İsrail’in Gazze’ye yönelik işgali tüm hızıyla sürüyor. Bir yandan ateşkes ve esir takası için diplomatik çabalar hızlanırken İsrail, Han Yunus’ta Hamas’ı çökerttiğini iddia ettikten sonra Gazze’deki savaşını daha güneye yani Mısır sınırındaki Refah’a yöneltebileceğinin sinyalini verdi. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, perşembe günü İsrail’in geçen hafta büyük bir kara saldırısı başlattığı Gazze’nin güneyindeki Han Yunus kentinde “elde edilen başarının”, güçlerinin güney sınırındaki Refah’a ilerleyebileceği anlamına geldiğini söyledi. Gallant, “Han Yunus’taki görevlerimizi yerine getiriyoruz ve Refah’a da ulaşıp bizi tehdit eden terör unsurlarını ortadan kaldıracağız” dedi.
Hamas’ın İsrail’e yönelik 7 Ekim’deki Aksa Tufanı Operasyonunu takiben başlayan savaşta, Tel Aviv Gazze’yi resmen işgal girişimine başladı. Önce Gazze’nin kuzeyi için “boşaltın” çağrısı yapan İsrail daha sonra da zorunlu göçe tabi tutulan ve kendisinin “güvenli bölge” dediği Gazze’nin güneyine de saldırmaya başladı. Gallant’ın bu açıklamasının ardından da İsrail’in saldırılarından kaçan Filistinlilerin toplandığı Refah için de alarm konumuna geçildi. Gazze’deki 2,3 milyon insanın yarısından fazlası Refah’ta, derme çatma çadırlarda ve kamu binalarında soğuk ve aç bir şekilde yaşama tutunmaya çalışıyor.
Mısır’dan Selahaddin koridoru yalanlaması
İsrail medyası, Tel Aviv’in Refah sınırına olası bir operasyon için Filistinlilerin Mısır topraklarına kitlesel göçüne yol açmayacağı konusunda açık güvence verdiğini yazdı. The Times of Israil, Arap medyasına konuşan Mısırlı bir kaynağa atıfla, “Mısır’ın Selahaddin Koridoru olarak adlandırılan güzergâha ilişkin endişelerinin İsrail operasyonunun kendisinden değil, çok sayıda Gazzelinin Sina Yarımadası’na kaçmasına neden olabileceği ihtimalinden kaynaklandığını” ifadelerine yer verdi.
Mısır’da hükümete yakınlığıyla bilinen “Kahire el-İhbariyye” televizyon kanalına konuşan ismi açıklanmayan Mısırlı üst düzey bir güvenlik yetkilisi, İsrail basınında çıkan “Kahire ve Tel Aviv yönetimlerinin Refah şehri ve Selahaddin Koridoru konusunda mutabakata vardığı” yönündeki haberlere ilişkin açıklamada bulundu. Mısırlı yetkili, ülkesinin “Refah kenti ve Selahaddin Koridoru konusunda İsrail ile anlaşmaya varması veya sözkonusu koridora ilişkin herhangi bir teknolojik imkan tesis edilmesi yönünde ortaya atılan söylentileri” yalanladı. Yetkili, Selahaddin Koridoruna ilişkin yeni bir güvenlik düzenlemesinin de bulunmadığını vurguladı.
İsrail ordu radyosunun haberinde, Tel Aviv ve Kahire yönetimlerinin, “Philadelphi Koridoru’nun (Selahaddin Koridoru) kontrolüne ilişkin anlaşmaya yaklaştığı” iddia edilmiş, Refah kentindeki Filistinlilerin Gazze Şeridi’nde bir başka bölgeye tahliyesinin ardından İsrail’in, Mısır ile varılması beklenen anlaşma uyarınca Selahaddin Koridoru üzerinde “kesin bir nüfuza” sahip olacağı öne sürülmüştü. ABD’den yayın yapan “Axios” haber sitesi de İsrail iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet (Şabak) Direktörü Ronen Bar’ın abluka altındaki Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıların ardından Mısır ile yaşanan gerilimi görüşmek üzere Kahire’yi ziyaret ederek Mısır İstihbarat Başkanı Abbas Kamil ile görüştüğünü duyurmuştu. Bar’ın ziyaretinin, İsrail’in Gazze’nin Refah kenti ile Selahaddin Koridoru’na asker gönderme planlarının gündeme gelmesiyle iki ülke arasında yükselen tansiyonun ardından gerçekleşmesine dikkat çekilmişti.
Selahaddin (Philadelphi) Koridoru
“Selahaddin Koridoru” olarak da bilinen ve Gazze ile Mısır sınırında yer alan koridor, 1979’da Mısır ile İsrail arasında imzalanan Camp David Anlaşması kapsamında tampon bölgede yer alıyor. Koridor, 14,5 kilometre uzunluğunda, birkaç yüz metre genişliğinde ve Akdeniz’den başlayıp Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı’na kadar uzanıyor. Camp David Anlaşması’na göre Koridor, Filistin toprakları arasında yer alıyor ancak belirli sayıdaki (180 zırhlı araç 4 bin asker) İsrail güçlerinin kontrolüne bırakıldı. Sınırın öbür tarafında ise hafif silahlı Mısır polisinin bulunmasına izin verildi. Selahaddin Koridoru, Ağustos 2005’te İsrail’in Gazze Şeridi’nden çekilmesine kadar İsrail güçlerinin kontrolünde kaldı ve bu tarihte Avrupa Birliği’nden gözlemcilerin huzurunda Filistin yönetimine teslim edildi. Eylül 2005’te İsrail ile Mısır arasında 1979 Barış Anlaşması’nın güvenlik maddesine ek olarak sözkonusu koridorla ilgili anlaşma yapıldı. Anlaşmada, Mısır’ın Gazze sınırında terör, kaçakçılık ve tünellerin tespiti gibi görevlerden sorumlu 750 sınır muhafız askeri bulundurması ve İsrail güçlerinin çekildiği Selahaddin Koridoru’nun Filistin yönetimine teslim edilmesi yer aldı. Filistin’de 2006’da yapılan seçimleri Hamas’ın kazanması ve kısa süre sonra Gazze’de kontrolü sağlamasının ardından Koridor da Hamas yönetiminin kontrolüne geçti. İsrail’in uyguladığı ablukanın bir sonucu olarak Gazze’de sözkonusu koridor üzerinde Mısır’a açılan çok sayıda tünel inşa edildi.
