları kızdırabilecek bir yığın senaryoda, AngryGF kız arkadaşınız rolünü oynuyor. Siz de hangi cevapları verdiğinizde, neler olacağı konusunda idman yapmış oluyorsunuz. 

Her ne kadar haklı cinsiyetçilik suçlamalarına maruz kalsa da, ilişki kurtaran bir yönü de olabilir bu uygulamanın. Tabii yapay zekâ yardımıyla kurtulan ilişkinden hayır gelir mi onun takdirini sizlere bırakıyorum. 

Yapay zekâdan ilişki danışmanlığı almak doğru mu?

Bir önceki paragrafla ilgili sizin takdiriniz ne oldu bilmiyorum ama Harvard Üniversitesi yayını The Harvard Gazette’de denk geldiğim bir haber, bu konuda uzman görüşü içeriyor. 

MIT sosyologlarından Sherry Turkle, 20 Mart günü Harvard Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşmada bu konudaki endişelerini dile getirmiş. Psikoterapi eğitimi de olan Turkle, arkadaşlık ve danışmanlık için yapay zekâya başvurmanın, empatiye yönelik bugüne kadar gördüğü en büyük saldırı olduğunu savunmuş. 

Turkle, yüz yüze konuşmayı samimiyet ve empatinin geliştiği yer olarak tanımlamış ve yapay sohbetlerin artık konuşmamız gereken bir halk sağlığı sorunu olduğunu da vurgulamış. Nedenini ise şöyle açıklamış; “chatbotlar empatinin simüle edilmiş içi boş bir versiyonunu sunuyor, kullanıcının neler yaşadığını anlamıyorlar ve umursamıyorlar. İnsanları mutlu bir şekilde meşgul etmek ve simüle edilmiş empati sağlamak için tasarlandılar.” 

Bu da gerçek hayatın gerçek hayal kırıklıkları ve dramasıyla karşılaşınca şok etkisi yaratıyor haliyle. 

İnsanlardan bıktım, robotlar bana yeter eşiği

Zaten bunun bir sonraki aşaması da gerçek insanlardan vazgeçme eşiği. Henüz bugünkü dil modelleri ve üretken yapay zekâ araçları bilinmezken, herkesin yapay zekâ konusuna bir dikkat kesilmesini sağlayan Her filmini hatırlayalım. Bir insanın bir robotla yaşayacağı duygusal ilişkinin sınırlarına dair etkileyici bir bilimkurguydu. 

Bugünün teknolojisiyle artık bu ihtimal bir bilimkurgu değil. Bu tarz pek çok uygulama var. Aralarında Character AI öne çıkıyor. 

Google’ın LaMDA’sının da yaratıcılarından olan Noam Sheezer ve Daniel De Freitas’ın bir girişimi olan Character.ai, kendini yalnız hisseden veya konuşacak birine ihtiyaç duyan milyonlarca insana” yardımcı olma misyonuyla yola çıkmış. Bu misyon bir derece başarılı olmuş olmalı ki, bugünlerde ABD’de Reddit ve Discord gibi platformlarda mesaj panoları, botlara aşık olduğunu söyleyen insanların paylaşımlarıyla dolmuş. 

Evvelden beri çok sevdiğim, biraz kabaca ama sahici bir tabir var. Yorucu ilişkiler veya platonik aşklar için “s.k.r.m böyle aşkın ızdırabını” deriz. Geçen haftaki yazıda söz etmiştim, günümüzün atarlı giderli şarkıları bile artık kimsenin bu ızdırabı üstlenmeye talip olmadığını anlatıyor gibi. 

Hal öyle olunca da kenarda sevdamıza talip chatbotlar bekliyor. İnsanlardan öğrenerek gelişeceklerse, onlarla da işimiz var tabii. 

“Bir chatbotunu çok sevdim, o beni hiç sevmiyor” diye şarkılar yazacağımız günler yakın. Promptları hazırlayın ‘yapay’alnız aşklar çağına giriyoruz.