Evlilik uzun bir yol, en azından yola çıkarken öyle olması umuluyor. Peki ne oluyor da otuz kırk yıl süren evlilikler üstelik ortada ciddi bir sorun yokken bitiveriyor. Bu tür boşanmalara 'Gri boşanma' adı veriliyor. "Gri boşanmalar" neden artıyor?

Arkadaşım 30 yaşında, anne babası 60’larındaydı.

“Boşanıyorlar” dedi. Çok şaşırdığımı hatırlıyorum.

“Mutsuzlarmış” diye devam etti: “Kalan hayatlarını kendi istedikleri gibi yaşamak istiyorlarmış.”

Tam 40 yıl süren evlilik 2008’de sessiz sedasız bitiverdi.

Şaşkınlığımın sebebi bunun çevremde duyduğum ilk “gri boşanma” vakası olmasıydı. Aynı şey bugün olsa hiç şaşıracağımı sanmıyorum.

Bizde henüz yaygın kullanılan bir kavram değil ama Batı medyası son dönemde “gray divorce” hikayeleriyle dolup taşıyor. Melinda – Bill Gates çifti net örneklerinden biri.

Uzun yılları mutlu geçirmiş, ortak bir hayatı ince ince örmüş, çocuklar büyütmüş, aynı amaçların peşinde koşmuş kim bilir ne sınavlardan geçmiş çift, gün geldi, ayrılıverdi. 27 yıllık evlilik iki yıl önce bittiğinde Bill Gates 65, Melinda Gates 56 yaşındaydı.

Gray divorce’un bir formu da Hollywood’un kıdemli mutlu çiftleri arasında çok görülen boşanmadan ayrılma ve bunu kamuoyuyla paylaşma. Örnekse 39 yıllık evlilik ve dört çocuktan sonra ayrıldıklarını duyuran Oscarlı oyuncu Meryl Streep ve heykeltraş eşi Don Gummer.

Henüz kavramsallaşmamış olsa da gri boşanma örnekleri bizde de var: Arzum Onan-Mehmet Aslantuğ kendi beyanlarına göre ‘ortada elle tutulur bir sorun olmadığı halde Arzum hanımın kendine ait bir hayat istemesiyle’ boşandı. Gates çifti gibi onlar da 27 yıllık evliliydi, yıllardır mutlu bir beraberlikleri şimdi yetişkin olan bir oğulları var.

Suzan Sabancı 28 yıllık eşi Haluk Dinçer’den boşanırken “Renkli evlilik yaşantımızın ardından, iyi düşünerek, çocuklarımızla da istişare ederek bu birlikteliği sonlandırma kararı aldık” dedi. Evlilik renkli, boşanma gri oldu.

Neden “gri” dendiğini tahmin ettiniz. Yaş ilerlemiş, gençlik geride kalmış, saçlar beyazlamaya başlamış…

‘İkinci baharı tercih ederim’

Klinik Psikolog Dr. Yudum Söylemez

İstanbul Bilgi Üniversitesi Klinik Psikoloji Bölümü Çift ve Aile Aile Terapisi Programı Direktörü Yudum Söylemez aynı zamanda yıllardır çift terapisi yapan bir klinik psikolog ‘Gri boşanma’ terimini sevmiyor: “Kimsenin saçı beyazlamak zorunda değil. Beslenme, estetik, spor, sağlık teknolojisi sayesinde artık daha geç yaşlanıyoruz. Hatta boşanmaların artmasında yaşlılık yaşının ötelenmesinin de rolü var. Bir isim koyacaksak ben ‘İkinci bahar’ demeyi tercih ederim. Daha umut dolu.”

Gri boşanma ya da ikinci bahar… Uzun yıllar devam eden bir evlilik, çiftlerin dayanışmaya, istikrara, desteğe en çok ihtiyaç duyduğu varsayılan ileri yaşlarda neden biter?

Çocuklar yetişkin olup evden gittikten sonra ebeveynlik sorumluluklarının azalması. Evliliği görev ve sorumluluk bilinciyle değil neşe ve huzur içinde sürdürme arzusunun artması. Çiftlerin zaman içinde değişmesi ve ruhen ayrı yollara gitmesi. Maddi konulardaki anlaşmazlıklar. Aldatma. Cinsellik de dahil çeşitli sağlık sorunlarının evliliğin “tadını kaçırması”. Evliliğe yüklenen anlamın zaman içinde değişmesi, eskisi kadar elzem görülmemesi. Kadınların ekonomik anlamda daha özgür olması… Bunlar bir çırpıda sayılabilecek nedenler ve hepsinin derinine inmek mümkün. Ama Yudum Söylemez’in üzerinde durduğu bir nokta belki de hepsinden daha ilginç:

Boşanmayı çocuklarından öğrenen kuşak

“Bugün 50-60 yaşlarında olan insanlar iki kuşağın değerleri arasında sıkışmış gibi. Bir yanda kendi anne babalarımızdan gördüğümüz sorumluluk, görev bilinci, fedakarlık var. Bu değerlerle büyüdük. Bunların iyi şeyler olduğunu düşünüyoruz.

Öbür yanda sosyal medyadan, popüler kültürden hatta çocuklarımızdan öğrendiklerimiz var: Kendin olabilmek, isteklerini yüksek sesle dile getirmek, hayır demek, sınır çizmek… Bu iki değerler kümesi arasında sıkışmış ve kendimizce güzel bir çıkış yolu bulmuşuz sanki. Bir yaşa kadar annemizden babamızdan aldığımız değerleri devam ettirip çocuklarımızı büyütüyoruz. Ondan sonra kendi isteklerimizi gerçekleştiriyoruz.”

‘Daha gerçek ilişkiler kuracağız’

Yahya Kemal Beyatlı Rindlerin Akşamı şiirinde “Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç” der. O dönemin “son faslı” bugünün “ikinci baharı” ve kimsenin işi şansa bırakmaya niyeti yok. Bireysel mutluluk yükselen değer, herkes onu yakalamakta kararlı. Üç yıl sonrasını öngöremediğimiz dünyada acaba değerler nasıl değişecek? Bugün mutluluklarımızı yarıştırdığımız gibi yarın yine fedakarlıklarımızı yarıştırır mıyız? Bu değişim insanlar arası ilişkileri nasıl etkiler? Yudum Söylemez, kaotik bir dönemin ardından hakiki ilişkilerin geleceğini söylüyor:

“Sürekli bir etkileşim halindeyiz. İklim krizinin ve pandeminin bile etkisi var ilişkilerde. Hayatı sorguladık, daha ne kadar yaşayacağımızı düşündük. Bütün bunlar kararlarımızı çok etkiliyor. Sonra sosyal medya ve orada maruz kaldıklarımız var. Mutlu olmanın, kendini bulmanın yolları, tüyoları, kişisel gelişim… İlişkisel gelişim yok ama. Ben bugünlerin önemli bir geçiş dönemi olduğunu düşünüyorum. İlişkileri gerçek ilişkilere dönüştürecek bir geçiş döneminden geçiyoruz. Belki bütün bu yapılar parçalanacak ve daha sağlıklı yapılar kurulacak. Gerçek dostluğun arkadaşlığın paylaşımın olduğu ilişkiler olacak.”