Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning, bir basın toplantısı sırasında Çin’in 9 Eylül’de başlaması beklenen G20 Liderler Zirvesi’ne Devlet Başkanı Şi Cinping’in değil, Başbakan Li Qiang’ın gideceğini açıkladı. Kararın nedenini açıklamayan Mao, Şi ile ilgili sorulara da yanıt vermedi. Ancak göreve geldiği 2012 yılından beri bir kez bile G20’yi kaçırmayan Şi’nin bu kararı dikkat çekti.
Bu duyuru hem Beijing’in Moskova’ya destek gösterdiği için eleştirildiği hem de Asya çevresinde özellikle Hindistan ile giderek artan toprak hakkı iddiaları nedeniyle Çin’in Hindistan ve ABD ile büyüyen sürtüşmelerinin ortasında geldi.
Analistler Şi’nin böyle bir karar almasının arkasında Çin’in kısa bir süre önce Güney Afrika’da düzenlenen BRICS zirvesi gibi Beijing’in daha baskın olduğu birlikleri tercih etmesinin yattığını düşünüyor. Ayrıca Şi Yeni Delhi’deki zirveye katılmayarak ABD Başkanı Joe Biden ile görüşme fırsatını da elinin tersiyle itmiş oluyor. Delaware’de basın mensuplarına konuşan Biden, Şi’nin zirveye katılmayacak olması hakkında, “Hayal kırıklığına uğradım fakat kendisiyle daha sonra görüşeceğim” yorumunu yaptı.
Biden ve Şi’nin bir sonraki görüşme fırsatı kasım ayında San Francisco’da yapılması planlanan Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği zirvesinde gerçekleşebilir. Ancak Şi’nin o toplantıya katılacağının da bir garantisi yok. Çin Devlet Güvenliği Bakanlığı, dün WeChat hesabında yayınladığı bir yazıda, Şi’nin San Francisco’daki zirveye katılmasını istiyorsa ABD’nin ‘yeterince samimiyet göstermesi’ gerektiğini söyledi.
Şi’nin iktidarın dizginlerini sıkı bir şekilde tutması nedeniyle Li’nin zirveye katılsa bile ne kadar etkili olacağı ise tartışmaya açık. Singapur Ulusal Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olan Ian Chong NYT’ye verdiği demeçte, “Her ‘şov’ olmadığında etrafta bunca spekülasyonun dönmesi, otoritenin merkezileştiğini ve her şeyin Şi’ye bağlı göründüğü gerçeğinin de bir göstergesidir. Dışarıda ve içeride liderlik konumu bu denli tek kişiye bağlı olursa, söz konusu kişi her ne kadar güçlü olursa olsun ortaya oldukça kırılgan bir durum çıkar” dedi.
Öte yandan Şi’nin bu kararı, Hindistan için de kötü bir haber olarak yorumlanabilir. Zira Hindistan Başbakanı Narendra Modi, son zamanlarda uluslararası alanda yerini sağlamlaştırmak için büyük bir çaba sarf ediyor ve G20 zirvesi de bu çabasının bir parçası. Ancak Şi’nin toplantıya gelmemesi Modi açısından ‘ülkesinin küçümsenmesi’ şeklinde yorumlanabilir.
Ayrıca BRICS’e üye olmasına rağmen ABD, Avustralya ve Japonya’nın da dahil olduğu Dörtlü Güvenlik Grubu (QUAD) ile Batı’ya da yakınlaşan Hindistan’ın son zamanlarda ortak sınırlar konusunda Beijing ile sorunlar yaşadığı biliniyor. Geçen hafta Çin Doğal Kaynaklar Bakanlığı, Hindistan’ın kuzeydoğusundaki Arunachal Pradesh eyaletinin tamamı ile her iki ülkenin de hak iddia ettiği Aksai Chin bölgesi üzerinde yetki iddiasında bulunduğu bir harita yayınladı.
Tabii bu harita Hindistan’da büyük tepkiyle karşılandı ve Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishanka, Çin’in yaptığı haritanın ‘saçmalık’ olduğunu söyledi. Benzer şekilde Malezya ve Filipinler de bu haritaya tepkisini gösterdi. Çin ise haritanın rutin bir çalışma olduğunu savunarak diğer ülkeleri ‘konuyu fazla abartmamaya’ çağırdı. Singapur’daki S. Rajaratnam Uluslararası Çalışmalar Okulu’nda kıdemli bir araştırmacı olan Collin Koh ise NYT’ye, bu türden haritaların siyasi ifadeler olduğunu dile getirerek, “Çin medyası bunu gündeme getirmeyi seçti, resmi bir yaptırım olmasa böyle bir şey yapmazlardı” dedi.
Ancak bazı Hintli analistler, Şi’nin toplantıya katılmamasının Modi için bir sorun teşkil etmediğini söylüyor. Modi daha önce Şi ile yakınlaşmaya çalıştığı ancak sınır sorunu nedeniyle bunun geri teptiği için eleştirilmişti.