Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlüğü’nü açıp ‘tık’ yazın, bakın karşınıza ne çıkacak:
‘Tık’ın karşılığında iki tanım var:
1. isim: İnce ve küçük bir nesne ile sert bir yere vurulduğunda çıkan ses.
2. isim: Derece, kademe
Konuşma dilinde ‘bi tık’ deriz, sözlük örnek cümle verirken ‘bir tık’ diye kullanmış: “Böylece istekli giden insanlar daha özveri ile çalışabilir ve bölgeye bir tık daha fazla katkı sağlayabilir…”
Dilin yaşayan bir varlık olduğuna ve bütün canlılar gibi değiştiğine daha güncel bir örnek olabilir mi? Üstelik her şey gözümüzün önünde oldu.
‘Bi tık’la tanışma
Hafızam yanıltmıyorsa ‘bi tık’ı ilk kez 2010 ya da 2011’de o zaman çalıştığım Vogue dergisinde duydum. Çok özel bir hikayesi yoksa bir sözü ilk kez kimden duyduğunuzu hatırlamak kolay değildir, ben hatırlıyorum.
Derginin o zamanki moda editörü Konca Aykan belki “Ceketin kollarını bi tık kıvıralım” demişti ya da bilgisayar başında sayfa yapıyorduk da “Fotoğrafı bir tık büyütelim” demişti.
Ne demek istediğini hemen anladım, sonrasında gittikçe artan sıklıkta defalarca duydum ama kendim kullanmayı tercih etmedim. Doğrusu bolca belirsizlik barındıran bir ifadeydi, biraz da uyduruk gelmişti. Galiba o zaman dil konusunda biraz da tutucuydum.
Ama gördüğünüz gibi ‘tık’ dirençli çıktı ve önce günlük dile, şimdi de Türkçe sözlüğe girdi.
Feyza Hepçilingirler’in Türkçe’den bahsettiği yazılarına bayılıyorum. Kökü derinlerde ama bugünü de ıskalamıyor. ‘Tık’ın sözlüğe girdiğini öğrenince ilk iş onu aradım, haberi verdim.
Sözlüğe girdiğini bilmiyormuş, ama sanki sorunun cevabına çalışmış gibi hiç tereddüt etmeden bir çırpıda yorumladı: “Yanlış değil, argo da değil. Kullanmanın bir sakıncası var mı, yok. Ama doğrusunu isterseniz ifadeyi güçlendirmiyor, tam tersine zayıflatıyor. Hatta kullanan kişiyle ilgili ‘Sanki başka türlü bir ifade bulamamış da o yüzden ‘bi tık’ diyormuş gibi bir duygu uyandırıyor. O kişinin ifade gücünün zayıf olduğunu düşündürtüyor.”
Hepçilingirler ‘bi tık’ın yazı dilinde yadırganacağını, mesela bir resmi yazışmada ya da bir gazete haberinde çok uygun olmayacağını da söyledi. Biraz örnekler üzerinden konuşmak istedim. “Mesela bilgisayarda bir fotoğraf üzerinde çalışıyoruz, ‘Bi tık büyütelim’ dedik. Bu kulağınıza nasıl geliyor” diye sordum. “Çok güzel geliyor” diye cevap verdi: “Çünkü o iş bilgisayarda hakikaten bir tıkla yapılıyor!” Hiç düşünmeden verdiği şu kıvrak cevap Feyza hanıma sevgimi saygımı tazeledi.
Bu yazıda Ajda Pekkan’dan bahsetmemek olmaz. 2021’de çıkan ‘Ajda’ albümündeki ‘Bi Tık’ şarkısı ilk yayınlandığında eski romantik şarkılara benzetilmişti. Öte yandan asla demode değildi. Bunda Ozan Çolakoğlu bestesinin, Ajda Pekkan’ın yorumunun etkisi tartışılmaz ama Şehrazat’ın sözlerine ne demeli. ‘Bi tık’ geçtiği yeri gençleştirmemiş mi?
Sadece bi’ tık yaklaşsan yanıma, bi’ tık, bi’ tık, bi’ tık
Sen diye kalbimin atışına bi’ tık
Bıraksan kendini akışıma bi’ tık
Tadından yenmez aşkıma bi’ tık, bi’ tık
Ne kaçırdığını bilsen ölürdün
Ateşe yalın ayak yürürdün
Gözün hiçbir şeyi görmezdi
Rengime bürünürdün
Belki de yetersiz değil kararsızdır
Feyza Hepçilingirler ‘Bi tık’ diyen kişinin kelime haznesinin ve ifade gücünün zayıflığına vurgu yapmıştı. Galiba başlarda ben de böyle düşünüyordum. Aslında bunun doğru bir yanı olduğuna hâlâ inanıyorum. Ama işin başka bir yönü daha var. Kişi ‘bi tık’ diyerek aslında konuyu tartışmaya açıyor. O tıkın ölçüsünden emin olamadığı için ucunu açık bırakıyor ve belki düşünmek için kendine biraz zaman tanıyor yahut sizin de fikrinizi merak ediyor.
Doğduğu günü hatırladığım bir sözün sözlüğe girdiğini görmek heyecan verici. O zaman, ‘bi tık’ Türkçe’ye hoş geldi.