Tamam, yaklaşık 30 yıl önce o yıl dünyanın en seksi insanlar listesine Antonio Banderas’ın bile önünde girmeyi başarmış Ertuğrul Özkök’ün yönettiği Hürriyet’te mizah yazıları yazmaya başladığımda bir yıl 365 gün üst üste ara vermeden penis yazıları yazarak bugüne kadar egale edilmemiş bir dünya rekoru kırıp yıllardır onurla taşıdığım ‘penis yazarı’ ünvanını hak etmiş olabilirim.
Ama bu, aynı şeyi bu defa da yapacağım anlamına gelmiyor.
Bugün de başlıkta aynı kelimenin olması tamamen kaderin bir cilvesi, bir beklenmedik tesadüftür.
***
Yazı aslında alt başlıktaki her çocuğun aslında sevimli olmadığı konusu üzerineydi.
ancak biraz sonra da açıklayınca göreceğiniz gibi yazıyı düşünürken (evet, bu belki size garip gelebilir ama ben bu tür yazılar üstünde düşünüyorum da), yaşadığım bazı olaylar aklımda hiç olmadığı halde penisi yine başlığa taşıdı. ilerde hakkımda bir dokümanter çekilse filme ‘Penisin laneti’ de diyebilirsiniz, bir türlü bırakmıyor yakamı lanet şey.
***
Gelelim neler yaşadığıma.Ben İstanbul’un site sınırları dışının Afganistan’ın o ülkeye göre biraz daha gelişmiş sayılabileceği bölgelerine benzeyen bir semtinde, komşuların seçim gecesi matem ilan edebildiği türde bir kurtarılmış alan olan büyük bir sitede yaşıyorum.
Kamuya açık alanlarda ıslanma fobim olduğundan katiyen kullanmadığım bir büyük havuzu da var. Sitenin kafesinde oturduğum zaman havuzu ve hemen arkasındaki oyun alanındaki tepeciği görmek mümkün.
Yazıya başlamadan önce bir adet puroyu bu kafede tüttürüyorum. Bahsettiğim tepeye arkasından yürüyerek gelen insanlar ancak tepenin üstüne çıkınca görünüyorlar.Ve havuz alanına doğru inerlerken onları seyredebiliyorsunuz. geçen sabah dışardan hiç bir provokasyon olmadan durup dururken bu tepede ‘Walking Dead’ dizisin heyecanlı bir bölümünün çekilebileceği nedense aklıma geldi. Düşünsenize siz puronuz ile sakin olmaya çalışırken o tepenin ütünde bir zombi ordusu belirse ve sizi ve komşularınızı yemek için aşağıya doğru gelseler mizansen olarak bu güzel olmaz mıydı?
O anda ‘Penisim kayboldu. Hükümsüzdür’ başlıklı ilk yazımı düşünmeye çalıştığımdan zombi konusu da aklıma gelmiş olabilir. Çünkü düşünsenize bu zombiler arasında penis yemeğe alışmış olanlar da varsa sonunda beni de yemeğe başladıklarında sıra ona geldiğinde (belki zombiler için iştah açıcı veya amese bouche sayılabilirdi) penisimin artık kaybolmuş olduğunu gördüklerinde kim bilir ne kadar da şaşırırlardı. sadece o andaki şaşkın zombi surat ifadesini görmek için her şeye razı olabilirdim .
***
Fakat o gün ne yazık ki zombilerin yerine onlardan çok daha rahatsız edici olabilecek başka kalabalık belirdi tepede. Bir insanın sakince otumasının ve düşünmesinin zombilerden daha fazla içine edebilecek tek grup olan çocuklardan oluşan bir kalabalık belirdi tepenin üstünde. Size bir şey söyleyeyim mi yaşları 2 ile 5 arasında olan çocukların aralarında bu kadar hararetle ve yüksek sesle konuşacak konu olabilmesi katiyen mümkün olmamalıydı. Tepenin üstünde durduklarında sesleri yankılanıyordu da. Ama sonra benim oturduğum alana da geldiler. Aralarındaki tartışma sürüyordu. Ben 2002’den sonra doğmuş olan hiç bir insanın kullandığı Türkçeyi anlamadığımdan bunların konuşması da anlaşılmazdı.
***
Bağırıp çağırırken galiba kurallarını yanlış anlamış olmaları gereken bir oyun da oynamaya başladılar. Bu galiba bir Amerikan güreşi oyunu olmalıydı çünkü çocukların bazıları yerde yatarken diğerleri de onun üstüne atlıyor ve üstünde tepiniyorlardı. Başlarındaki hocalarına baktım o gayet sakindi galiba bu grup açısından çocukların sakatlanması ve cinayete kurban gitmeleri rutin meseleler olmalıydı.
***
site yönetimi inanılmaz derecede acımasız ve vahşi bir karar verip kafenin tam arkasında bir kreş açılmasına izin vermişti.
eğer bu karar zorunlu alındıysa, kreşe kafeye de açılan kapı açma izni verilmemesi ve çocukların sadece uzun bir tünelden etrafımızı sarmış olan Afganistana çıkış yapmalarına izin verilmesi gerekiyordu.
bu yaşadıklarım bu yazının alt başlığında yer alan çocuklar hakkındaki lafı da açıklamış olmalı.
***
ama hayır gürültücü çocuklar hakkında bir takım rasyonel kararlar verilebilmesi mümkün değil. çünkü herkesin dünyada var olan her çocuğu sevimli bulup onu mutlaka seveceği varsayımı da var nedense.
Yıllar önce Hürriyet’te bir gün ‘ben kendi çocuğum dışında hiç bir çocuğu sevmem’ diye yazmıştım.
Ertesi gün yüzlerce protesto telefonu geldi. Galiba anneler çocuklarını bir insanın nasıl sevemeyebileceği fikrinin verdiği acıya dayanamayarak intihar etmiş olmalılar ki arayanların çoğunluğu babalardı.
Türkiye’de yaygın bir akıl tutulması olduğunu ilk kez o gün anlamıştım.
Çünkü arayan babalar lafa ‘Sen benim çocuğumu nasıl sevmezsin’ diye başlıyorlardı.
ilk önce onlara hiç tanımadığım ve şansım yaver de giderse katiyen tanımayacağım çocuklarını durup dururken sevmemin beklenilmemesi gerektiğini anlatmaya çalıştım.
bazıları çok ısrarcıydı onların da çocuklarının sülalesine sövdüm.
Babaların hemen hepsi telefonu beni ölümle tehdit ettikten sonra kapattı.
Tamamen kapanmış beyinli bu insanlara göre bir insanın hiç tanımadığı çocuklarını çoşkulu biçimde sevmemesi onun öldürülmesi için makul bir nedendi.
***
bunu yıllardır bildiğimden sitede kreşin kapanmasını yönetimden istememeye karar verdim.
Ama birgün dediğim zombiler o tepeden aşağıya inerlerse onları tamamen açken kreşe doğru yönlendirirsek bu meselenin ‘kesin bir çözümü olabilir diye de düşünüyorum.’