İsrail-Mısır ilişkileri zaten gergin
The Jerusalem Post’un haberine göre, İsrail ile Mısır arasındaki gergin ilişkinin, IDF’nin Hamas’a karşı yürüttüğü savaşın ardından daha da tırmandığına dikkat çekti. Haberde Netanyahu’nun Mısırlı mevkidaşı Abdülfettah El Sisi ile haftalardır konuşmadığı, Sisi’nin de başbakanın telefonlarına çıkmayı reddettiği belirtilirken, Kahire’nin İsrail’in Filistinlileri Gazze’den Sina Yarımadası’na sürmeye yönelik gizli bir planı olduğuna “ikna olduğu” ifade edildi.
Mısır ve Katar, arabulucu masasındaki iki ülke. Geçtiğimiz haftalarda İsrail’in Katar’ı, arabulucu masasında görmek istemediği yönünde haberler gündeme gelmişti. (İlgili haberimizi okumak için tıklayınız.) Aynı iddia da İsrail’in Katar yerine Mısır’ı tercih ettiği de ifade edilmişti. Ancak Tel Aviv’in Refah sinyali sonrasında işler nereye varacak, onu da zaman gösterecek. Tüm bu iddialar ve anlaşmazlıklar gündeme gelirken Katarlı ve Mısırlı arabulucular Hamas’ın, geçen hafta Paris’te yapılan görüşmelerde İsrail ve ABD ile üzerinde anlaşmaya varılan çatışmalara uzun süreli ara verilmesine yönelik ilk somut öneriye olumlu yanıt vermesini umuyorlardı. Müzakerelere yakın bir Filistinli yetkili Reuters’a yaptığı açıklamada 40 günü kapsayan anlaşmanın ilk aşamasında çatışmaların durmasını ve Hamas ve Filistinli örgütlerin elinde tuttuğu 100’den fazla rehine içindeki sivilleri serbest bırakmasını öngördüğünü söyledi. Daha sonraki aşamalarda da Filistinli örgütler, İsrail askerleri ve ölen rehinelerin cenazelerini teslim edecekti. Çatışmalara verilecek 40 günlük ara, 7 Ekim’den bu yana yaşanan en uzun süreli “ateşkes” olacak. Ancak, taraflar henüz bir anlaşmaya varmış değil.
Gazze’de son durum
Ateşkes anlaşmaları için diplomatik manevralar sürerken Gazze’deki insani durum da daha da kötüye gidiyor. Gazze’deki sağlık yetkilileri Perşembe günü yaptıkları açıklamada, teyit edilen Filistinli ölü sayısının 27 binin üzerine çıktığını, binlerce ölünün de hala enkaz altında olduğunu söyledi. Gazze sakinleri, İsrail güçlerinin Han Yunus’taki hastanelerin çevresini vurduğunu ve Refah yakınlarındaki saldırıları artırdığını ifade ediyor. İsrail’in haftalar önce kontrol altına aldığını iddia ettiği Gazze Şehri çevresindeki kuzey bölgelerinde de son günlerde çatışmalar arttı. Şu anda Han Yunus’un batısında barınan Gazzeli beş çocuk babası 49 yaşındaki Usame Ahmed Reuters’a, şehirde şiddetli bir direniş olduğunu ve İsrail tankları ilerlerken havadan, karadan ve denizden aralıksız bombardıman yapıldığını söyledi.
Ahmed, “Tek istediğimiz ateşkes” dedi.
Hastane yetkililerine göre Perşembe günü Han Yunus’ta bir eve düzenlenen hava saldırısında 13 kişi yaralandı. Başlıca müttefiki ABD’nin İsrail’e yaptığı çağrılar Gazze’deki sivillerin durumunu hafifletmeye yetecek gibi görünmüyor. Ancak Washington dolaylı “baskılarını” artırıyor. ABD Başkanı Joe Biden, Gazze’deki savaşın tetiklediği şiddet dalgasında işgal altındaki Batı Şeria’da Filistinlilere saldıran yasadışı Yahudi yerleşimcileri cezalandırmayı amaçlayan bir kararname yayınladı. Biden ayrıca, İsrail’in Gazze’deki savaşının başladığı Ekim ayından bu yana Ortadoğu’da tırmanan şiddet olaylarında ölen üç ABD askerinin geçen hafta Ürdün’de bir insansız hava aracı tarafından öldürülmesine yanıt verme baskısı altında.
Reuters’a konuşan dört ABD’li yetkili, daha geniş çaplı bir savaşın fitilini ateşlemek istemediğini söyleyen ABD’nin, 40’tan fazla kişinin de yaralandığı insansız hava aracının İran tarafından yapıldığına inandığını söyledi.
ABD, Kızıldeniz’de gemilere saldıran Yemen’deki İran destekli Husilere karşı müttefikleriyle birlikte saldırılarını da sürdürüyor.